Devenin eline verdim yuları,
Taktı karıncaya geçti gidiyor.
Yükledi yükünü, vurdu sırtına;
Üstüne bindi de göçtü gidiyor.
Fil bunu görünce kıskandı durdu,
Vakit geçirmeden bir plân kurdu.
Sineğin sırtına bir semer vurdu,
Kalktı Kafdağı’na uçtu gidiyor.
Olanca yükünen dağları aştı,
Sahraları geçip düze ulaştı.
İndi okyanusa bir yelken açtı,
Açıldı deryaya kaçtı gidiyor.
Kuru laf gemisi yüzer deryada,
İnsanlar ne ister bakmaz feryada.
Seksenlik Üzmez’i etti hovarda,
Zina tohumunu saçtı gidiyor.
Hatip gibi söylendiler durdular,
Halimizi kömür ile sordular.
Büyük vurgunları böyle vurdular,
Cafer ekibini seçti gidiyor.
Makarnayla rakipleri hakladı,
Halkımın nabzını böyle yokladı.
“Hamdolsun”la hırsızlığı akladı,
Milletin kanını içti gidiyor.
Marifetlerini söyledim durdum,
Doğruya gidecek yolunu sordum.
Vatandaş sersefil yaşarken gördüm,
Boş bedene ömür biçti gidiyor.
Hepten oldu Ergenekon manyağı,
“Türk’üm “diyen illâ yiyor dayağı.
Biliyoruz bu bir puştun ayağı,
Bir zorbalık, kaba güçtü gidiyor.
Bu da oldu takkelinin eşeği,
Doğrulttu namluyu, bastı fişeği.
Cafer yine berbat etti döşeği,
Evin ortasına sıçtı gidiyor.
Bizim Cafer, Seyidi de akladı,
İki gram deterjanla pakladı.
Dövizleri nerelere sakladı,
Başımıza işler açtı gidiyor.
Beş bin yıl saz çaldım aynı makamdan,
Soyguncular el çekmedi yakamdan.
Turani’yim vergi alır kakamdan,
Yine başımızda taçtı gidiyor
10.06.2009
Duran ÖzaydınKayıt Tarihi : 5.2.2010 23:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!