Adil Dedenin keyfi yerindeydi. Karanlık kışlık odadaki baş bucağa oturmuştu. Büyük oğlu kocaman çam kütüğünü ocağa atmış, kütük çıtır çıtır yanıyordu. Küçük pencereden dışarıya baktı. Dışarıda diz boyu kar vardı ama güneş açmış ortalık pırıl pırıl görünüyordu. Canı dışarı çıkıp dolaşmak istedi:
-Kocakarı benim yün çoraplarımı getiriver,
-Ne yapacaksın çoraplarını,
-Çoraplar ne yapılır, giyeceğim,
Fatma kocana hiç ses çıkarmadan yatak odasına gitti, yün çorapları buldu ve getirip verdi.
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim