1
YAZILMADIK TÖRE
dedem ölür babam kalır,
babam ölür ben kalırım.
ben ölürüm oğlum kalır,
oğlum ölür oğlu kalır.
kısacası: boşnak ölür,
ve yerine boşnak kalır.
o kaldıkça, yaşadıkça,
bosna denen toprak kalır.
üzerinde kartal gibi
kanat çırpan bayrak kalır.
gölgesinde çekinmeden
can verecek bir halk kalır.
bu dağların sert buyruğu,
yazılmadık töresi bu!
töreleri töre yapan,
tartışılmaz bir hak kalır.
2
DİRİLİŞ SANCISI
biz bosna’yı şarkılardan tanıdık
hüzün kokan, yaşam kokan, aşk kokan,
anlamını anlamadan anladık
dinledikçe boşnak’tan.
biz bosna’yı dağlarıyla belledik
menkıbeler, söylenceler soluyan.
bu dağlar ki, devler gibi başı dik,
bosnalıyı koruyan.
biz bosna’yı sularıyla biliriz
köprülü drina’yla, ünlü sava’yla.
güzellik taşırlar sonsuza sessiz
tükenmeyen sevdayla.
biz bosna’yı marş örneği öğrendik
kayaların, kartalların dilinden.
kutsal bir hançerdir burda yiğitlik,
kuşaklarca bilenen.
bugün bosna phenix kuşu direncin
kaderidir ölüp ölüp dirilmek.
bunun sancısını anlamak için
bosnalı olmak gerek.
3
YAŞLI GÖNÜLLÜ
mademki
güneşime çullanıyor bulutlar,
mademki
kan kokacak içtiğimiz berrak su,
mademki
yıkılacak büyüttüğüm bu çınar,
mademki
çalınacak kıyametin borusu;
bembeyaz saçlarıma bakma, komutan,
beni de yaz müfrezene, bırakma komutan!
bu kollar ki,
bu toprağın dallarıdır, vakarlıdır,
ayaklarım,
bu yolların bekçileri sonsuza dek,
bu gözler ki,
sevdalıysa, bu göklere sevdalıdır,
dudaklarım
tek bosna’yı söyledi ve söyleyecek;
komutanım, müfrezene beni de yaz,
komutanım, gönüllünün yaşı sorulmaz.
4
BOSNALI KIZ
gözleri mavi yumağı,
saçları kehribar seli;
delidolu dağ ırmağı
bosna’nın dünya güzeli.
onu yürekleri aşkla
dağlarken de görmelisin.
yüzü kaymak, boyu kamış,
dudakları kıpır kıpır.
göğüsleri toplanmamış
ayvaları anımsatır.
onu aşktan gülerken de,
ağlarken de görmelisin.
ama yurt kalınca darda
ve özgürlük tehlikede,
yine onu ön saflarda
mevzilere koşarken de,
ince bele mermiliği
bağlarken de görmelisin.
5
SARAYBOSNA
kurşun sesleri
en sık duyulan dua,
ölüm – ibadet.
azrail koşturuyor
soluk soluğa –
sanki kıyamet.
korkunç bir soru
şehit kanında
yanıtsız kalmış.
insanlık bu kez de
adalet sınavında
kırık not almış.
kızların, kızlığına
kızgınlıktan kızaran
yüzlerinde hınç.
isterik çığlıklarla
intikama çağıran
sonsuz başlangıç.
öpülmedik dudakları,
aşka açık kucakları
toprak kapatmış.
ölen çocukların
yaslı oyuncakları
ağıtlar yakmış.
her yeni gün – toplu ölüm
toplu mezar
bosnalı için.
drina köprüsü’nde
en son intihar
ivo andriç’in
6
KURDELE
düşmüş dolunay sarısı bir kızın saçlarından,
zenitsa meydanına bir kurdele sıradan;
ağlamış öksüzlüğüne,
ağlamış yetimliğine,
kimsesizliğine ağlamış.
su aramış elini yüzünü yıkamak için,
ama dereler kan’mış,
bütün çeşmeler kan’mış,
tutmuş, elini yüzünü kanla yıkamış
ve yatmış kollarına bir gecenin sabahsız,
kan içinde, uyanmamak üzre, hiç günahsız.
7
KIRIM
saraybosna içinde bir büyük pazar
ve yoksulluğun en büyüğü burada,
tehlikenin, korkunun, belirsizliğin büyüğü.
soğukta üşüyen üryan tezgâhlarda
bir siluet oturuyor, insanların ürktüğü,
nişancı canavarların silueti bu.
az sonra çıldırarak fırlayacak yerinden
ve açılacak topların alev kusan musluğu
kentin o allahsız tepelerinden.
delik deşik tanınmayan cesetler
çağrılmadan koşacaklar azrail’in önüne;
kırık kollar, kopuk eller, savrulan etler
yağmur gibi yağacak kan gölüne.
göğün vicdanını yoklayacak çığlıklar
şaşkın bakışları önünde minaresiz caminin,
sağlar, helalleşin, çok az vaktiniz var
insanlığın utanç anıtı olacak bilin
saraybosna ortasında kazılan mezar.
8
BOŞNAK KIZININ MEKTUBU
karabasan karanlığı yansımış ak kâğıda,
bir çocuk kaleminden dökülmüş bilge sözler.
okul zili pes etmiş
siren çığlıklarına;
karanlığa teslim olmuş
gündüzler.
aliye’nin mektubunu okuyorum
korkuyorum, korkuyorum, korkuyorum.
hani uçurtmalar içindi gökyüzü,
hani insanlar çiçekleri sevmeliydi,
babasını kim götürdü
dönülmeyen yere;
götürenlerin yüzündeki
o öfke neydi?
aliye’nin mektubunu okuyorum
vicdanın sınavında kendimi yokluyorum.
sevdiği o tepeleri sevemez artık
annesiyle kardeşinin ölümü ordan geldi.
kibritçi kız masalı
şimdi tek dostu,
bir de kendisi gibi
üşüyen kedi.
aliye’nin mektubunu okuyorum
üşüyorum, titriyorum, donuyorum.
komşuları vlado dede artık niye gelmiyor,
hani “kızım” derdi ona karısı mariya nine?
niçin öldürüyorlar
büyükler birbirlerini,
ve bütün bu olanlarda
çocukların suçu ne?
aliye’nin mektubunu okuyorum,
büyükler adına utanıyorum.
9
ZAKKUM
bu yabancı ağacı kim büyüttü burada
gövdesi korku,
dalları korku,
çiçeği korku?
kökleri ki bir ulusun ruhunda
adı zakkum.
insanı kurbanlık yapan hangi namussuz?
dağlarda dehşet,
yollarda dehşet,
evlerde dehşet.
insan kanı en ucuz şaraptan ucuz.
tadı zakkum.
ne vakte dek bosna’nın bu zulüm dönencesi?
yüzler yüz değil,
gözler göz değil,
sözler söz değil.
tabutlukta ağlıyor vicdanların yücesi,
feryadı zakkum.
dinar boyun eğer mi karga gürültüsüne?
kükremiş taş taş,
kükremiş çığ çığ,
kükremiş hınç hınç
ve yürümüş inatla düşman üstüne,
inadı zakkum.
10
MOSTAR’IN AĞIDI
ben ki ünlü mostar, yılların sesi,
canlı bir mazinin şan abidesi.
örtmeden yüzümü ölüm perdesi
sözüm var sizlere, kızgın torunlar,
kesin çılgınlığı, çılgın torunlar.
köprüm sizin ata yadigârınız,
yokluğa direnen en son varınız,
yarınıza yüklenirken yarınız,
yüreciğim hiç yanmaz mı, torunlar,
bu yurt sizden utanmaz mı, torunlar?
çağlar boyu ceddinize kul oldum,
gönüllerden gönüllere yol oldum,
âşıkların dillerinde bal oldum,
bugün bakın ne haldeyim, torunlar,
can çekişen bir beldeyim, torunlar.
isa haçı hançer olmuş çekilmiş,
ku’ran ehli “cihat” deyip dikilmiş,
bir fitneyle nice canlar yakılmış;
ezan sizin, çan da sizin, torunlar,
giden kan da, can da sizin, torunlar.
ana demek – konuşan bir yürektir,
son isteği, son bir öğüt vermektir,
o ölürse, siz öldünüz demektir.
gelin beni böldürmeyin torunlar,
kendinizi öldürmeyin torunlar
11
REQUEM
ve güneş,
ve hava,
ve toprak,
ve su
tanığımız olsunlar ki
biz onları severdik.
onlar için tutulduk,
ateşten tufanlara,
fidan fidan can verdik.
ve umut,
ve inanç,
ve huzur,
ve aşk
işlenmişti yaşam gergefimize
oya oya, desen desen, iplik iplik,
ata kemikleri üzerinde yeşerdik.
taneye durmuştuk ki kanlı orakta
başak başak, deste deste biçildik.
ve birlik,
ve dostluk,
ve güven,
ve hak
sözlerinin hiçbir anlamı yoktur
kökleri yüreklerde değilse.
anladık ki: yitirmişse kişi kendini,
onu ona döndüremez bir daha
ne havra, ne cami, ne de kilise.
ve vatan,
ve bayrak,
ve yemin
ve halk
tek nefes, tek nabız, tek yürek
olduğu gün, bizi anımsayınız.
biz yapamadık, ama dürüstçe öldük;
sesimizin geldiği yana yürüyün,
bu yoldan şaşmayınız.
Kayıt Tarihi : 21.12.2010 13:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!