Kavramlar birbirlerinden türerler ve karşıtlıklar halinde hareket ederler.
Hegel felsefesi buradan başlar.
Hegel’e göre baş kavramdır “varlık”
Ve bütün kavramlar bu kavramdan türerler.
“Varlık” kavramının karşısına karşıtı “yokluk” kavramı çıkar ve düşünme buradan başlar..
Budur Hegel’in kavramsal diyalektiği.
Ama yalnızca kavramsal düzeyde kalması, gözardı etmesi nesnel olanı,
Engel olur materyalist alana sıçramasına
idealist diyalektik alanda bırakır onu.
Çünkü bir kavramın varoluşu; onu var eden nesneyle ilgilidir,
Ve nesnel olmayan bir kavram olmaz.
Düşünce, bir kavramsal dizgedir bu doğru.
Ama onun varoluşu;
evrensel olgu ve olaylar dizgesinden sonra gelir.
Düşüncenin kendisi nesnel olmakla birlikte;
Dile getirilişi kesin bir nesnellik gerektirir.
Dile getirilmeyen düşünce varlık kazanamaz.
Düşüncenin dile getirilebilmesi ise;
Önce nesnel bir varlık olan dili gerektirir.
Ayrıca; düşüncenin sese dönüşmesi bir nefesi gerektirir ki,
Nefes dediğimiz şey: en basit biçimiyle oksijen alışverişidir.
Bir düşünceyi dile getirdiğimizde;
Nefes alıp verdiğimiz havadaki atomlara tutunur düşüncelerimiz
Bu nesnellik olmadan hiçbir düşünce açıklanamaz.
Tam burada söylenecek bir şey daha var.
Kant ” Verili aklın eleştirisi’nde”, tam da bu noktaya dikkat çeker.
Eğer düşünce aklın kullanılmasıysa,
Veriliyse akıl:
Kendi durağan içselliğiyle hiçbir işe yaramaz.
Onu var eden “eylemdir” ki bu da verili aklı değil.
Eleştirel aklı gerektirir.
Kayıt Tarihi : 30.8.2009 19:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!