esiyor balosuna iskeletlerin poyraz
darağacı inliyor demirden bir org gibi
koşuyor ormanlardan aç kurtlar avaz avaz
gökyüzü andırıyor kızıl bir cehennemi
bu güzelim akşamı artık kutlamak gerek
girersin bir kahveye, gelsin bira, içkiler
on yedi yaşlarında gelgeç oluyor yürek
yeşil ıhlamurların altı dünyaya değer
-gece düşler kurardı yatağa yattığı an
sevmiyordu tanrıyı ama, kızıla çalan
akşamları tellallar davula üç kez vurup
sağır gürültülerle kulakları doldurup
buyrukları duyurur, halkı eğlendirirken
kara tulumlarıyla varoşlarına dönen
işçileri kendine daha yakın bulurdu
düşlerini sevdalı çayırlar doldururdu
çayırlar ki içinde ışıklı çalkantılar
altın rengi yapraklar, kutsal, ermiş kokular
kıpırdanıyordu, sular gibi, sessiz, durgun
karanlık nesnelerdi tek dostu. akşam, yorgun
duvarları küf kokan, pencereleri örtük
soluk mavi boyalı, içinde, eski, tek tük
eşyanın bulunduğu odaya çekilince
düşlediği romanı kurardı bütün gece
neler neler geçmezdi özlem dolu usundan
aşı boyası gökler, sislere batmış orman
dallarda yıldız yıldız açan ten çiçekleri
düşler bitip yalnızlık odanın her yerini
doldurunca, bozgunlar, bunalımlar başlardı
insaf! orda, odada çarpan bir yürek vardı
yalnız, kaba çuhanın üzerine uzanmış
kendini kentin usul gürültüsüne salmış
dört duvar arasında soluyan derin derin
düşünde çarşaf gibi yelkeni gemilerin
istediği tatlı bir öpücüktü sanırım
belçikalı kızları bakışından tanırım
dudak büktü gülerek çocuk bir yüzle bana
bastırıp parmağını şeftali yanağına
"buramı üşütmüşüm, dokun anlarsın" dedi
ey çalınmış yürek n'eyleyeceğim
oysa taşlar, burcu burcu, anaç toprak kokar
toprak kokar, görkemle titreyen yeşil kırda
kızıl dağ yollarının kıyısında başaklar
çakaleriklerinin göverdiği dallarda
kara dutta ve de dağ güllerinde yaşam var
yaşam var, al toprağa bürünmüş çakıllarda
her yüzyıl saygınlaşır bu hangar kiliseler
mavi kireç şerbeti ve saygınlaşmış sütle
papazın vızıltısı sofuluk ise eğer
sinekler de kutsal mı? güneşli tabanından
hanları, ahırları soluyan bu sinekler
ve sonra gece gelir, sessiz, sahile çıkan
gece, kara korsanı yaldızlı ufukların
bilinç nice iğrenç dehşetlerin tutsağıdır
erkekler! bilmezsiniz ki en sevdalı kadın
en orospu ve en hüzünlü olan kadındır
acısını çekiyor sizlere sığınmanın
bilirim nasıl döver kıyıları dalgalar
şafağın güvercinler gibi coştuğu anı
akıntı ne, hortum ne, gökler nasıl çatırdar
ben gerçekte yaşadım düşlerde yaşananı
kaynayıp fokurdayan dev bataklıklar gördüm
çürümüştü içinde sazlarla Leviathan
nice çökmüş limanlar, nice yıkıklar gördüm
nice obur burgaçlar çağlayanları yutan
oda, koyu ve donuk mavi göğe bakıyor
içinde tıklım tıklım, sandıklar, çekmeceler
cinlerin çenesini attıran mor çiçekler
dışardaki duvardan salkım saçak akıyor
Kayıt Tarihi : 4.3.2014 18:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Aykırı bir Fransız sembolist şairi Rembo.
Hayatı perişanlıklarla geçmiş, belki de denemediği bir hayat tarzı kalmamış, yiyebildiği kadar yemiş, içmiş ve yazmaya çalışmış.
Absürt diyeceğim.
Çılgın diyeceğim.
Benim bildiğim, kocasının elinden kadını alınır da, kadının elinden kocası alınır mı, öğrenmiş olduk.
Sürgün ve kürek mahkûmları, Verlaine ve Rimbaud…
Verlaine’den ayrı kaldığı ömrünün son 24 senesinde şiir yazmayı da unutan bir şair…
Şiirlerinde de aynı aykırılık söz konusu.
*
Şiirin ilk dizesinde bir tuhaflık hissettim. Okuduğumu anlayamadım. Dikkatli bakınca uyak uğruna şiir cümlesi bile olmayacak bir dize olmuş.
Daha farklı neden çevrilmesin ki?
“esiyor balosuna iskeletlerin poyraz”
…demek yerine;
-iskeletlerin balosuna esiyor poyraz-
… da denilebilirdi. Şaşkınlık ve tuhaflık yaratmazdı.
Şiirde hiçbir yazım kuralına uymamak ve noktalama işareti kullanmamak, aşırı kullanmak kadar tehlikeli olabiliyor.
Yine birinci dört dizeye bakalım.
“esiyor balosuna iskeletlerin poyraz
darağacı inliyor demirden bir org gibi
koşuyor ormanlardan aç kurtlar avaz avaz
gökyüzü andırıyor kızıl bir cehennemi”
Şimdi aşağıdaki gibi olsaydı hangisi daha anlam kazanır ve değer görürdü?
“İskeletlerin balosuna esiyor, poyraz.
Darağacı inliyor, demirden bir org gibi.
Koşuyor ormanlarda(n?), aç kurtlar, avaz avaz
Gökyüzü andırıyor, kızıl bir cehennemi…”
Çok şey mi değişti?
Genel olarak çok fazla değişiklik olmamış gibi görünebilir. Dize başlarında büyük harf kullanılmayabilir. Ancak bazı yerlerde illa virgül kullanılmalı ki, algılama ve vurgulama doğru olsun. Dize sonlarında duyguyu belirleyecek olan da yine noktalama işaretleridir…
Kullanmayı ve anlamını bilenler için…
Uyak düzeni yine “abab” oldu.
Demokrasilerde çare tükenmez misali.
Diğer bölümlerde değişik uyak düzenlemesine gidilmiş. Biraz da bölümler rasgele ayrılmış gibi duruyor.
*
Sembolizmde duygular ve düşünceler genellikle sembollerle yani benzetmelerle anlatılır. Anlam açıkça söylenmez. Hep dolaylı anlatım vardır, kapalılık esastır.
Gerçekçi olmak, çıplak gözle görmek sembolistlere hitap etmez.
Gerçeği kendi hayal güçleri ile birleştirerek diledikleri gibi görmeye ve algılamaya çalışırlar.
Bir dörtlük üzerinde yaptığım açıklamam ve yorumum yeter sanırım.
Sevgi ve saygılarımla…
Hikmet Çiftçi
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
TÜM YORUMLAR (5)