Dışarı çıkıyorum…
Nedenli nedensiz, bulunduğum mekan ve zamana aldırmadan, gökyüzü bulutlu, bulutsuz, güneşli güneşsiz takılmadan, gecemi gündüzüme karıp dışarı çıkıyorum.
Bilgisayar arama ve taramalarına nokta koyup, sohbet akışındaki derinliğin hecelerini kelime yapmadan, cümleleri bütünleştirip henüz metinleşmeden dışarı çıkıyorum.
Kim bilir dışarıda ne varsa, ne görünürse, ne eserse, önüme ne konursa, heybeme ne yüklenirse, üzerime ne yağarsa toplamak için dışarı çıkıyorum.
Caddeleri arşınlayan kaldırım mühendisleri gibi, mecburiyet (Tokat GOP Bulvarı) caddesinde tanıdık tanımadık, eş dost, meslektaş, esnaf, çaycı, mobilyacı, beyaz eşyacı, marketçi, resimci, kuyumcu kimi görürsem selam vermek, hal hatır sormak, gönül almak, dua etmek ve dahi dua almak için dışarı çıkıyorum.
Önümde arkamda, sağımda solumda ne varsa bakmak, görmek ve şiirleşerek bir çift göz ekseninde yüreğimi alıp, bir turna akışınca, bir keklik sekişiyle, bir şahin uçmaklığında, bir leylek kanatlanışı büyüsüyle heceleri dizeleştirmek ve uzattığı ne kadar ağırlığı varsa taşımak için dışarı çıkıyorum.
Can varsa, can olmak için, güneş varsa yanmak için, yağmur varsa ıslanmak için, çamur varsa batmak için hiçbir hazırlık yapmadan, bilinmezler sessizliğinde, dışarı çıkıyorum.
“ Dünün ay ay, yıl yıl tahlilini avuçlarıma alıp, etrafımdaki gönül dostlarımı, canları, yüreğimin derinliklerindeki yerini pekiştirerek, yarınlarda daha sağlıklı ve güvenli olmak için yol yoldaşlarımı yanıma alarak dışarı çıkıyorum.
Gerilmeden, sıkılmadan, üzülmeden, şiir ve edebiyatın neresinde olduğunu bilmeyenlerden uzak, kültür dünyasının merdivenlerinde usul usul, emin ve sağlıklı, reklamdan ve riyadan uzak, kendi sessizliğimde dünya nimetlerine aldırmadan, şöhret ve şan hastalığına yakalanmadan, Ali Paşa camiinde öğle, meydanda ikindi ve ötesinde duaya akmak için dışarı çıkıyorum.
Ben ki köyümün çamurlu sokaklarında doğmamın, oynamanın, kuzularla büyümenin, öküzlerle çift sürmenin, ekin biçmenin, pancar sökmenin, tütün tarlalarında sabahlamanın, varlığın ve yoluğun her zerresini bilerek, çilenin, emeğin karşılığını alamamanın, borcun kazançla kapatamamanın, soğanları çarşıda boşaltıp haftalık eksiği göremeden köye dönmenin, Kelkit’te sabahtan akşama yıkanırken tüm vücudun kızgın kumlara teslim oluşu sonrasında yanıp deri değiştirmesinin günlerce süren sancılarıyla daha çocuk yaşta ilkokul sonrası gurbete gidişin (Öğretmen okulu) bu gün bendeki sorumluluğunu omuzlarımda hissederek, yaşayarak ve dahi yudum yudum içerek, bugün ki ben olmamdaki hizmetin devletim olduğunu bilerek dışarı çıkıyorum.
Doğduğum köy ötesi, il ötesi, ülke ötesi ufkun bütün birikimlerine doğru yolun sonunda önce milletime sonra insanlığa hizmet aşkına dönüşen bence güzelliklerin tamamını biliyorum… Hazarı biliyorum dört bir yanı Türk. Yaşadığım asırda dünya arenasında güçlü, sağlıklı, huzurlu yaşamak adına beyin jimnastiği yapmak için dışarı çıkıyorum.
Ülkemin yarınlarında ufku açık, tarihi ve coğrafi misyonunu üstlenmiş dünyaya nizam veren güçüne ulaştığını görmek, üzerime ne görev düşüyorsa yerine getirmek için dışarı çıkıyorum.
Şehitlik makamına ulaşan, Gazi olup, onurlanmış vatan evlatları bilirim. Vatan sevgisini bir ömür boyu sembolleştiren, Türk kahramanlığının, fedakarlığının, yaşayan destanlarını bilirim. Toprağın vatan olması, toplumun millet olmasındaki bütün değerleri bilirim, bilirimde sevdası türkü olanları yüreğime alıp dışarı çıkıyorum.
Sıra dağlar bilirim yamaçlarında bin bir çeşit çiçek açan, uzun ve dar yolarında dans ederek yol aldığım, yeşilin ve mavinin bütün tonlarını görüp kokladığım, gözelerden kana kana buz gibi sularını içtiğim, cümle cihana nam salan, koynunda ulu insanların yaşadığı ulu dağlar bilerek, gül bereketiyle saniyelere teslim birkaç damlalık ömrümü beynim de tamamlayıp dışarı çıkıyorum.
Bütün parçaları, tohumları içinde saklayan toprak gibi, yüreğin derinliklerine gömer gibi, b
aşlayacak bir dostluk gibi, ölümüne ebediyen, yaşamak ve yazmak için bir olmak, birlik olmak, diri olmak, güçlü olmak, asırların diz çöküp hoş geldin diyeceği günlerin yeşereceği ve hasat vaktin de yine yarı çıplak ölümüne çalışacağımın, ekin biçip, patos yapıp, saman toplayıp, ambarların doluşundaki huzuru ve mutluluğu yaşamak için dışarı çıkıyorum.
Can isen, nefes vermen gerek, gül isen etrafına akman gerek, Yunus isen irşad etmen gerek, Elif isen içten yanacak, kanayan ne varsa tuz basacak, ama dimdik ahu zar olacak, yalnız kalmış bir yaprak gibi rüzgara teslim olmayacak, duyguları asla bitirmeyecek bir can işte… bir yürekte kalp ritmini bozmadan, kan dolaşımını engellemeden, emin adımlarla yürümek için dışarı çıkıyorum.
Kendime bile söylemediğim, yüreğime dahi yerini sormadığım, al ata binmiş, al yeleli, gök bakışlı, yiğit huylu, Oğuz boylu, ata babaların gün saldığı ne varsa gözlerime ser olmuş da yar hanesinde bir top mazi, bir tutam ati birleşimine esinti olmak için dışarı çıkıyorum.
Bir nefeste neyim varsa boşalmak, rahatlamak için dışarı çıkıyorum.
10.10.2009
Osman Baş
Kayıt Tarihi : 16.10.2009 20:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)