Bilemezsiniz,
Güneşin yarın nasıl doğacağını.
Acımasız bir tutku,
Ve gizemli pişmanlıklarla yaşar.
Denizin gezgin cengaverleri.
Ve gölgelerin çırpınışı,
Kıvılcım saçarak dolaşır.
Çekilmiş balıklara döner,
Çoktan pusu kurduğu kumsaldan.
Dengesi bozulunca doğanın.
Kimi acılarla, koyun koyuna.
Taştan kalelere tutsak, ruhsuz bir şehir.
Yeni bir gün düşecek az sonra,
Arının yaptığı bal kadar sarı.
Bütün yıldızlardan daha gerçek.
Bütün baharlar açarken çiçek çiçek.
Burası; hep böyle, yoksullar sokağı doğanın.
Ağaçlar, kuşlar, ayak otları.
Her biri terk edilen mezarlar gibi.
Yeşilin en yeşili kaypak orman.
Neredeydi, hangi taşın kürek mahkumları
Belki, onlar da istemedi gitmeyi.
Düşsem, dibi görünmez kuyu.
Ne çok bozuldu dengesi.
Denize, göle, ağaca…susamış şimdi.
Kendi yalnızlığımızın tutsağı,
Şu tablo artığı, sessiz ve ölümsüz
Örülmüş gibi duruyor hep duvarda.
Bana Ağrı’nın hırçın gözlerini hatırlatır.
Bir denesen,
Hayatında yaptığın kötülüklerin,
Listesini çıkarmayı.
Belki aşacak boyunu kaygılar.
Bir de yarım kalan, yitirilen şarkılar var.
Yüzüstü sorgulamalar.
Ve bir de,
Mutsuz oldum diye düşünerek,
Ölmek var, yoksullar sokağında.
Kayıt Tarihi : 16.9.2006 15:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
adı bile başlıbaşına bir şiir...
'Kendi yalnızlığımızın tutsağı,
Şu tablo artığı, sessiz ve ölümsüz
.....'
yüreğine sağlık Suna Abla...
Mürsel Adıgüzel
Tuncay Akdeniz
TÜM YORUMLAR (24)