Sıkıldım
Kaçmak istiyordum kucağına doğanın
Ama soğuk var
Güneş olsa da kavuruyor soğuklar
Şubat kış ortası
Soğukların, ayazların dansı
Arkasından gelecek mart ayı
Bazen kapıdan baktırır
Kazma kürek yaktırır
Bazen bahardan çalıntılar
Sanki bir yaz günü yaşatırlar
Haftalık çalışma hayatının ardından
Binalar içindeki yaşamdan
Kaçıp gitmek doğanın kucağına
Harika olurdu insana
Bahara bekleyen doğa
Kendine has görüntüsüyle bakar insana
Toprakta yaşlıklar kuruluklar
Ağaçlardaki kuru dallar
Kışın yapraklarını dökmeyen yapraklar
Koyu, yeşil bakarlar
Uçuşan nice kuşlar var
Kimi küçük, kimi büyük, uçuşuyorlar
Sıcak köşelerine çekilirken insanlar
Onlar doğanın kucağında yaşıyorlar
Anlamak zor nasıl soğuklara dayanıyorlar
Botları giyip, çamurlara basmanın zevkini yaşamak
Montun fermasını çözüp, rüzgâr vücutta dolaştırmak
Tepelerden dolaşıp, tertemiz havayı solumak
Acaba kaç güne bedeldir?
Şehrin kucağında yaşanan kaç günün zehrini gidermeye bedeldir?
Eskiden yanakların soğuktan pancar, pancar insanlar vardı
Bilmiyorum belki şimdi de vardır, ama artık onlar uzaklardaydı
Çocukluk, delikanlılık anılarından, tatlı bir hatıra kaldı
İnsan bazı şeylere çok çabuk alışıyor
Kurulan hayatlar insanı kendine benzetiyor
Betonlar içinde yaşarken, betonlara benziyor
Sıkıntılı, bunalımlı şehirlerde yaşarken, sıkılıyor, bunalıyor
Selamsız, sabahsız apartman asansörlerinden geçiyor
Katlar arasındaki dairelere kendini hapsediyor
Evde böyle, işyerlerinde böyle, hayat sıradanlaşıyor
Ve insan sıradan hayat içinde, sıradan oluyor
Yaşamın artısı ne diye sakın sorma
Artısı ne olabilir ki, sıradan yaşamda
Birazcık sanat, manat meşgalesi mi?
Birazcık kıyıdan, ucundan siyaset mi?
İnsanlık için,
Doğa için
Büyük düşler kurmadıktan sonra
Hayatın bir parçası saymadıktan sonra
Neye yarar ömür, sıkışık yaşamda?
Her şey kendi içinde seyrüsefer
Ve insan kervana katılan bir nefer
Zenginlerin tüketim sınıfı olmuş, elinde sepetler
Dolup taşıyor marketler
Sorsan millete cepte para ne gezer?
Kredi kartlarıyla geleceğe kart çeker
Oyuncağı olmuş insan, politikacıları seyreder
Dedikodular, suçlamalar, lüzumsuz kelimeler
İktidar, muhalefet kavga eder
Nedense çoğu bilmez, bunlar arkada arkadaşlık eder
Ekran önünde birbirlerine girer
Ve düzen devam eder
Devam eden düzeni sorun politikacılara
Düzen, çıkar düzenidir, dökülür her yerinden
Ve politikacılar birbirlerini tarif ederler akşamdan sabaha
Sabahtan akşama
Dinle suçlamalarını, artık anla
“Yalancılar, hırsızlar, soyguncular
Sahtekârlar, namussuzlar
İktidara gelenler milleti soyarlar
Muhalefette kalırsa, soyamadıkları için yanıp tutuşurlar”
Bunları ben söylemiyorum, sakın yanlış anlamayın
Bunları birbirlerine söylüyorlar, dibi çıktı insanlığın
Ve biz ekranlardan seyrediyoruz olanları
Nedense her birimiz birilerinin tarafı
Onlar ederlerken kavgalarını
Cebimizden alırken paraları
Medya sağlıyor en büyük çıkarı
Yalanın dolanın bini bin para
Her gün çalınıyor hayata kara
İnsan, neden bu kadar vurdumduymaz
Yalanı dinlerken umursamaz
Politikacılar yalan söylerken rahatsız olmaz
Acaba, haberleri bir ay dinlemezsek ne olur?
Gerçek hayattan bir şey mi kaybolur?
Veya politikacılar yalanlarında mı boğulur?
Bildiğim bir şey var
Kendini engellemeyen insandan güç alır sahtekâr
Kendini alkışlayanlar sayesinde azdıkça azar yalancılar
Hakkına sahip çıkmayanları soyar soyguncular
İnsanların oylarıyla insanları kandırır politikacılar
Bildiğim bir şey var
Sahtekârı da, yalancıyı da, soyguncuyu da, politikacıyı da üreten insanlar
Oylarıyla güç verip korurlar
Kendi ürettikleri, destekledikleri, koruduklarıyla yaşarlar
Üstüne sabah akşam şikâyet edip dururlar
İnsanlardaki bu çelişki, mantıksızlık neden?
Bıkmaz mı insan bütün bunları desteklemekten?
Sıkıldım,
Sorun üretip, sorun yaşatan insanlardan
Başlarına diktikleri işe yaramaz politikacılardan
Her gün cebimizi soyanlardan
Bizleri yalanlarıyla kandıranlardan
Onları destekleyen insanlardan
Vatandaş olmak, yalancıyı, sahtekârı, soyguncuyu başa dikmek mi?
Başa dikip, sabah akşam şikâyet etmek mi?
Ben sana gelemiyorsam, sen gel ey doğa
Temizle şu pislikleri insanların hayatından
Sakın garibana, halkıma dokunma
Dokun dokunabilirsen, yalancıya, sahtekâra, soyguncuya
02.02.2013 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 2.2.2013 08:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Çoban](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/02/02/dokun-37.jpg)
Kutluyorum Sn Çoban.
Saygıyla...
Şubat kış ortası
Soğukların, ayazların dansı
Arkasından gelecek mart ayı
Bazen kapıdan baktırır
Kazma kürek yaktırır
Bazen bahardan çalıntılar
Sanki bir yaz günü yaşatırlar
Haftalık çalışma hayatının ardından
Binalar içindeki yaşamdan
Kaçıp gitmek doğanın kucağına
Harika olurdu insana
Sevgili dost,
Bu güzel ve anlamlı çalışmanızı severek okudum.
Kutlarım değerli dostumu.....Emeğinize,yüreğinize sağlık...
Güzeldi......Başarınız daim olsun....şiirle kalın...
Saygım emeğinize ve sizedir......
selamalar
TÜM YORUMLAR (10)