Zeynep her zaman ki gibi okulundan çıkmış yorgun argın evinin yolunu tutmuştu. Dersleri çok ağırdı. Ne de olsa tıp fakültesinde son sınıf öğrencisi idi. Artık doktor olmasına çok az bir zaman kalmıştı. Her gün sabahtan kalkar Üsküdar’da ailesi ile birlikte yaşadığı evinden çıkıp Cerrahpaşa tıp fakültesinin yolunu tutardı. Sabahları makyajını yapar ve en şık elbiseleri ile okuluna giderdi. Okulun en güzel kızı idi. Ailesi de zengin ve görgülü bir aile idi. Eve varmak üzereyken Zeynep’in karşısına çarşaflı aynı sokakta oturan bir arkadaşı çıktı. Adı Çiğdem’di. Çiğdem ilkokuldan sonra okumamış ve İslami ilimleri tahsil etmek için yakınlarda bulunan bir medreseye gitmişti. Derslerini vermiş ve artık o da bir hoca olmuştu ve mahallesindeki hanımlara sohbetler veriyordu düzenli olarak. O gün yolda Zeynep ile karşılaşınca da onunda sohbetlere gelmesi için ikna etmesi gerektiğini düşündü ve ondan sohbete geleceğine dair söz alana kadar onu bırakmadı. Zeynep ilkokuldan sınıf arkadaşı olan bu bayanı kırmak istemiyordu ve bir yandan okul da vardı. Dersler, nöbetler ve TUS sürekli sıkıntı yaşatıyordu Zeynep’e. Sonunda o da dayanamayıp kabul etti sohbete gelmeyi. Gününü ve saatini öğrendikten sonra söz vererek birbirlerine oradan ayrıldılar. Zeynep eve gittiğinde tuhaf bir mutluluk hissediyordu içinde ama anlam veremiyordu. Sonra arkadaşına verdiği sözü düşündü ve onun için hazırlık yaptı lakin ne giyecekti ne yapacaktı orada. Hiç alışık olmadığı bir ortamdı Zeynep için. Ailesi hep onu sosyete yerlerine götürmüş ve her zaman makyaj yapıp açık giyinmeyi seviyordu. İçinden aman ne olacak millet benim kılık kıyafetime mi bakacak, sohbeti ben vermeyeceğim ya deyip gönlünü hoşnut tutmaya çalıştı.
Sohbetin olacağı gün gelmiş ve Zeynep hazırlandıktan sonra arkadaşı Çiğdem’in evine gitmişti. Ev kalabalıktı. İnsanlar Zeynep’i görünce hemen ayağa kalkıp onunla selamlaşmak istediler. Herkes yarış içine girmişti ve Zeynep’le selamlaşanların yüzü gülüyordu. Bu yapmacık bir şey olamaz dedi Zeynep içinden. Çünkü insanların sahte tebessümlerini iyi biliyordu. Gittiği birçok ortamda gördüğü için.
Çiğdem sohbette İslam dinini neden yaşamamız gerektiğini ve kalplarin ancak İslam ile huzur bulacağını anlatmıştı. Zeynep, arkadaşının bu kadar güzel sohbet verebildiğini bilmiyordu. İçinden onu kıskanmak duygusu geldi ama sonra onunla gurur duydu.
Sohbet bitmiş ve mahallenin hanımları kendi aralarında hoş bir sohbete başlamışlardı. Zeynep de tanıdığı tek kişi olan Çiğdem’in yanına oturmuş onunla dertleşiyordu. İlk defa hayatını amacını sorguluyordu. Yaşadığı boşluğu anlattı arkadaşına. Ondan kendisi için yardım istedi ve Çiğdem de sohbetlere devam etmesini istedi. Zeynep bu sefer memnuniyetle geleceğini belirterek artık evine gitmesi gerektiğini söyledi ve evinin yolunu tuttu.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta