Doğa Ana
Toprak ananın kucağında ötekileştirmeden bütün renkleri,
Bütün renkleri kucaklamak vardı ya;
Bencilliginin kurbanı oldu insan denen canlı...
Beğenmediği tüm çiçekleri yaktı, yıktı
Katletti acımadan,
Binbir çeşitte harmanlanmış ormanları.
Nefret yangınına teslim olan yürekler çoğaldı;
Çoğaldıkça derin yaralar kazıdı kendi ruhunun geleceğine, bilinçsizce..
Ve bilinçsizce biriktirdi
Derin öfkeleri doğa ananın yüreğinde.
Yangınlar, depremler, insan felaketleri!
Katliam dağları hınca hınç yığıldı evrene!
Yığıldı çocuk mezarları,
Yığıldı yürek mezarları...
Yığıldı dağları aştı...
Yaşamda sevgi bilinci metruklaştı,
Yerine kaybetme korkuları palazlandı...
Sonra!
Sonra; masumların zulmüne seyirci kaldı insan!
Duyarsızlaştı, duygusuzlaştı..
Böldü, ayırdı, milyonlarca şekilde kendi ırkını parçaladı.
Bundan sonraki hastalıklar zihinseldi artık...
Öyle ki her ırk, kendi bilinç zannettiği bilincini yüceltti.
Kimi ırkından mutlu oldu, mutluluğunu dünyaya haykırdı.
Kimi inancını en yüce insanlık saydı, inancı için vahşetler yaptı!
Kimse dönüpte bakmadı vicdan denen duyguya..
Kimse vicdan denen yastığı kullanmadı!
Vicdan yastığını tanrı yapanlarda vardı, vardı ya;
Onlarda mutluluğu haykıran insanların, vicdansızca üretilmiş tanrılarının zulmünden mutlak payını aldı..
Kimse doğa ananın hışmına aldırmadı.
Kimse başını vicdan yastığına koyupta, doğa anaya bir özür borcu olduğunu hatırlamadı...
Süheyla Güney Avcı
Kayıt Tarihi : 3.4.2019 22:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!