Dokuza on kuralı Şiiri - Erol Güngör

Erol Güngör
433

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Dokuza on kuralı

Bir düşünürün görüşüne göre dokuza on kuralı şu şekilde açıklanıyor:
Başımıza gelen tatsız olayların, üzüntülerin, sorunların, mutsuzlukların,
Onda biri bizim elimizde değildir, onda dokuzu bizim elimizdedir…
Nasıl mı, bir de örnek veriyor: Bir evde kahvaltı ederken, evin genç kızı,
Bir bardak çayı, kaza ile babasının pantolonuna dökmesi suretiyle,
Bir gerginlik yaşanıyor. Baba dikkatsizliği nedeni ile kızına şiddetle kızıyor,
Bağırıp çağırıyor, azarlıyor, kalbini kırıyor, adeta masadan kovuyor…
Kahvaltı yarım kalıyor, herkes odasına çekiliyor, kız ağlıyor, baba söyleniyor…
İkisi de işe gideceği için, bu üzüntü ile işlerine geç kalıyorlar…

Yeni bir kıyafet giyen baba, geç kaldığı işine, arabasını hızla sürerek yetişmeye çalışıyor…
Sinirle ve hızlı olarak araba kullandığı için, yolda onlarca tehlike atlatıyor…
Nihayet işine geliyor ve bütün gün gergin bir halde verimsiz çalışıyor…
Kızı da işe geç ve üzüntülü gittiği için, o gün onun için de huzursuz ve başarısız geçiyor…

Bu olayda, çayın dökülmesi olayı, meydana gelen tüm gerginliğin onda biri sayılıyor…
Ve herkes çayı dökebileceği için, hoş görülmesi, büyütülmemesi gerekiyor…
Pantolonuna çay dökülen babanın kopardığı kıyamet ise, olayın onda dokuzu sayılıyor…
Eğer baba, kızını, daha ölçülü bir şekilde “biraz dikkatli ol kızım” şeklinde uyarsaydı,
Olay büyümeden kapanacak, diğer tatsızlıkların ve aksiliklerin hiç biri olmayacaktı…

Tıpkı bunun gibi, birçok insan, çevresi, ailesi, işi, dostları arasında benzer hatalar yapar…
Karşısındaki insanın onda bir hatasının üzerine, kendisi onda dokuz hata ekleyerek,
Olayı büyütür, gerginliği artırır ve çoğaltır, üstelik onda dokuz hatayı karşısındakine yükler,
Neticede iletişim, iletişimsizlik, kopukluk, dargınlık ve kırgınlık haline gelir…
Bir kaşık suda fırtına kopartılmış, öküz altında buzağı aranmış, bulunamamış olur…
Ve olayın iki tarafı arasında çeşitli kayıplar, üzüntüler ve tatsızlıklar meydana gelir…
Bir gün önce çok iyi iki dost olanların, ertesi gün düşman olmaları, bu akılsızlıktan dolayıdır…

Bunun asıl sebebi, düşünmeden konuşmak, dilini tutamamak, öz eleştiri yapamamaktır…
Bu da bir huydur ve kişiler bu huydan kolay kolay vazgeçemiyorlar…
Oysa onlar, ektikleri neyse, onu biçiyorlar. Dillerindeki iple, kendilerini bağlıyorlar…
İnsanlar yüzde bir de olsa öz eleştiri yapmadıkça, yapıcı ve barışçıl olmadıkça,
Küsmeyi, rest çekmeyi, kavgayı ve tartışmayı sevdikçe, huzura eremiyorlar…
Dokuza on kuralının neresindeyim diye kendilerine sormadıkça, sorunları bitmiyor…
Hâlbuki sevgi ve hoş görü, mutluluğun çimentosu, her türlü başarının enerji kaynağıdır…
Bir insan, dokuza on kuralının, dokuzunu sevgi ile doldura bilirse ve hep öyle yaşarsa,
Ömrü “İrem Bağlarında” mesut ve mutlu geçmez mi? Bunu başaranlar, örnek insanlardır…

Erol Güngör
10.8.2008
Not: İrem Bağları, Yemen ile Umman arasında bulunan, katlı evleri, muhteşem sarayları ve meşhur İrem bağlarıyla anılan bir şehrin olduğu yerde geçiyor. Aman kalsın diyen için kalsın tabi. Empati için yazıldı. Empati yapmayana ne dense boştur. Hep uçlarda yaşar. Hayatı ciddiye almayanlar, ciddiye alınmaz.

Erol Güngör
Kayıt Tarihi : 29.7.2020 23:25:00
Erol Güngör