Doğum Günü Öyküsü / anı Şiiri - Kâmuran ...

Kâmuran Esen
146

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Doğum Günü Öyküsü / anı

Seksenli yıllardan biriydi.Yaşım da daha otuzlarda. Kasabamızın bir köyünde öğretmenlik yapıyordum. Bir gün, birdenbire, doğum günümün yaklaşmakta olduğunu hatırladım.Hemen aklıma çeşitli sorular geldi. Eşim acaba bu yıl hatırlayacak mıydı doğum günümü? Acaba bana ne alacaktı? Yoksa yine unutulacak mıydım.....Bu soruların yanıtlarını bilmeyi o kadar isterdim ki!

Doğum günüme birkaç gün kala, eşimin, sigara paketinin üzerine, doğum günümü not aldığını gördüm. Güzel! Demek, bu kez unutmayacaktı. Acaba bana ne alacaktı? Beni dışarıya yemeğe götürecek miydi?

Hayal kırıklığına uğramam uzun sürmedi.Doğum günüme üç gün kala, eşim, birkaç günlüğüne iş için İzmir’e gideceğini söyledi. O gün, evde olmayacaktı. Buna çok üzüldüm.Eşimi İzmir’e yolcu ettim. Bir yandan üzülüyor, bir yandan da kendimi teselli ediyordum.Eğer unutmazsa, o gün beni İzmir’den telefonla arayabilirdi. Hediyesini de, geldiğinde verirdi. Hatta, oradan bana, çok güzel bir hediye alabilirdi.Küçücük kasabamızda, ne bulabilirdi ki alacak? Hele o yıllarda.

Doğum günümden bir gün önce döndü eşim.Hiç beklemiyordum.O nedenle çok sevindim. Bu çok güzeldi. Demek doğum günümde burada olacaktı. Kimbilir, belki de bana İzmir’den hediye bile almıştı.Vermek için yarını bekliyordu. Çok heyecanlıydım.

Ertesi sabah, yani doğum günümde eşim beni okula bıraktı.(Mudurnu’ya çok yakın bir köyde öğretmenlik yapıyordum. Beni eşim getirip götürüyordu arabayla.) Mesai sonrası gelip aldı beni. Kendisinin bana, doğum günümle ilgili bir şeyler söylemesini beklerken o, hiç beklemediğim şu sözleri söyledi, evimizin önüne geldiğimizde: “Beni akşam yemeğe bekleme. Misafirim var.Onu yemeğe götüreceğim.Yaşar Bey,'i ” dedi.

Kışın hemen hemen son günleriydi. Soğuk bir gündü. Kar yağıyordu. Henüz sekiz dokuz yaşındaki kızımın elinden tutup, kendimi bir arkadaşın evine attım.Arkadaşımın evinde konuk olarak bulunanlar, gülüp konuşuyorlar, çok hoş vakit geçiriyorlardı. Ben de hiçbir şey belli etmeden onlara katılmaya çalıştım. Zaten okuldan çıkıp gittiğim için, bir müddet sonra akşam oldu. Misafirler gittiler.

Bense eve gitmek, yalnızlığı yaşamak istemiyordum. Arkadaşımın, “Bu akşam ben de yalnızım. Biraz daha kal,” sözlerinden sonra, kalmaya karar verdim. Ama içim sıkılıyordu. Aklım hep eşimdeydi. Nasıl unutmuştu doğum günümü? Bu akşam eşimin kendisini ağırladığı, henüz tanışmadığım Yaşar Bey’i düşünüyordum. Onun yerinde olmak istiyordum.. Kimdi bu Yaşar Bey Allah aşkına? Eşimin gözünde, benim önüme çıkmıştı. Birden, hiç tanımadığım o Yaşar Bey’ den nefret ettim. Nerden çıkmıştı bugün bu Yaşar Bey?

Vakit, akşamı oldukça geçmişti.Bu saatte evde olmaya alışık olduğum için, daha fazla kalamadım...........Evimize inen sokağa girdiğimde, evimizin ışıklarının yandığını gördüm.Demek eşim gelmişti. Allah Allah! Hani misafiri vardı onun? Neden evdeydi acaba? Yoksa doğum günümü mü hatırlamıştı son anda?

Eve girdiğimde eşimi mutfakta buldum.Setin üzerinde kol gibi balıklar yatıyordu. Domatesler, salatalıklar, salamlar, sosisler....Kendisi de kollarını sıvamış, harıl harıl balık temizliyordu.Hemen tahmin etmiştim neler olduğunu.Eşim, benim doğum günümü hatırlamış, misafiri başka bir akşam ağırlamaya karar vermişti.Benim balığı çok sevdiğimi bildiği için, balık getirtmişti Kimbilir nerden hem de.Ya o turfanda sebzeler? Nerden almıştı onları? O yıllarda kış gününde, bunların kasabamızda bulunması mümkün değildi.Sadece kasabamızın pazarı olan cumartesi günü, ne bulursak alır, bir hafta onları yerdik.Turfanda sebze zaten bulunmazdı. Manav falan hak getire.

Kısacası, neler olduğunu tahmin etmiştim.O, doğum günüme hazırlık yapıyordu.Bundan emindim.Yağda yumurta bile kırmayı bilmeyen eşim, balık temizliyordu benim için. İlk kez görüyordum onun balık temizlediğini. O kadar telâşlıydı ki, arkasını dönüp bize bakmıyordu bile.Çünkü geç kalmıştı, geç hatırlamıştı, bu günün anlamını.

Yanına gittim. Kendisinin neyi, niçin yaptığını bildiğim halde; ”Ne yapıyorsun? ” diye sordum. Hatta gülmemek için kendimi zor tuttum. Çünkü vereceği yanıtı çok iyi biliyordum. ”Bugün senin doğum günün. Balık pişireceğim senin için,” diyeceğinden öylesine emindim ki.

“Ne yapıyorsun? ” soruma, “Balık buğulama yapacağım. Bolu’dan getirttim bunları.Yaşar Bey balığı çok seviyor,” şeklinde bir yanıt aldım. Aldığım bu cevap, bir tokat gibi patladı suratımda. Ben bile balık buğulamanın nasıl piştiğini bilmiyordum.Kendisi de bilmiyordu.Bana sordu nasıl olacağını. Sadece “Bilmiyorum,” şeklinde yanıtladım, buz gibi bir ses tonuyla.Omuzlarımın çöktüğünü hissettim....

Eşim,Yaşar Bey için yaptığı hazırlıkları bitirdi. Arabasına koydu.Giderken bana; “Geç gelirim.Saat oniki olur, bir olur, merak etme. Sen yat,” dedi.Çekti gitti.

Bir müddet sonra kızım da uyudu. O zamanlar tek kanal olan televizyonla başbaşa kaldım.Yapacak başka bir şey bulamadığım için, daha doğrusu canım hiçbir şey yapmak istemediği için televizyon izlemeye başladım.

O güne kadar Türk Filmlerindeki rastlantıların ne kadar abartıldığını düşünürdüm. Ancak, televizyondaki filmi izlerken, Türk filmlerine ne kadar haksızlık ettiğimi düşündüm. Çünkü; unutulduğum doğum günümde, yine bir doğum günüyle ilgiliydi film. Beni iyice çileden çıkarmak istercesine. Filmde Avusturalya’da diplomat olan Amerikalı bir adam vardı. Ayrıldığı eşinin annesinin, yani eski kayınvalidesinin doğum günü partisine katılmak üzere Amerika’ya gelmişti. Ne tesadüf! Hem de benim doğum günümde......Biten bir evliliğe, eski bir eşe ve eski bir kayınvalideye verilen önemi düşündüm o anda. Sonra da kendimi. Doğum günü unutulan, ciddiye alınmayan, ihmal edilen bir eş....Daha fazla izlemek istemedim.Tam televizyonu kapatmayı düşündüğüm sırada, eşim çıkageldi.Oysa o saatte gelmeyeceğini söylemişti.Acaba doğum günümü hatırlamış, o nedenle mi erken gelmişti?

Elinde kare prizma şeklinde, özenle ambalajlanmış bir paket vardı. ”Acaba bu paket ne olabilir? ” diye düşünürken eşim; “Bak, bir viski. Viski koleksiyonu yaptığımı biliyordu Yaşar Bey. Koleksiyonum için getirmiş. Ne incelik! ” dedi. O paketin bana ait olabileceğini düşündüğüm için, kendimi aptal gibi hissettim. Eşim paketi açtı, viskiyi koleksiyonuna dahil etti.

Daha sonra “Aaa! Unutmuştum,” diyerek, elini ceketinin yan cebine götürdü. Ben gözlerimi başka tarafa kaydırmaya çalışıyor, ama başaramıyordum. Başka tarafa bakmaya çalışıyor, bir yandan da eşimin cebinden ne çıkaracağını merakla bekliyordum. Küçük, kırmızı renkte, dışı jelâtinli bir paket çıkardı eşim. Bana uzatırken; “Bu bir bayan sigarasıymış.Yaşar Bey sana gönderdi bunu,” demesin mi! .. Yabancı bir sigara. O zamanlar yabancı sigara bulunmazdı Türkiye’de. O nedenle, o paketin bir sigara paketi olduğunu anlayamadım.Ve onun bir sigara olduğunu öğrenene kadar neler geçti aklımdan. Bir kol saati, belki bir kolye, ya da bir yüzük gibi.

Ben bugün Allah tarafından cezalandırılıyor gibiydim. Bu kadar üstüste hayal kırıklığını yaşamayı hak edecek ne yapmıştım acaba? Daha fazla hayal kırıklığı yaşamak ve sonu gelmeyecek beklentilere girmemek için, yatak odasına çıkıp, yatağa attım kendimi. Ama filmlerdeki gibi, yatakta ağlamadım sarsıla sarsıla. Uyumaya çalıştım.

Ertesi sabah, sanki hiç uyumamış gibi uyandım. Eşim beni bıraktı okula arabayla.Son dersten sonra almaya geldi. Arabada kızım da vardı. Arabaya bindiğimde, arka koltukta kocaman bir paket gördüm. Hiç üzerime alınmadım bu kez. O paketin bana ait olabileceğini hiç düşünmedim. Düşünmek istemedim. Bir kez daha hayal kırıklığı yaşamak, aptal durumuna düşmek istemiyordum.

Eve gelince, eşim arabadan aldığı paketi bana uzattı.Yüzünde hem gülümser, hem mahçup bir ifade vardı. Bana şöyle dedi: ”Dün senin doğum günündü. Ama ben unuttum. Unutmamak için o kadar gayret gösterdiğim halde yine unuttum. Özür dilerim. Doğum günün kutlu olsun.”........ Paketten ne çıksa beğenirsiniz? Koca bir duvar saati.Bir bayana, doğum gününde alınacak en son şey bana göre.

Daha sonra, kendisine, doğum günümü kızımın hatırlattığını söyledi. Bozulan muslukları aylarca tamir etmeyen eşim, saati hemen duvara çiviledi.Unutkanlığını telâfi etmek istiyordu. O saati duvara çivilerken, şöyle dedim gülümseyerek:

“O saate, benden başka kimse bakmasın.Çünkü o saat benim.”

Ben de ona doğum gününde bir sürahi almazsam ne olayım! 'Kör Allah'a nasıl bakarsa, Allah da köre öyle bakar,' demişler. Hem böylece atalarımızı yalancı çıkarmamış olurum.

Kâmuran Esen
Kayıt Tarihi : 10.5.2004 16:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Gözde Şahin
    Gözde Şahin

    Sonunda hoş bir süpriz bekledim aslında..... Anlatımınız ne kadar hoş, sade ve sonuna kadar sürüklüyor.Sevgi içinde hoş kalın

    Cevap Yaz
  • Seynur Inal
    Seynur Inal

    Kâmuran hanım, siz bir harikasınız... Atasözleri dağarcığıma katkılarınız için teşekkür ediyorum, sayenizde her durumda söylecek Atasözüm var vallahi, hemde kulaklarınızı çınlata çınlata söylüyorum:))
    Sevgi ve saygılar....

    Cevap Yaz
  • Ayhan Uçar
    Ayhan Uçar

    Bir ömürsünüz vallahi,
    Saatle özdeşleşen sevgili kamuran hanım,
    Al vallahi beyfendiye sürahiyi,
    HAKKETTİ O,
    Doğum Gününde Bir Bardak Soğuk Su İçer Üstüne....

    Cevap Yaz
  • Ayhan Uçar
    Ayhan Uçar

    Bir ömürsünüz vallahi,
    Saatle özdeşleşen sevgili kamuran hanım,
    Al vallahi beyfendiye sürahiyi,
    HAKKETTİ O....

    Cevap Yaz
  • Ayhan Uçar
    Ayhan Uçar

    Bir ömürsünüz vallahi,
    Saatle özdeşleşen sevgili kamuran hanım,
    Al vallahi beyfendiye sürahiyi,
    HAKKETTİ O....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (7)

Kâmuran Esen