Kim görmüş güldüğümüz, bizde hicrân âdettir
Muhabbet kesmez bizi, bu hâlet halâvettir
Her dem düşüp aşka, gel pâre, pâre yan gönül
Dost kalmamış meydanda, kendine dayan gönül
Âleme ki geldin, zillet-i gâm çekmeye
Gâm-ı sürûr eyle de, zevk-i sefâ etmeye
Koyduk malı metâ-ı, hicrân sürdük gönlümüze
Ağladığın belli etme, hicrânsız görün göze
Bir dost ile işret kıldık, sefalandık mest ile
Gafillere mestûr olduk, bu mest-i hârab ile
Bir saf olduk sevenlerle, yalnız Hak murad edip
Muradından geçenlerle, Hak için olduk edip
Sûfi oldum ne kuşandım, zâhir eğnime hırka
Ne zâhir cismimde kaldım, ne de derdimdir hırka
Cism ile sûfilik olsa, anlaşılmaz kim kâlender
Ne kâlender ne kim sûfi, hakikatten bi haber
Dünya zindan olsa da, hazinesi cân imiş
Hicrân sürenin yaşı, içe akan kan imiş
Ağlamayı terk edemem, mânâda hoştur vatanım
Varı yoğu nem varısa, Hak aşkına satanım
Kim hicran sözünü eder, unutup bildiğini
Bilmez kim dediğini, görüp bildirdiğini
Bu aşk-ı deryaya dalan, susuzluğa kanmaz sanki
Aşk olmuş bizim barımız, bazen bekri bazen sâki
Okuyup ilmi mûsaftan, tetkik ettik mûtenâ
Komadık kalb-i lisândan, ya Hu! ya Rabbenâ!
Bizim dervişlik sohbeti, kâlp evinden iner gelir
Kamu gafil meclislerde, sohbetini sürer gelir.
Kayıt Tarihi : 20.11.2008 10:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)