Gözlerini bana ver de,
Ben bakayım yeşil yerine,
Yığın yığın beton bloklara.
Ellerini bana ver de,
Ben tutayım gül karanfil yerine,
Balya balya naylon çiçekleri.
Kulaklarını bana ver de,
Ben duyayım çın çın öten kuş sesleri yerine,
Kalplere saplanan glakson veya siren seslerini.
– Hayır ben kokların,
Saf toprak kokusu, saf deniz kokusu yerine,
Egzoz kokusu veya çöp kokusu.
– Yoksa sana sen doğma mı diyeyim kuzum,
Bize temiz verdiler ama biz sana,
Yaşanamayacak hale getirdik te öyle veriyoruz....
Utanç duyulmaz ki bunlardan daha?
–Ben haklı değil miyim şimdi sözümden,
Sana doğma demekten.
Sen gözlerini açınca dünyaya;
Tabiatın içinden çıkarılıp karşına,
Demir, beton, plastik yığınlarını göreceksin daima.
Rüzgarda sallanan kavak yaprakları veya,
Kıvrım kıvrım büyüyen eğrelti otları yerine,
Kıvrım kıvrım yükselen katran dumanları göreceksin karşında.
Buyur gelmek istersen gel dünyamıza!
Kalacak yer var ama,
Ne kadar yer var yaşamaya,
Belki ilerde o da olmaz kalır hülyalarda.
–Artık buralar çok değişti kuzum!
Semalarda özgürlüğünü yudumlayan alaca serçeler yerine,
Çöp banliyöleri üzerinde haleler çizen kara kuzgunlar var.
Sahillerimizi süsleyen martılar için,
Bol bol leşler atıklar var.
Kararmış, bulanmış, mahzuh sahiller var.
–Gel,! !
Buralarda neler neler var...
–Gel belki sen bizler gibi değil de,
Temiz olarak bırakırsın emeneti geleceğe.
Sen gelmesen de altın nesiller olmalı elbette.
Ama sen ille de sen gel!
Gel! ? ? ?
1992 Fatih İstanbul
Ahmet Emin FidanKayıt Tarihi : 25.3.2014 21:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!