İlk gün coşkunluğu, hep bir ağızdan marşımızı okuyoruz;
Başta öğretmenler, gönderde bayrak, tek sıra ..dalgalanıyoruz…!
Zil çalınca, sınıflara koşuyoruz,.
hepimiz yine ayakta.
Rahat, hazır ol!
‘’Türküm! Doğruyum, çalışkanım…’’
Sıra şimdi andımızda... okuyoruz…
öylesi mutlu, öylesi coşkulu..
dolup dolup…taşıyoruz…
yurdun tüm hudutlarında, birer asker oluyoruz.
‘’Varlığım Türk varlığına armağan olsun!’’
Kara tahtanın üstünden, Baş Öğretmenimiz ,
gelecek yarınlara, bizden öte, umutla bakıyor..
ve dersler bir solukta onunla akıyor…
geçmişin perdeleri kalkıyor..
medeniyet yolunda, aydınlığa, onun ışığıyla varıyoruz.
Birinci ders Türkçe ve Dil Bilgisi
Diyor ki; ‘’Türk dili, dillerin en zenginlerindendir’’.
İçimizde öğrenme arzusu, elimizde abc kitapları..
Tek dil, biri birimizin elinden tuttukça;
kardeşliğe ait köklerimiz harmanlanıyor,
seriliyor deryalar, açılıyor bölgesel sınırlar
çoğalıyoruz…..çoğalıyoruz!
İkinci ders Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Diyor ki; ‘’Her sarıklıyı hoca sanmayın,
hoca olmak sarıkla değil, dimağladır’’.
İslamın esaslarını dualarla öğreniyoruz;
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine…
Türkçesinden okudukça
kucaklıyoruz biri birimizi..
dünya insanı olmanın gereğini anlıyoruz.
Üçüncü ders Fen Bilgisi
Diyor ki; ‘’Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir‘’.
‘’İlim Çin’de olsa gidip öğrenin’’
dememiş mi (S.A.V) peygamber efendimiz…?...
O vakit; çağdaşlık nasıl olur ki kafirlik!
Öğrenelim, biyoloji, kimya, fizik,
cahiliyeden kalan susuzluğumuzu gidermek için.
Dördüncü ders İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük
Diyor ki; ‘’Türk, öğün çalış güven!’’
19 Mayıs 1919 Samsun’dan kalkan gemi,
cumhuriyetin ilanı ile durmadı.
Müreffeh kılmak için ülkeyi
uğramakta her bir okul limanına ve
getirip boşaltmakta… onun yeniliklerini…
Beşinci ders Resim
Diyor ki; ‘’Sanatsız kalan bir milletin,
hayat damarlarından biri kopmuş demektir’’
Yaşamak ve yaşatmak için;
hayatı rengarenk boyamaya başlıyoruz..
Mor bulutların yoldaşı, salkım kanatlı kuşlar salınıyor semada.
Turkuaz çimenin döküldüğü yamaçlardan
balıkların dünyası kırmızı can alıyor özgürlük sevdasıyla.
Es’i olmayan sonatlar salınıyor türkülere yoldaş,
Harran ovasından Trakya tarlalarına
Altıncı ders Beden Eğitimi
Diyor ki; ‘’Ben sporcunun, zeki çevik ve ahlaklısını severim’’
En sevdiğimiz kovalamaca, elim sende olsa da ..
takım sporları yapıyoruz kızlı erkekli…
Atletizm, cirit atma, geleceğe fırlıyoruz.. birer ok gibi…!...
Yedinci ders Matematik
Yarına kadar bu son saat. Birazdan zil çalacak.
Bir ziyaretçimiz var, belli yetkili..
Tüm dünyaları yaratmışçasına, marur duruyor karşımızda.
Tek bir cümle düşüyor ağzından, gözleri kara;
-şimdi ben diyorum ki; iki artı iki beştir. Tekrar edin!
Tüm parmaklarımız havada, söz alma telaşı var sınıfta
Böylesi heves karşısında -söyleyin diyor.
Biriz o anda, kenetlenmek adına , hep bir ağızdan
-Hayır, dört eder!...diyoruz.
Çünkü bizim artık
''düşüncemiz hür, vicdanımız hür, irfanımız hür…''
Kara tahtanın üstünden,
tebessüm ediyor Baş Öğretmenimiz ,
umutla….. gururla….
Kayıt Tarihi : 24.11.2017 11:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Baş öğretmenimiz Atatürk diyor ki; 'Benim nâçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.'' Biliyoruz ki bu ancak cumhuriyet öğretmenlerimizin yetiştirdiği gençlerle mümkün olacaktır. Başta ilk okul öğretmenim kıymetli Sayın Türkan Öngel'e olmak üzere, tüm öğretmenlerimize sevgi ve saygılarımı gönderirken öğretmenler gününüz kutlu olsun diyorum. Bu şiirde, İstiklal Marşı ve Andımız ile başladığım okul günlerime geri döndüm. Şiirin girişinde, o günlerdeki gibi, tahta sıralarda yine öğrenci oldum. Her sınıfta istinasız, kara tahtanın üstünde yaldızlı çerçevede Baş öğretmenimizin resmi asılı olurdu. Onun özdeyişlerinin konu aralarına nakşedildiği, ilke inkilaplarının müfredatımıza şekil verdiği derslerimize girdim çıktım. Şiirde de bu sebeple her bir dersi özdeyişleri ile işlerken özellikle, din dersi ve fen bilimleri derslerini, içerikleri zaten aslında bence bir sarmal olduğu için, biri birinde tekrarlayarak, laiklik vurgusunu pekiştirmeye çalıştım.. Şiirin sonlarına doğru zamanda biraz uzandım... Dünya sinama tarihinde kısa metraj filmler arasında künt bir yapıt vardır. Filmde ders, okul müdürünün ''artık bundan sonra bazı değişikler olacak ve bunlara harfiyen uyun'' anonsu ile başlar. Tüm dünyanın kabul ettiği, bilimin de öngördüğü üzere iki artı iki dört eder ama şimdi ''İki artı iki beş eder tekrar edin'' denmeye başlanmıştır. itraz eden öğrenciler cezalandırılır.. Travmatiktir olaylar yaşanır...Ama, son sahnede, defterlere çocukların halen iki artı iki eşittir dört yazdığını görürüz. ...!..... Tüm inancım, başta da söylediğim gibi, cumhuriyet öğretmenlerimizin öğretisiyle ilerleyecek gençlerdedir. Ve son sözüm şiirde de olduğu gibi; Baş öğretmen Atatürk diyor ki; 'Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür,irfanı hür nesiller ister.'' *Atamızın özdeyişlerini hepimiz biliyoruz ama ben yine de saygıma istinaden tırnak içine aldım.
Önce şunu belirteyim kardeşim: Bu eseriniz, her okulun her sınıfın baş kösesine asılacak bir eser.
Muhteşem bir ana fikir üzerinde, ustalıkla kurulmuş, taklit etmekten uzak şairin kendi öz buluşuyla gün yüzüne çıkmış muhteşem bir eser.
Bir serbest şiirin de nasıl yazılması gerektiğine güzel bir örnek olmuş
Kalem hen duygulu, hem usta hem de edebi yönünü gözler önüne sermiş,
Okunması, okutulması ve ders alınması gereken nefis bir çalışma. Beğenerek sorumluluk sahibi, eğitici, yönlendirici ve duygulu kaleminize saygı duyarak okuduğum bu güzel şiirinizi tam puanım ve beğeni ile favorilerim arasına ekliyorum.
Kardeşimin şiir ve gönül sayfasına, tebrik ve başarı dileklerimi bırakıyorum.
Her şeyin sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olması dileklerimle sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim, lütfen kabul buyurunuz...
Bu şiirin üzerimdeki büyüsünün bozulmaması için bu gece okuyup yorumladığım son şiir oluyor.
Dr. İrfan Yılmaz. Turgutreis - Bodrum.
Ve Atatürk'ün resminin duyguları da dizelere taşıyan Kan Çiçekleri adlı şiirimden biraz uzunca bir alıntı, anlamı bozmamak adına...
gecenin ikinci yarısında
okul bahçesinde garip çığlıklar
hiç büyümez ki ölü çocuklar...
ak üveyik okulun kapısını aralar
teneffüs bitmiştir artık, ders başlar
özenle sıralara otururlar
içlerinden en büyüğü geçer tahta başına
dönüp çocuklara der ki; arkadaşlar,
bu günkü dersimiz barış
Atatürk diyor ki; “ yurtta barış, dünyada barış
bulutlanır gözleri Ata’nın
kara saplı bir hançer olup saplanır bağrına
1974 Ağustos Rum katliamı
kalmamıştır üç köyde tek canlı
bu minik kan çiçekleri, olayın kurbanları
ne bayramlıkları vardır o çocukların
ne de kutlanır yeni yaşları…
özgürlüğün bedeli bu kadar mı pahallı?
ak üveyik tıklatıp camı, çağırır çocukları:
az sonra gün ağaracak, gitme zamanı!
istemeden, sessizce terk ederler sınıfı
hiç açmayacak özgürlük goncaları…
iki damla yaş süzülür döşemeye,
ağlar Atatürk’ ün fotoğrafı…
Naime ÖZEREN
‘’Türküm! Doğruyum, Çalışkanım…’’
Nur içinde uyusun Başöğretmenimiz...
Her dersin özünü o dönemlerde bizlere öğreten Öğretmenlerimiz, bu günümüzde hala bizlere ışık tutuyor...
Şiirinizde de öyle mihenk taşlarını dizmişsiniz... Bizlerin bizlere kendi gerçeğini değil, dünya çapında kabul görmüş tek gerçeği anlatacak " düşüncesi hür, vicdanı hür, irfanı hür" eğitimcilere ihtiyacı var...
Şu dönemde lise çağındaki evladımın okulda yaşadığı sorunları buraya yazmayı kendime ar sayıyorum inanın...
Bu vesileyle biraz geç kalmışlığımdan utanarak Öğretmenlerimizin bu özel gününü kutluyor, sizinde duyarlı yüreğinizi ve emeğinizi can-ı gönülden kutluyorum sevgiler...
TÜM YORUMLAR (18)