Dokun
Dokun…
Mızrap gibi tellerime,
En acı enstrüman sesleri çalarım sana.
En acıklı masallardan seslenirim sana.
Dokun rüzgar gibi saçlarıma,
Bin ahı azad ederim gönlümden,
Senin yoluna kutsal toprak gibi sererim sinemi,
Pembeyele renklenmiş yanağına.
Avuçlarıma dokun…
Keskin ayazda çatlar senin yerine buz tanesi gibi;
Ama üşümez gönlüm,
Sana dokunduğunda ateşe döner her hücrem.
Yollarımdaki dikenler açılacak dokundukça,
Sahte yüzler düşecek önüme.
Bir dikenli tel gibi dokun,
Kanata kanata kaderin boyun büküşü gibi.
Aç avuçlarını doldur.
Saçlarınla göz bebeklerime dokun;
Gelincik tarlası dinsin ırmaklarda,
Balıklar da sevinsin bu yaşam hakkı için.
Piyano gibi tuşlara dokun,
Mozart çalsın sözlerimle aşkın derin acısını.
Unutulsun her şey bir anda,
Ve an yaşasın sevinci,
Bir anne memesine kavuşan bebek gibi.
Şefkat kucaklansın her bakışımızda,
Kötülükten iz kalmasın hayallerimizde.
Son kez dokun…
Gözlerinle gözlerime…
Ve bil ki, hasretim senin dokunuşunda
Bir okyanus gibi çoğalır,
Bir yıldız gibi yanar,
Ağaçlar bile ağlar, sen dokunursan yapraklarına.
Kayıt Tarihi : 23.10.2025 21:11:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!