Belki de haklıydı Aurelius, toprağa dönmek gerek belki,
Sonbaharın yağmurları, ilkbaharın tatlı güneşi, yazın kavurucu sıcağı içindik belki,
Doğaya dönmek, onu dinlemek gerek belki de.
Toprak olmak, kainata uymak mı doğru olan?
Üzerimizde yeşerecek bir ağaç ile doğacağız belki.
Göğe ulaşıp, maviliklerle sarılacağız, veyahut söylene söylene gelen bir ormancı baltası ile son bulacağız.
Bir tutam aşk ve biraz şiir kaldı geriye.
Bir aşk soludum, aşksız kalplerde.
Biraz dolaşmışlığım vardır o bahçelerde.
Şimdi yalnız ve kaybolmuş topraklardayım.
Kendime sesleniyorum yalnızca, meğer en değersiz olanmış aşkım.
Meğer bir hiçmişim.
Hüzünleniyorum, çünkü gözyaşlarına hiç tanık olmadım.
Kollarımla sarmadım seni, o anların mahreminde.
Hüzünleniyorum, çünkü yağmurlu bir sonbaharın içinde, koluna giremedim.
Hiçbir şiirimiz olmadı, hiçbir şarkı bize fısıldamadı.
Ve biliyorum, içimdeki hüzün sessiz bir gölge gibi kalacak.
Mutluluk uzak, belki de imkânsız; ama sen, tek gerçeğim olarak içimde yaşıyorsun.
Tüyler ürpertici bir cinsten hikaye benimkisi,
Belki de ilahi bir mesaj, kim bilebilir ki,
Ufukta beliren bir duman silsilesi gibi,
Bazen ince uzun zindanlarımdan ayrılan gözyaşıdır, bazen de bir yağmur zerresi,
Kısacası uzun bir mesai.
Kavuşmak istiyor Kurşun ve kağıt.
Yazmak istiyorum sayfalarca.
Lakin elin varmıyor kaleme, nasıl anlatsam bilemiyorum.
Ama sadece şunu biliyorum.
Mutluluğum gülüşünde saklı, hüznüm gözyaşlarında.
Issızlaştı buralar, tek bir kuş dahi kanat çırpmıyor artık.
Grileşti şehir, güzel olan herşey seninle gitti sanki.
Karardı tüm kent, baharın geleceği dahi meçhul.
Sessizliği dinlediniz mi hiç?
Ben dinledim.
Yankılanıyor çığlığı kulağımda.
Dinginliği biliyor musunuz?
Ben biliyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!