zamanın divanı önünde
el pençe beklemek gibi
...susmanın hafifliği
oysa...
varlığın ne önemi var
aynı koldaki iki kefe
göz göze gelmedikçe
Kayıt Tarihi : 15.3.2012 15:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yazan: ZEYBEK HOCA Kısa gibi görünen 'upuzun şiir...' Belli ki şair, epeyce kafa yormuş... Ama neye? Bütün mesele bu... Şimdi... Şiirde geçenleri açalım önce..: Divan: Meclis... Devlet adamlarının sorunları görüştüğü, birlikte oluşturdukları meclis... Kefe: Terazinin gözlerinden her biri... (Başka anlamları da var ama burada, sanırım terazi gözü anlamında kullanılmış) Divan-ı Zaman: Zamanın divanı.. Zaten şairde ilk dizede böyle diyor... Ama ne demeye getiriyor? Zaman, 'şahıs/şahıslar değil...' Az açmaya çalışalım, ihtimalleri... 'Zaman gelip geçer, istemesekte... Ama hükmünü verir... Hatta yargılar insanı/insanları, olayları, kararları, tavırları...' Demek ki şair bu anlamda kullanıyor 'zamanın divanı' tamlamasını... Devam edelim... 'El pençe beklemek... Yani itirazsız kabullenmek, hakkında ne karar verilirse, ne denirse...' İlk bölümü hatırlayalım: 'zamanın divanı önünde el pençe beklemek gibi ...susmanın hafifliği' Verilerin ışığında: 'Susmak; zamanın verdiği hükmü, sessizce kabullenmektir... Yada... Susan; zamanın getirdiklerini itirazsız kabulleniyor demektir...' 'Susmanın hafifliği' söz konusuysa... 'Küçümseme de' söz konusudur... O zaman, bölümün anlamı biraz daha netleşiyor... 'Zamanın hükmü karşısında edilgen,zayıf ve itirazsız olanlar susar...' İkinci bölüme bakalım... 'oysa... varlığın ne önemi var bir kolda iki kefe göz göze gelmedikçe' Elbette 'final bölümü' düğüm yeri... Şiirin ağırlığ vardığı sonuç ve ereği burada... 'Varlığın ne önemi var? ' Soru bu... Yük burda... Var isek, neremizden, neyimizden belli? Karar veren miyiz? Kararlara katılan, ortak olan mıyız? İrademizi koyan mıyız? Bizi ilgilendiren olaylar/durumlar ile karşı karşıya gelme cesaretimiz var mı? Daha da uzatilabir sorular... Ama dağılmaması gerek, sonuçta şiiri açıyoruz, yorumluyoruz... Bu sorulara 'evet' diyorsak, 'varız! ' Varlığımızın bir önemi var... Ya 'hayır' diyorsak? İşte o zaman; 'varlığımızın bir önemi yok... Katkımız yok, işlevimiz yok... Sonuç: 'Zaman gelir, geçer... Ona anlam veren biziz aslında... (Bu konularda yazılmış şiirlerim var, benim de çok ilgimi çeken bir kavramdır, zaman... 'Karaya Vurur Zaman', 'Bizim Gidecek Bir Yerimiz Var' başlıklı şiirlerimde olduğu gibi) Ama o zamanın bir divanı var, hükmünü verdiği... Eğer bizi ilgilendiren, toplumu ilgilendiren... Hatta sevdalarımızı, aşklarımızı, dostluklarımızı ilgilendiren olaylar, gelişmeler, kararlar, dayatmalar karşısında suskun kalıyorsak.. Bütün bunlarla 'terazinin iki gözü gibi' karşı karşıya (göz göze) gelme cesaretimiz yok ise; varlığımızın bir önemi, bir belirtisi, emaresi var mıdır? ' '- YOKTUR! ' Daha açıkçası, 'YOK HÜKMÜNDEYİZ...' Sevgili Kardeşim... Şiirin uzunluğu, kısalığı değildir önemli olan... 'En kısa yoldan, en fazlayı anlatmasıdır', makbule geçen... Tıpkı şiirinde olduğu gibi... Bana geçeni, anladığımı yazdım... Uzunca oldu, farkındayım... Demek ki 'doluymuş şiir...' İçten tebrik, takdir ve hayranlıkla.......ZEYBEK HOCA
Şiiri okudum ve sustum...
Kutluyorum kalemi.....
oysa...
varlığın ne önemi var
bir kolda iki kefe
göz göze gelmedikçe -
çok güzel dizeleri yazan değerli şair dostumu yürekten kutluyorum..
TÜM YORUMLAR (53)