titrer uyanırım,
yol uzun ve sürgün
ellerimde çelik halkalar
bileklerimde sızı
duyamam ayaklarımdaki sancıyı
soğuk: çok soğuk.
ses veririm almaz
almaz dağlar da.
ses de vermez
böyle mi susar toprak
öyle mi Vartinik?
hain kurşunun çığlığı mı bozar
sus'u
pus'u...
bu namussuz korkaklık nasıl düşürür
dağ gibi Ali Haydar'ı.
mavzerim, yoldaşım!
adımlarımı yakıyor bu buzul yollar.
yüreğimide sevdamın ateşi.
sen şimdi toprağıma bereketsin,
ekeceğim, biçeceğimsin
özgür ülkemi doyuracağımsın
-günü gelince-
şu vakit toprağın kokusu mayısa çalar
mayıs ki;
sevdamdır ve ateş mavisi
kavgamdır ve kan kırmızısı.
ahirim olsada kızamam
umudumun bahar yanıdır.
varsın bayrak olsun örtülsün
parçalanmış bedenime
sancıyor arduvaz aralarında
gülmeye hasret gelincikler
sancıyor gün batımında
güneşi sinesine çeken bu toprak.
mavzerim, yoldaşım!
uyu şimdi
fakat kaygısız.
gözün ardına düşmesin.
şimdi borcumdur
kana kana içtiğim andımı
bu Diyarbakır zindanında
düşmana haykırmak:
heeey en soysuz gericiliğin,
ve faşizmin
ve sömürgeciliğin
ve kör zindanın namussuz bekçisi!
durma gel
gel de dar edeyim bı taş duvarları başına
gel de içine tüküreyim çaresiz korkaklığının
bu kadar mı karanlığın,
yeter mi sandın zulmün
yeter mi sandın askın, falakan, topun-tüfeğin.
insanlıkla, namusla, cesaretle mayalandı bizim yüreğimiz.
bilir misin ki halkın silahı yaman olur.
ve unutmaz sormayı hesabını
çektiği acının,
döktüğü her damla kanın
ve unutmayacak
ve elbet soracak hesabını
ve nihayetinde biz de
bu nazlı toprakalarda süreücek sonsuz bir baharın
devrim renginde çiçekleri olacağız...
Caner BozkurtKayıt Tarihi : 11.9.2004 17:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!