Kimi kol bacak kırık bekliyorken sabahı,
Ölümle savaş eder göklere çıkar ahı.
Kimi fahişelerle artırırken günahı,
Tuhafıma gidiyor züppelerin hüneri;
Hep düşünüp dururum doğduğum gündenberi.
Kimi çılğınlık edip eğlenceye bel bağlar,
Kimi ekmek derdinde ağasına el bağlar.
Hasta ilaç alamaz gözlerinden kan ağlar,
Çoktan erimiş bitmiş bir kemikle bir deri;
Yüreğime dert olur doğduğum gündenberi.
Muhannetin zinciri boynumuza dolanır,
Baş tutmayan yaralar günden güne sulanır.
Bazen canım sıkılır, bazen midem bulanır.
Atar tutar dururum,bir ileri,bir geri;
Ömrüm böyle geçiyor doğduğum gündenberi.
Yan devirip yatıyor sanki armut getirdi,
Malı, mülkü, herşeyi, kendine Allah verdi.
Adaletse böyle bir adaleti kim gördü?
İnanır mı buna hiç sokaktaki serseri,
Dengeli dünya dedim doğduğum gündenberi.
Kıskançlık filizlenmiş uzayarak boy atar,
Zamanın hakemleri doğruya yalan katar.
Batacaksa bir millet, işte böylece batar;
Dalkavuklar, dümbükler, orospunun rehberi,
Beynimi karıştırır doğduğum gündenberi.
Her gün bir güneş doğar gavatların başına,
Bazı soytarılar da gavatlara âşina.
Artık son bulsun diye yazın mezar taşıma;
Rağbet görmemelidir sahtekârın zaferi,
Silahsız savaş ettim doğduğum gündenberi.
Ayaz'ım memlekette alnım açık yüzüm ak,
Dansözler ülkesinde her bir başka şakşak.
Neler oluyor hele, arkana dön de bir bak;
Bayrak açmış gidiyor, boyacının baş eri,
Enayiler alkışlar, doğduğum gündenberi.
DOĞDUĞUM GÜNDENBERİ 1994
Ahmet AyazKayıt Tarihi : 12.8.2006 06:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

NEYZENCE
Garibin mazlumun ahını alıp da
Sürdükleri demini devranını
Fakir fukarayı çalıp çırpıp da
Himmetini izzetti ikramını
Vatanını ihalede satanın
Karanlıkta iz sürüp göz atanın
Sevdasını korkusuna satanın
Kanını tabanını her yanını
Bildiğin(i) saklayıp söylemeyenin
Varsıl gibi üren yoksul köpeğin
Haram ile dem-i devran sürenin
Köyünü töresini fermanını
Şakşakçının yalakanın yavşağın
Eğilip bükülüp duran gevşeğin
Gelip geçenin bindiği eşeğin
Palanın(ı) paldımını kolanını
Duyduğunu anlamayan salağın
Her kılığa giren o pis şalağın
Ana bir bacı iki diyen malağın
İlacını hapını dermanını
Gerçeği bilip de söylemeyenin
Gevezenin söyleyip bilmeyenin
Doğruyu görüp yola gelmeyenin
Yolunu yolağını kervanını
Mazlum hakkı rüşvet haram yiyenin
Eşek olup aslan postu giyenin
Böyle yavşaklara adam diyenin
Hepisini topunu tamamını
Namazsız abdestsiz vaaz verenin
Vatan millet deyip de gaz verenin
Soyduğundan vergisini az verenin
Dolabın(ı) değirmenini hanını
Halkının kanını emen sülüğün
Buna hiç ses çıkarmayan siliğin
Yoksulun ırzına geçen gölüğün
Damarında dolaşan pis kanını
Onurunu çıkar için satanın
Çıkar için ayı ile yatanın
Haram kazanç ile caka satanın
Yanında ki dolaşan o çanını
Allah’ı bırakıp pula tapanın
Çıkar için hak yolundan sapanın
Fırsatçının selden kütük kapanın
Ben izzeti ikbalini kanını
Kırk sefer aynı çukura düşenin
Kahpelikle alınan iaşenin
Sahibinin sesi entel fahişenin
İzzetinefsini sanı şanını
M. NAZİK 19.10.2007 MERSİN
anto verilerinden ögrendigim kadari ile bugün sizin
۞ ♥ Dogum Gününüzü ♥ ۞
♥ K u t l a r i m ♥
084- YAZIK
Komşusu, yokluktan acı çekerken,
Hâlini sormayan dillere yazık!
Hayırsız yollara para dökerken,
Muhtaca vermeyen kullara yazık!
Şehit dulu derdine dert katarken,
Yetim yavru aç ve susuz yatarken,
Bir soysuz yosmaya alkış tutarken,
Düşene ermeyen ellere yazık!
Tekniği ile yükseklere uçarken,
Silâhıyla ölüm, dehşet saçarken,
Gücü ile her kapıyı açarken,
Hayıra girmeyen pullara yazık!
Nazım İNCE
Çukurova'nın Gülleri
TÜM YORUMLAR (4)