Dopamin hormonu salgılanır bedene.
Beyne ödül,duygudur yüreğe..
Sevenden gelen her kelime,mutlu bireye.
Götürür,gidilemez,ulaşılamaz...yerlere.
Dur,sevme diyemezsin sevene.
Leyla ile Mecnun örnektir herkese.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Teşekkür ederim,teveccühünüz inanın.
Fakat birbirinden güzel kelamlariniza layık olma adına temennilerdeyim.
Yorumunuzla pek mutlu ettiniz Şaire hanım.
Evvela sevgi,
Sonrasında değer beraberinde tüm güzellikleri barındıran yeganem...
Şükranlar sunarım...
Kaleminize sağlık hocam, bence mükemmel cümleler dokumuşsunuz. Okurken cümlelere haps oldum bazen bazı kitalarinizda Hz. Yusuf ile hz. Züleyhanin sevdasından örnekler vermişsiniz. Kaleminiz de sizin gibi mükemmel...:)
Reşat bey,her bir kelamınız adına ayrı ayrı şükranlarımı sunarım...
Selam ve saygı ile...efendim.
gayet anlaşılır ve güzel bir çalışma olmuş, başta yüreğinize sonra elinize ve kaleminize sağlık..
Bir yanlışı düzeltmek istemekteyim
3 kıtanın 2. satırı
4 kıtanın 3.satırı olacaktı.
Mazur görünüz lütfen.
Pek Muhterem Cihat bey,öncelikle şükranlarımı sunarım...
Dokunma şiirimi hangi doğrultuda yazdığımı beyan etmek istemekteyim.
Söyleki:
Kelamlar yazanı terk ettikten sonra,söyleyicinin bakış açısıyla kıyafet giyinir.
Olumlu ve olumsuz eleştirilere tabi tutulur.
Ama asıl hakikat olan şairin hangi hikâye ve duygu ile kaleme aldiğıdir.
Lakin çok anlamlılık bazen açık bazen giz olarak yer alabilmektedir.
Tıpkı Dokunma şiirinde olduğu gibi.
Üçüncü kıtanın 2 satırı.
Dördüncü kıtanın 3. satırı.
Anlaşılması için benim ek beyanda bulunmam gerekmektedir.
3.satır için Hz.Yusuf ile Hz.Züleyha kısassından
esinlenmistir.
İmkansız yazgida olmayan bir hanımefendinin sevdası
Öncesi yanlış sonu saadet olan...
4.satır ise ,
Aşk nefsani bir duygu değil, kalbi olan aşırı sevginin adıdır.
İnsanın elinde değildir.
Bir kadına aşık olup onu gizleyen ve kimseye söylemeden ölen birinin şehit olacağı ifade edilir
(Acluni/Sahavi)
Genel itibariyle;
Allah insana cüzi bir irade tanıdıktan sonra levh'i
Mahfuzu yazmıştır.
"Kul seçimi yapar ama yaratma Allah'a aittir.O her şeyin yaratıcısıdır." (En'am 6/102)
(Hadid Suresi 21 ve 22 .ayetlere de bakılabilir.)
Hayırlı,Meşru,Fitri,Makul baki Muhabbetlerle yazılmıştır.
Selam ve saygılar dilerim...efendim.
"ALLAH İÇİN SEV VE ALLAH İÇİN BUĞZ ET Kİ, AHİRET YURDUNA GÖÇTÜĞÜN ZAMAN BU SALİH/HAYIRLI AMELİN SANA BAKİ CENNET NİMETLERİ VE SONSUZ MUTLULUKLAR OLARAK GERİYE DÖNSÜN." -Kelam-ı kibar-
Kaderler günü birlik yazılmazlar Saliha hanım. Çünkü onlar daha kainat yaratılmadan önce yazılmışlar ve Levh-i Mahfuz denen ana kader kitabına konulmuşlardı.
Sevmenin ve sevilmenin bir meşrusu/helali, bir de gayr-i meşrusu/haramı vardır. Bir mü'min daima helaline talip olur ve helalini salık verir. Gayr-i meşru olana ise ne kendisi müşteri olur ne de başkalarına tavsiye eder. Çünkü bir şeyi işlemek kadar vesile olmak da vebale sebeptir.
Aklın ve mantığın devre dışı kaldığı hiç bir işte hayır yoktur. Böyle işlerin sonucunda faillerinin diyecekleri mutlaka ah ve eyvahtır.
Hayırlı, meşru, fıtri, makul ve baki muhabbetler dilerim.
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta