Düşlerinden bile kaçıyorum haramilerin
Göçebe çadırlar kurup
Beynimin büyüyen bunaltılarına,
Ne varsa kesmek geliyor içimden
Ana memesinden cinnet repertuarlarına
Hadi sürüsün ayaklarımı çocuklar arı kovanlarına,
Kuyuda bekleyen Yusuf benim adım değil mi?
Omuzlarımdan dökerken nehirler günahlarını Nil’e
Tabutları boşaltacak gözyaşı ırmağına giriyorum
Adım Hubeyb.
Ne kasırgalar gördüm Habil’in baltasında,
Aradıkları sevinç düşmedi yüzümün damında,
Sarıp sarmadılar kefenimi yasal bir namluda
Ayartılmış bir yalnızlık yıkmaya çalışırken kıblemi.
Kırmızı bir menekşe açıverir uçarı mavilerden.
Ağrılar çöker eşkıya yanlarıma ateşi nemruttan
Biliyorum sesim duyulmaz beton armelerde
Şehrin sabahına kitlerim gözlerimi,
Varoşların esrik yüzünde.
Yaslan sırtıma Sakarya seninle kalkarım ayağa.
Ben bu zulme layık değilim elbet,
Bir yanım çeçenya göklerinde şeyh şamili haykırır,
Bir yanım Hıra dağlarında ay yarılır, deniz yarılır ikiye
Göğe çıksam miracım,
Korkusuzluk mizacım.
Göğsümü yaran isyanım çözülmez elbet dağlarda,
Dokuz doğurdum ırmakları ebemkuşağında
Sabrın ötesine taşmadım hüznün kundağında
Yaygaralar koparırken yarasalar çığlığımın yankısında
Kentlere bir telaş saldım bekleyin,
Muhabbetimizden kopmuş cesetleri.
Tüm zamanlara şiir yazıyorum,
Eyüp Sultan’a yatırıp yüreğimi,
Yüreğimde can olmuş Hamza vakitleri
Bazen bir Davud sapanında öldürüyorum Calud’u
Tankların paletlerine yapıştırılıyor bazen bedenim,
Aşkın tarifinde arıyorum Arifi, “Arif” i asıyor dostları.
Gül atsam dokunur Arif’e bunu biliyorum.
Sende gül atma yalnızlığıma bu vakit Mansur vaktidir.
Kayıt Tarihi : 7.4.2009 10:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!