Denize saplanmış iskelede bisiklete binen iskelet
Diplomasi katili sefir ve ben
Biliriz ki: Hiçbir kuş ardıçkuşu kadar güzel ötemez
Durumun farkında olmayan sefil papaz
Günahlarımıza kefil olsa da
Hecenin sonu aforoz
Abanoz parmaklarıma dokundu piyanonun tuşları
Yerçekimi borsada dibe vurdu dün
Tüm cisimler askıda kaldı gördüğüm
Haritada bir karışlık mesafe belki yok
Kuş uçuşu en fazla dört saat
Gel gör ki yürüyerek günler haftalar sürer
Sürünerek aylar
Ve durarak yıllar
On yıllar
Asırlar
Milenyum
Bir ayda dört mevsime tanık oldu aklım
Yırtarak geçti damarlarımdan siyah beyaz tayfın
Haziran güneşi ısıtırken yüzümü
Buz çağından kalma gözüm görmüyor gökyüzünü
Mavisi daha canlı Akdeniz’in bu ayda
Söyle esin delisi şimdi hangi halayda
Haziran, gündönümü
Kafamdaki paradoksun çıldırdığı gündönümü
Ne istediysem tekmil noksan
Tam ütopya sen yoksan
Sıcaklığıyla geldi yine Haziran
Doğuşu milyon yıl içinde ne eşsiz bir an?
Bu gün daha dik dünyanın omuzları
Rüzgarın taşıdığı gurur kokusuyla kaplı
İlk ağladığı hastanenin koridorları
Susuzluğum geçer mi okyanusları içsem
Uykusuzluğum geçer mi kendimi mumyalasam
Yakamoz içinde düş,düş içinde yakamoz
Önemi yok denizin derininde hiçsem
Sonsuzluğu verirdim,ruhun kadar ömür
Bedenine tanrı yerine yaş biçsem
Haziran gündönümü
Kafamdaki paradoksun çıldırdığı gündönümü
Görüyorum cam küreden yaşananları
Gülücükler içinde tüm mumların söndüğünü
Doğduğumda giydim hüküm
Yaşamaya müebbetim
Çapulcu duygularla talan oldu mürekkebim
Sazındaki en içli telin tınısından,
alkolik bedene gömülü melankolik ruhun
Göç mevsimi geçeli aylar oldu da
Nefesimi İsrafil’in nefesine kilitledim
Ölmesini bekliyorum içimdeki güruhun
Kayıt Tarihi : 8.4.2013 17:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!