Doğduğunda/ En Az Gibi Şiiri - Cumhur Ka ...

Cumhur Karaca
63

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Doğduğunda/ En Az Gibi

doğduğunda siyah beyazdı resimler
bugün saçlarımıza baktığımız gibi bakardık
anlaşılamazdı desenler
bir yanında beyaz
arada kalmış bilmem kaç siyah avuttuğumuz

yıllar çok şey almamış
en az seni getirmiş
en çok yanımda çoğalmışsın
hatta en az güldüğünde bile
en çok gülenim gibi çağıldamışsın
ve büyüdükçe büyümüşsün içimde

hani büyüdükçe büyümüşsün diyorum ya
hani bebeğim dediğimde
kocaman aşk oluyorsun ya içimde..
kaç kişiye demişimdir bebeğim diye …
belki en çok çocuklara
bir de … en çok sana.

kolay söylenemeyen sözcükler vardır
kolay kurulamayan tümceler
zat-ı muhterem gibi
muhterem zatlara söylenen
en can alıcı yanımızın verilmeye amade sözcüğü
na tamamsız söylenebilen
dost gibi ahbap gibi yaren gibi yar gibi
bebeğim gibi hatunummm gibi
ve en çokta “seni seviyorum” gibi.

siyah beyazdı resimler doğduğunda
ilk yaz günlerinde fındık fıstık yutulduğunda
gecelere konan evlere küpeşteler yontulduğunda
bilek gücünün yürek gücüne denk düştüğü
cenazede düğünde kinin sevgiyle öpüştüğü
siyah beyazdı resimler, doğduğunda..

kolonyayla taradığımızda saçlarımızı
vakur serdengeçti kınalı yapıncak bacılarımızı
bir gülüşle devirdiğimiz acılarımızı
seyrettiğimiz resimlerdi..siyah beyazdı..

tek kanallı jurnal alırdık siyah beyaz ekrandan
ya Türkiye’nin Sesi Radyosu
ya TRT Ankara Radyosu
bir de yerel yayında Polis radyosu..

radyosu çok hoştu da polisin
copu kadar yakmıyordu Müslüm baba şarkıları..
“eveeettt, yavv gardeşim”
gibi gelmiyordu şarkılar.
acısı bol hasret kokuyordu kırkbeşlikler sen doğduğunda..
dünyanın batmasını istemiyordu Orhan abi
düzeni düzenleyenlereydi isyanı
ki; Ferdi abinin “bir güzeli çeşmenin başına ” inmemişti
meyhanelerde çıbanlar pavyonlara düşmemişti daha
iki rengi tek yüzü vardı insanların
ya siyahtı ya beyaz
resimler gibi sen doğduğunda.

şimdiki gibi gaz verme yoktu
gerçi gaz da yoktu yağı da
fil hakika adamlık vardı insanlık vardı.

“kent var malbora var” denirdi
cıgara bile yasaklıydı
erkekler temel eğitimi “üç film birden” alırdı
en çokta Alamanya’yı bu yüzden severdi büyüklerimiz!
şapkanın tüyünden değil Helga’nın büyüsünden..

orta okul sıralarındaydık
devrim devinimlerinin alanlarda vurulduğunda
geleceğin karanlığındaydık
gençlik “seksi meksi filmlerde” uyutulduğunda.

duvarlarına “Ali Ayşe’yi seviyo” nun
yeni versiyonuydu
“kahrolsun emperyalizm, kahrolsun faşizm
kahrolsun sosyalizm, komünizm” yazıları.
en az okunanlardı belki ama
en çok kazanan boyacılardı

hatta gazetelere göre vurulurdu insanlar
koltuk altı teri gibi değildi kokuşmuşluk
koltuk altı kitaplardan çoğaltılıyordu yokoluşluk.

en çok yürünen ama en az postalca
sıkı sıkıya yönetildiğimiz zamanlardı

filmleri renkliydi sadece
yaşantıları ise siyah ve beyaz kadardı
fakirdi kız zengindi oğlan
bir yanda Malkoçoğlu diğer yanda Tarkan
ve yine sonrasında “seksi meksi filmlerle” avutulduğumuz
bir yumruk sonrasında alanlarda unutulduğumuz
kalleşliği kardeş kurşunuyla bulduğumuz
siyah beyazdı yıllar
sen doğduğunda.

“benzin vaadı da bizmiçtik
binaenanaleyh, fövgalade”
zamlarla sıkı sıkıya güdüldüğümüz zamanlardı.

gençlik parkı’nda
siyah beyaz Zagor Tenay dekorunda resimlenirdik.

sen doğduğunda rahmeti bol olsun
Karaoğlan’ımız vardı
hatırlıyorum da Amerika’ya diklenmişti,
sen de biliyorsun işte
konuşurken tiklenmişti.
bir gitti pir gitti..

bir de anahtar vardı her kilide uyan!
“aziz ve muhterem din kardeşlerim!
biz beraat ettik; beraat ne demektir?
davadan önceki hakların yeniden kazanılması demektir”
kadayıfın altı fazla kızarmamalıydı,
sevmiyordum işte..

biliyorsun beraatte bir yere kadar!
evinde cezasını çekiyor
şimdiki çocukları odalarına hapsettiğimiz gibi.
yani; en az sana hapsolduğum
en çok yüreğinde hür olduğum gibi.

doğduğun zaman
en az söylemin en çok yürümeyle anlatıldığı zamanlardı.
renkli yazıları renkli resimleri insanların gördüğünde,
pankartlarla tanıştığımız zamanlardı
siyah beyaz resimlerin içerisine kundağınla girdiğinde.

biliyor musun nar çiçeğim
Selçuk- Rana Alagöz gibi
Balarıları gibi
Güzin- Baha gibi
Nokta ile Virgül gibi
yapışıklarımız vardı
Zeki- Metin gibi.

“-Allaaaahhhh Metin!
“-hıı hhıı ne var Zeki”
“-dayı oğlu ne yapıyor”
“- hı hıı şiir yazıyor”

sözün kıssası
kadınların hası,
ve sen doğduğunda
en az bebeğim gibi
en çok yarimsin.
en az baktığım gibi
en çok yaşadığım
en az siyahın düştüğü alnımda
en çok akım gibi
sevdiğimsin.

Cumhur Karaca

Cumhur Karaca
Kayıt Tarihi : 11.2.2009 15:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


sevgiyi anlatabilmek anlatmaktan yorulmadan anlatabilmek

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Şakir Nuyan
    Şakir Nuyan

    belgeselden çok daha ötesi olmuş
    geçmiş rengarenk ve bir çok yeri hala siyah
    yaşadığımız yıllaramı yoksa yaşayamadığımız yıllaramı yazıldı bilmiyorum ama sen bunun adına sevgi diyorsan belleklerimde kutsanmaya hazır bir tarih olur
    radyo kültürüne yetişemedik mesela ama ferdi abiyi 'sabahçı kahves'inde sabahlarken görmüştüm
    orhan abi leylasına kavuşmaya çalışırken esir düşen kadirdi 'hangi kitap yazmış insan köledir'
    ve 'dört tavuğun arasına bir horoz girdiğinde' 'umut' sürgünde 'yol'a düşmüştü
    sürgün ne çok kullanılmıştı oysa yurt dışında öldürülmenin tetikçisi
    ve günleri ayları sembol kılan olaylar yaşananlar / yaşanamayanlar
    haklısın abi 'sevgiyi anlatabilmek' anlaşılabilmekuzun soluklu bir ömür ve sabır gerektiriyor
    saygı ve sevgiler ilkokul arkadaşım, sırdaşım, yoldaşım, odaşım
    ...Ş İ N

    Cevap Yaz
  • Nevzat Özkan
    Nevzat Özkan

    Seven insanın taşan yüreğinden gelen duygu seli ve zaman içinde yolculuk,eski günleri yad etme,unutulanları hatırlama..Bu duyguları yaşattı şiiriniz bana.Teşekkürler.

    Cevap Yaz
  • Muhsin Aktaş Mizabi
    Muhsin Aktaş Mizabi

    Can dostum değerli kardeşim harika şiirin için kutlarım çok güzel olmuş

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    belgesel şiir...

    belgeselin dili kalandermeşrep gözlemlere maziperest bir tebessümle kurulmuş..

    tarihin akışının toplumsal değişim anlamında en fazla kopuklaştığı bir dönem için yazılmış bilinçaltı akışkanlığı sağlama gayretinin bireyin üzerinden gösterimi...

    Çinliler birisine beddua etmek istediklerinde şöyle derlermiş

    -umarım sen her şeyin değiştiği bir çağda yaşarsın

    Çin gerçekten bu bedduanın tam kalbinde yaşıyor halen.Son impararotor filminde hanedanın görkemli son üyesinin mao devriminden sonra bisiklete binen bir fabrika çalışanına dönüşmesinin şiiri yazılmıştı.


    yılmaz erdoğan, ibrahim sadri yusuf hayaoloğlu gibi şairlerce yazılan bir zamanlara ah çekme ve mahallenin sıcaklığına övgü şiirleri seslendirilerek kitlelerde oldukça karşılık buldu

    peki bu şiirler ne kadar kalıcı olur...

    nostaljik ögelerin yüreğine dokunduğu bir kuşak tarafından elbette öncelenir bu şiirler..Ama gün geçtikçe hayat doğurganlık içinde kendini sürükledikçe tozlu raflara mahkum olur

    şiir mekana ve yaşama temas ederken illaki evrensel kalıcılıkla buluştuğu oranda klasik eser olma özelliğine kavuşur.

    Bir şiir maziyi füturoloji ile birlikte ele almalı derim ben yaşamayı gerçekten resmetmek istiyorsa..


    Bundan başka şiirle ilgili söylenecek bir husus olarak şairin derin duyarlılığı konusu var ki şiirde tam puan alır diyorum..

    saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Mehmet Olcay
    Mehmet Olcay

    Heeyyy Allahım Heyyy....

    Siyah beyazlıktan ne günlere kaldık Yarabbim...

    O günlerden bu günlere değişmeyen tek şey Cumhur Karaca galiba.Siyah beyazlıkta da daim olan sevgiydi şimdide öyle, FARK biraz çamur bulaşmış hepsi o..Yıkayınca çıkar tabi yıkamasını bilirseniz.

    Tebriklerimle
    Hasta olma :))

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (6)

Cumhur Karaca