nasılsa hala kullanılan doksanlardan kalma
sarı, üstünde çiçek dikişleri
yırtık derisinin içinde ağ ören böcekleri,
ve her türlü yaşamı andıran yaşanmışlığıyla,
koltuk duruyor evin kuytu bir köşesinde.
koltuğun parlatıyor bir yanını
yenice alınmış cinsiyeti belirsiz bilgisayar monitörü.
monitör göğüs gerip koltuğun fotoğrafını çekiliyor
koltuğa göstermek suretiyle. ebedi sıfır ve birlerden
yandaki mahlukat suretli bina yukarıya uzanıyor
aya kadar olmasa da bucaksız bir şekilde.
yüceliği karaltı bırakıyor pencerenin arkasına ve
arkadaki pencere gözüküyor.
uzun yabani otlar,
çürümeye yüz tutmuş ağaç,
ve bir koyun ölü doğuruyor
proje için satılmış ama
arsa sahiplerinden onay bekleyen arsada.
belgeleri imzalamaya gitmesi gerek,
ev sahibinden ucuza kaptığı tapuyu üstüne alması için.
çarçabuk adımlarla eşikte, uzun temeller hissediyor paslanmaya yüz tutmuş.
dışarıda hoyrat, yumruğunu vuran, namukavvemet bir fırtına kopuyor
bir şey olmaz deyip atıyor kendini fırtınaya, satın aldığı eve güvenerek.
koyunun doğurma çığlıkları kulağına nüfuz ediyor,
doğan kuzu leşinin sası kokusu burnunu parçalıyor,
bütün benliğine işliyor fırtınanın yumruğu,
imzalayacağı belgeleri yüzüne siper ediyor.
kağıtlar uçuyor,
adam çömelik,
yukarı bakıyor.
ayın önünde bulutlar dans ediyor fırtına eşliğinde,
bucaksız yapıların aya uzanan elleri kırılıyor.
kağıtlar süzülüyor itaatkar kılığında aya doğru,
değiriliyor her şey ayın huzurunda.
sası kuzu leşi diriliyor annesiyle çiftleşmek için,
ay parlıyor parlıyor parlıyor.
bakırdan, cıvadan, safirden bulutlar dönüyor gecenin karanlığında...
Kayıt Tarihi : 30.7.2024 22:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!