Ben bir kuyuyum derin mi derin
Yosun tutmuş öyküsü çilenin
Aylar, yıllar geçiyor
İçime kimseler eğilmiyor
Su çekmiyor kovamdan, içmiyor
Oysa suyum serin mi serin
Kimseler bilmiyor.
İstanbul bana hep seni hatırlatıyor.
Çünkü onun gözleri de en az seninki kadar yeşil.
Hala, gülümseyen bir lale gibi
bana sürgününü gönderiyorsun
dört yanı çevrili bir kale gibi
Devamını Oku
Çünkü onun gözleri de en az seninki kadar yeşil.
Hala, gülümseyen bir lale gibi
bana sürgününü gönderiyorsun
dört yanı çevrili bir kale gibi
kuyu gibi derin...anlamlı...
belki de derinlikde ki giz de saklı gölgenin bile olmaması... güzel şiir...tebrikler...
Başka ne çağrıştırıyor dipsiz kuyu?
Terkedilmişliğimizi ve yaşlılığımızı.
Akşam vakitlerinde evde otururken kapımızı biri çalsa diye çılgınca beklemeyi.
Eski yıllarda gelenin geçenin uğrak yeri; hatta mola verme yeri olan kuyular artık neredeyse terkedildiler. Ya oralardan gelip geçen kalmadı ya da çeşmeler çoğaldı.
Kuyular kırların, köylerin hatta dağların su ile özdeşleşmiş simgesiydi. Kiminde çıkırıkla, kiminin ipin ucuna bağlanmış kova ile doğrudan, kimininki uzuncu bir sırığın indirilip kaldırılan mesafesiyle suyu yukarı çekilip içilirdi kuyuların.
Ve hepsinin yanında ya ağaçtan yada taştan oyma bir ahırı bulunurdu, hayvanların su içmesi için.
Şair hüzünlenmiş, 'Ne olur yanı başımdan bir kişi geçse' diyor. Yıllardır duyduğu kurt, köpek ulumalarını bile özlemiş. Bir yudum suyum içilsin istiyor kuyu. Aylar yıllar geçmiş kimse eğilip bakmıyor suyunu.
Oysa eğilip bakıldığında dipteki su gümüşi kımıldar, parlar size selam verir sevinirdi eskiden.
Çok çobanlar geçerdi o kuyuların yanından. Yüzlerini ellerini ayaklarını yıkarlardı.
Yarattığınız çağrışımlara sağlık, güzel şiirinizle sayın öğretmenim.
Ramazan Topoğlu
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta