Ayak seslerini duyuyorum atlıların
Top sesleri denli gök gürültülü
Kanat çırpışları güvercinlerin
Sanki daha güçlü
Ve ben seni düşlüyorum
Bu hengâmenin ortasında günlerdir
Benden haber alamayanları düşünüyorum
Acabalar içinde, meraklarda, endişelerde
Kara suratlı Faytoncu Zeki’yi görüyorum
“Atlar huysuzlaştılar gidelim artık” diyor
Sanki bana bir fanusun içinden bakıyor
Kıpkırmızı gözleri, dişlerinde nikotin pası
Bir tiyatro sahnesinde beyazlar içinde
Yüksek bir yatakta uzanmış yatıyorum
Birden Noel Baba geliyor gözlerimin önüne
Dağ taş kar, kocaman boynuzlu geyikler
Elinde kamçı ve dizginler kızakta uçuyorlar.
Kar beyaz renklere inat siyah pelerinli biri
Durmuş ayaklarımın ucunda gel işareti yapıyor.
O an tanıyorum onu, ölü alıcılarından biri
Bu benim Azrail’im, itiraz faydasız
İki ak güvercin koluma giriyorlar ve nihayet(!)
Vaktin kemale erdiğini kabulleniyorum.
Çıkıp geliverseniz birazcık görebilsem sizleri
Yalvarmanın yakarmanın anlamı yok
Boşuna artık feryadın figanın, yap hesabını
Sevabın günahın hangisi az, hangisi çok!
Gelin gibi papatyalar sıralanmış yollara
Boyunlarını bükmüşler yasak matemi tutar gibi
Can çıktı gidiyor ruhtan mermer taşların,
Soğuk beyaz sakinliğine…
Yolculuk başlıyor Chopen'in Funerali ile
Ölüm(!) tek başına bir özgürlük yürüyüşüdür.
Dinmez ER / Çeşme / 2012. 09. 18 /
Dinmez Er
Kayıt Tarihi : 18.10.2012 11:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Selam ve sağlık dileklerimle kardeşim...
Mustafa yılmaz
ant+10
* 10 Antoloji Yıldızı *
TÜM YORUMLAR (3)