Bir zamanlar "biz" de vardık
Belki bir hikâyeye bile sığmaz
Belki biz olabilmeyi haketmeyecek kadardık
Şehirler arası bir hüznü taşırken
son diyalektiğiydik platonik dokunuşların
Sınır ötesi bir yaşamın
Pasaporta mahkum edilenleri
Kaçağı kaçağına yurtlarına sığınmacı dönenleri
Düşün,
Biz senle ne de çok bölündük
Her bölünmede daha da yaşanılır göründük
aslında biz en çok "biz" olamadık
Yani "biz" hiç çoğul kalamadık
Hani Diyarbakıra mahçupluğumu anlatırım
İç ülkede yasak bir lisan dökülür
İkimizi kekemelik bir ilanda anlatırlar
Seni işgal edilmiş toprağından sahiplendim desem
Sen kendi halinden memnun kalır mısın?
Hâlbuki sana en çok ben mahkumdum
Yani kördüğüm mağlubundum...
Ve sen,
Mezopotamya gibi benimdin
Cudisini Diclesini görücüye çıkarır gibi
Kendi kendime sevdalıklar oynardım
Seni en çok yaralı yerinden
Seni Diyarbakır gibi mağdur teninden
Zindan zindan sözlerinden
Anlayacağınız
Faili meçhul dokunuşlarında dirildim
Hiç abartısız,
Seni sevmek tek uğraşım
Seni sevmek tükenmez telaşım
Vesselâm Aşk
Karşılıksız bir öfke nöbeti
Karşılıksız bir savaş paradoksu
Ve ben,
En çok ölüsü inkâr edilendim
Dirisinde aşk yüzü görmeyenindim....
Hâlbuki onurlu bir gidişin bile olmadı
Bu bendeki sürgünlük nasıl anlam bulabilsin
Bizdeki bu ayrılık bir isim bile taşımıyor
Bu kavga bu öfke ne de olsa dünün geleneği
Ve ben sana gülüşlerini kanıtlayamam
Ve de bu günü birlik ölüşlerimi
Karşılıksız utanmanın her hâlini
Tek taraflı bir yaşamın kimliksizği
Yani ben seni Diyarbakır'da,
Herhangi bir Ermeni Kilisesi gibi sevdim
İnkar edilmiş yaşamları
İlk insanı,
ve Tanrı'nın bizde unuttuğu nefesini sevdim
Ben sende,
İnanamayacağın kadar Diyarbakırı sevdim
Kayıt Tarihi : 2.5.2015 13:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!