Sorguda şimal dağlarını sevdi şehir’in yetim’i
Kırıntı oldu kuytularına cürmü hacmi’n
Yitebilmeyi bekledi, çok bekledi
Kim bilir, “belki” dedi, “belki”;
“Yiten de sevebilir...”
Yırtıklarını gözyaşlarına bandırdı, kanamalarını azdırırcasına,
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
siz farkettiniz mi bilmiyorum ama şiirin girişine eski aruz havalarının ışığı düşmüş...tema yönünden bu şiirle hiç bir ilişkisi yok ama bi zamanlar ismet özelin;
demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim
göğsünde hazin ayak izleri eski şubatların
dizelerini okuduğumda da aruzun kaynağı olarak menakıb edilen 'develerin uzun çöllerde ayışığında biteviye yürüyüşlerinin' hüznü damlamıştı yüreğime
Sorguda şimal dağlarını sevdi şehir’in yetim’i
Kırıntı oldu kuytularına cürmü hacmi’n
şair aruz ahengini verirken bilerek biraz kırıyor da şiiri..
büyü dozu yüksek şiirlerin anlamını es geçiyor okuyucu..bu yüzden bazı dilden dile dolaşan şiirler zuhurlarının şiddetinden olsa gerek görünmez oluyorlar..ve yine bu yüzden olsa gerek yeni dönem şairleri oluşan hava da esrimemesi için okuyucu şiiri bi yerden kırarak salt gerçekliği gong ediyorlar oluşan havaya
hiç oluş hint te nirvana anadolu topraklarında melamilik olarak zuhur etmiş..
her türlü ezoterik ve tasavvufi yapı dünya lambalarını söndürmenin, uhrevi (mutlak eksiksiz ve kusursuz belde) lambaların yanmasına vesile olduğu tezini savunur
mesela ebu ali sakafi isimli şair
ey aşk eri
ey bir hiç uğruna satan her şeyi
ve her şeyin karşılığıdır diye alan hiçliği
derken hadini aşan her şeyin zıddına rücu ettiği felsefesini de örneklemiş olur..
susmak elbette zehirlidir ve elbette susulunca tutulan çetele simsiyahtır..
ama susan la susar gibi yapanın da farkı vardır..
esasen her şeyin gibisi nasıl ki asalete nispetle iğrençse, burda son dizede şair bunu vurguluyor
mehmet akif in
bir şey biliyorsan söyle faydalansınlar
eğer bilmiyorsan sus adam sansınlar
beytine gizli bir telmihle bağlanan son dizelerin yorumunun devamındaki süreci ve içinde barındırdığı yeni söylemi elbette okuyucular farkedecekler diye düşünüyorum..
son bişey daha..
ben eski şiirde çok mekan tutmuş bir insanım..
bu yüzden ilk dize de
Sorguda şimal dağlarını sevdi şehir’in yetim’i
dizesinde geçen şehir sözcüğünü şehr olarak zihaf etmek suretiyle okumayı seviyorum
bu şiir insana çok şey yazdırır..şehrin yetimi neyi tedai ettiriyor..diye başlansa örneğin neler neler yazılabilir..
ama biz de susalımda erdemli sansınlar:)
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta