Doğduğum Mahalle Şiiri - Ali Koç Elegeçmez

Ali Koç Elegeçmez
846

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Doğduğum Mahalle

Mahallem sıradan bir yer değildi
Rumeli kokardı toprağı-taşı
93 Harbi....Balkan Savaşı
Birinci Dünya , sonra İstiklâl..

Bunları görmüştü eski yaşlısı
Her evden çıkmıştı şehit naaşı

Bu yüzden insanının yüreği dardı
Bakkalı, kahvesi, berberi vardı
Zeki Denktaş caddenin tam kıyısında
Hasan Bozkurt köşede, yağ-tuz satardı..

Veresiye yazmak için her ikisi de
Sarı saman yapraklı defter tutardı
Muhterem Ağabey pantolon diker
Haşim Aga fırında ekmek yapardı..

Dülgerlik yapardı kimi babalar
Kimisi çıraktı, kimi tezgahtar
Kimisi Sümerbank basması satar
Kimi de kil çamurdan çömlek yapardı

Aşçılık, meyhanecilik yapan da vardı
Patates, soğan, mısır satan da vardı
Hemen hemen her kesin bir işi vardı
Çalışmayan insana pek rastlanmazdı

Çalışmaktan yorulan göçmen kuşları
İşten sonra dinlenecek gölge arardı
Bu ihtiyacı farkeden kimileri de
Kahvehane açmaya başlamışlardı

Besim Şen, Akif Çetin, Hüseyin Aga
Upraklar, Bozkurtlar ve de Karlıdağ
Kolkola girince çeşme başı’nda
Serçiler de katıldı bu karnavala

Bu yüzden pek fazla düşünmediler
“Kahvelerönü “ dediler bu dar alana

Her sabah radyoyu açtıklarından
Müzeyyen Senar’ı çaldıklarından
“Sanat Güneşi”ni de andıklarından
Domino oyunu oynattıklarından

Lângırt ve bilârdo da aldıklarından
Hayata tevekkülle baktıklarından
Ve dibek kahvesi yaptıklarından
Boş kalmazdı tahtadan iskemleleleri
Düğün Evi gibiydi Kahvelerönü

Mahalleli, düğünleri evde yapardı
Düğünler, hayata neşe katardı
Salih Uyan cümbüş ve davul patlatır
Koca Aguş, zurnaları çatlatır
Sami Uçar 0’nlara nispet yapardı

Önceden Kemancı Tahir de vardı
Eski arşe, kemanında kayardı
Ergin 0zan 0’na eşlik ederken
Fevzi Çalgı klarneti döktürür
Yaşar Aga davul ile oynardı

Mahallemde üç kıta kokusu vardı
0rta Asya, Anadolu, Balkan kokardı
Her ezan sesinde camiye koşan
Anılarla dopdolu yaşlılar vardı..

Çam kokusu gelirdi çok uzaklardan
Develer yük taşırken Korudağı’ndan
Sırtlarında şaklayan kırbaç sesiyle
Cılız atlar geçerdi sokaklarından

Ezan sesi duyulurdu çeşme yanından
Gün doğmadan pazara giderken babam
Çukur Çeşme bakarken çukur sokaktan
İnekler su içerdi yalaklarından

Sokakların başında fener yanardı
Kahveciler kahveleri erken açardı
Pazarcılar pazara erken kalkardı
Öğrenciler okul için yollara düşer
Çoluk-çocuk hep birlikte koşuşurlardı

Davul-zurna çalınırdı bayramlarında
Cümbüşler konuşurdu halaylarında
Çocuklar gezinirdi sokaklarında
Tokmakla saz dövülen avlularında
Hasırlar dokunurdu tezgahlarında..

Çömlekçiler sık sık fırın yakardı
Gökyüzünü kara duman kaplardı
Fırında; ibrik-testi-çömlek yapılır
Çömlekçiler Pazarı’nda satılırlardı

İhtiyat askerliği zamanlarında
Derebeyi lâkaplı 0dacı Hasan
Orandanın ekmeğini çıkarmak için
Hükümete giderdi sabah ve akşam

Almanya tahsilli bir ÖNGEL Amcam
Almanya'dan getirdiği makinesiyle
Kalplerdeki endişeyi yok etmek için
Evinin taş döşeli sundurmasında
Filmler oynatırdı her pazar akşam

Ve bir anı kalsın diye tüm çocuklara
Çarşıdaki mütavazi dükkan dışında
Körüklü fotoğraf makinasıyla
Fotoğraf ta çekerdi ev arkasında

Sonra ona bitişik Kamil Abacı
Karşısında Yusuf Amca ve de kardaşı
Büyük gelin, küçük gelin, Melâhat Abla
Asırcı Elfide, Nebiye Abla..

Bekçiler Sokak'ta Lütfiye Abla
Bozacı Ramadan, kardaşı Hasan
Ve daha bir sürü göç etmiş insan
Davulcu Ali Yaşar ve Bayram Aga
Kardaş kardaş yaşarlardı hep buralarda

Müdadele kokulu bu mahallede
Akasya Sokak denen yokuş sonunda
İnsanlar üşümesin diye kış aylarında
Evde çorap örerdi bir Nezir Amca

“Neler vaar, neleer!.. “derdi Niyazi Aga
“Dondurma kaymaaak! ” Şakir Karlıdağ
“Sütlü başaak! Taze mısıır”..Nazmi Karlıdağ
Bazan da horoz şeker, susamlı helva
Karpuz-kavun satılırdı yol boylarında

Bakraçla su taşırken evin küçüğü
Evde inek sağardı evin büyüğü
Su başında toplanan guguklar gibi
Göçmen kuşla dolardı Kahvelerönü

Boyacılar sandıklara “tak-tak..” vururdu
Süpürgeci Demir Aga yolda dururdu
0 çamaşır suları dere olurdu
Bakraçla su taşıyan çalışkan kızlar
Çeşmenin başında kuyruk olurdu

Sizin oraları bilemem ama
Bizim mahalle bir hoş olurdu

Sığırlar sabah-akşam
..............................."muu!..muu!" derlerdi
Nal sesleri, kamçı sesi yürek delerdi
Boyacı sandıkları " tık, tık" ederdi
Sevinçten mi kederden mi bilemem ama
Kimileri sokaklarda şarkı söylerdi

Tüfek gibi çatılırken saz demetleri
Avlulardan duyulurdu tokmak sesleri
Yerlere dökülürken alın terleri
Hasırlara dönüşürdü saz demetleri

İnsafsızca kar yağardı ev damlarına
Kapılar örtülürdü kar yığınıyla
Kömür yok, odun az, gaz olmayınca
Yataktan çıkılmazdı bir gün boyunca.

Harman döven olurdu kırda-bayırda
İnekler otlanırdı “Dirmen Kırı” nda
Kalburcu Bayırı’nda, Sarıkız’ında
İnsanlar gezinirdi bahar ayında

Siyah-beyaz afişlerle donanmış olan
Tahta pano dururdu çeşme başında
Anons yapar geçerdi atlı araba
“Bu akşam şenlik var yine Rıza’da
Bir bilete üç film sinemamızda!”

Doğduğum mahalle âlemdi âlem
Memleket gibiydi benim mahallem!
……………*………………

Ali Koç Elegeçmez
Kayıt Tarihi : 15.8.2015 08:48:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


15.temmuz.2015/ Keşan-Zerlanis-Rusion-Topkeşan-Celepkeşan "Kayalı Mahallesi" namıyla anılan, doğduğum mahalle'nin 1960 yıllarındaki fotoğrafı

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Koç Elegeçmez