Yaşadıysak n’olmuş!
Şunun şurası,
İki satır alın yazısı.
Girye-bârın yoktur ki okuması.
Yazsa ne,yazmasa ne!
Aşk-ı makhûr zâten âteşte.
O da Âlem’in yüz karası.
Günü,gecesi derken uyduk zemâne.
Vakt-i gurûbî oynaş olduk,
Gelip geçen üç telli kemâne.
Nasibe düşse de bahtın karası,
İlle de hoş gelir balın sarısı.
Feleğin urbasını mı çaldık, ne?
Nefesi hep ensemizde.
Esîr alsa da dil-âzâr üç pula,
Gülüp te geçer şu garîb serseri.
Tükürüp o darbhânenin yazısına, turasına.
Bir fânûs-i hayâl döner durur,
Taş plak şu yalan Dünya.
Çalar durur.
Deli gönül elmas iğnesi,
Çizer durur.
Sultan sağır,duyan yok.
Meşk-hâne söyler,arş-ı âşiyan dinler.
Bu pîr-i fânî anlatır kendini,hem seyreyler.
Dinleyen yok! ...
27-02-2009.
Girye-bâr…ağlayan,gözyaşı döken.
Aşk-ı makhûr…kahrolmuş,mahvolmuş aşık.
Vakt-i gurûbî…gün batımı.
Dil-âzâr…merhametsiz,kalp kıran.
Fânûs-i hayâl…resimli, döner fener.
Meşk-hâne…müzik çalınıp öğretilen yer.
Arş-ı âşiyan…kutsal kimselerin öldükten sonra,
Gidecekleri yer.
Kayıt Tarihi : 27.2.2009 16:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!