DİNLER ARASI DİYALOG MU DİYALOGLAR ARASI DİN Mİ
Birbirini muhatap kabul edenler arasındaki iletişim olarak tanımlayabileceğimiz diyalogun üzerine oturduğu kavramlar hoşgörü,çoğulculuk,farklılıklara tahammül,İbrahim’i dinlerin birliği şeklinde sıralanabilir.
1962-1965 Vatikan Konsili dinler arası diyalogun başlangıcı olarak görülse de bu tarihi kendi tanımları çerçevesinde H.z Peygambere kadar götüren düşünce sahipleri vardır.Diyalogda taraflar söz konusu olduğundan değerler ve niyetler ister istemez olayı yönlendiren ana etkenler olacaktır,bazen diyaloga taraf olanların söylemleri ortak olsa da niyetleri farklı olabilir,bazen da niyetlerin aynı olması değerlerle çatışabilir.Biz burada olayı niyetler ve değerler çerçevesinde incelemeye çalışacağız pek tabi ki bunu yaparken gerçeklikten ve konjöktürden de bağımsız olamayız çünkü gerçekle ve pratikle bağdaşmayan niyet ve değerler nazariyattan öteye bir kıymet ifade etmez.şimdi olayı taraflar açısından değerlendirirsek; bir kere arada eşitlerin olmadığını görürüz bu başlangıçta diyalogun realitede imkanını zayıflatan bir etkendir.Bir tarafta arkasında resmi bir devlet yapısı olan bir yapı(Vatikan) ki bu yapı bir çok batı ülkesinde siyasi simge olarak güç sahibidir. Diğer tarafta ise kendi ülkesinde dahi değerleri rejim açısından risk ve tehlike addedilen mensuplarına şüpheyle bakılan hiçbir siyasi desteği ve dayanağı olmayan Müslümanlar ve onlar adına bağlayıcı bir temsiliyet hüviyeti bulunmayan kişi ve ya gruplar dolayısı ile bu yapıda konjöktür açısından bir denklik bulunmadığından diyalogun sağlıklı olarak gerçekleşmesi daha işin başında mümkün gözükmemektedir.Diğer bir faktör ise diyalogun hakim tarafı olan Ehli Kitabın (Hiristiyan ve Yahudi) ittifak halinde diyalogun zayıf tarafı olan Müslümanların yaşadığı ülkelerde işgalci konumunda bulunması,Ekümenlik arzusuyla yeni bir din merkezi oluşturma talepleri, İslam ülkelerindeki ayrılıkçı ve azınlık düzeyindeki gruplara yaptıkları siyasi ve lojistik destekler, İslam ülkelerinden hak iddia eden değişik unsurlara verdikleri destekler,İslamın ve Müslümanların hatta Hz peygamberin bizzat Papa ve diğer Ehli Kitap kanaat önderleri tarafından Terörist olarak nitelendirilmesi, Hıristiyan ülkelerin ülkelerinde yaşayan Müslümanlara karşı takındıkları ayrımcı tavırlar,İslam peygamberine karşı yapılan hakaretlerin ve iftiraların bu ülkelerde himaye ve destek bulması, İslam ülkelerini İşkal girişimlerini Haçlı seferleri olarak nitelendiren Amerika ve onun müttefiki olan ülkelerin ortak hareket etmeleri yine bu ülkelerin İsrail ve onun Zulümlerine Çanak tutup destek olmaları ve bu zulme karşı hiçbir tavır sergilemeyen diyalogun güçlü tarafı v.s gibi daha bir çok siyasi ve stratejik sebep en iyi ihtimalle diyalogun nazariyeden ibaret kalacağının göstergesi olmaya yetecektir.Aslında olay siyaseten Hıristiyanlık Yahudilik ittifakıyla İslam’ın değil bu ittifakla bir takım Müslüman din adamlarının ara bulma çabasıdır burada bir tarafta bu dinler(Hıristiyanlık ve Yahudilik) destekleyen devlet yapısı diğer tarafta bu güçten yoksun olan bireysel teşebbüsle muhataptır. Müslüman din adamları burada diyalog kuran değil merhamet dilenen ve dinlerini temize çıkarmaya çalışan, geçmişin hesabını veren ve özrünü sunan konumundadır.Bu tavra en azından yukarıdaki tanım çerçevesinde diyalog demek mümkün gözükmemektedir.Niyetler ve değerler açısından her iki tarafın ortaya koyduğu argümanları irdelememiz olayı ortaya koymamıza yardımcı olacaktır.Ayrıca her iki inanç gurubundan diyaloga karşı çıkanlarda bir vakıadır.
Vatikan için diyalog ve Misyonerlik bir birinden ayrılamayacak iki kavramdır.Vatikan için diyalog ortamı uygun zemin haline getirme operasyonudur.2.Vatikan Konsilinde misyonerlik için Diyalogun şart olduğu bilgisi verilmektedir.Bu iki olgu aynı bağlamın birbirini bütünleyen cüzleridir.Vatikan’a göre diyalog tan kasıt dünyada imajını kaybeden Hıristiyanlılığın önünü açmaktır. Papa 13. John Konsil açılışında kiliseyi günümüze taşıyacak ve onun çağdaş misyonunu yerine getirmede daha etkili hale getirmek ifadesini kullanmıştır. Yine Papa 2. Paul’Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı ikinci bin Yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı üçüncü bin yılda ise Asya Hıristiyanlaştırılacaktır’ diyerek evrensel diyalogun hedefini ortaya koymaktadır.2. Konsilde alınan kararlar dini bağlayıcılığa sahip olup kıyamete kadar bütün Papaları bağlayıcı niteliktedir.Burada dikkat çekici bir husus şudur ki bu Konsile kadar diğer din mensupları kötü iken bu Konsilden sonra Hıristiyan olmaya aday olarak tavsif edilmiştir.Nostra Aetate isimli deklarasyonda diğer dinlerle ilgili şu şekilde ifade edilir:’diğer din mensupları hakkında kilise bu dinlerdeki gerçek ve kutsal olan hiçbir şeyi reddetmez.Kendi öğretisinden bir çok yönden farklı olmakla birlikte bütün insanlığı aydınlatan ilahi gerçeğe ait bir parça ışık yansıtan doktrin,ahlaki kural hareket ve hayat tarzlarına büyük saygı duyar.Fakat yinede kilise gerçek yol ilahi hakikat ve doğru hayat olan Mesih’i ilan etmeye mecburdur.’ Görüldüğü gibi diyalogun güçlü tarafı taviz vermeyeceği noktayı çok net olarak belirlemiş ve doğruluğun ölçüsünü de Mesih öğretisine bağlamıştır. Yine Ad Gentes isimli deklarasyon da: ‘İyi unsurlar diğer inançlara Kutsal Ruh tarafından sunulmuştur.’denilerek bu felsefe açıkça ortaya konmaktadır.yine aynı deklarasyon inançları yakınlık bakımından sınıflandırırken:’ Hıristiyanlara özel bir bağı olan Yahudiler Katolik kilisesine en yakın olan kimselerdir.İkinci sırada Monoteist bir inanca sahip olan ve İbrahim’i örnek alan Müslümanlar vardır.Daha sonra münzevi yaşantı derin meditasyon ve Tanrıya güven ve sevgiyle yönelme esasına dayanan Hindu ve Budistler gelmektedir.’ Denmektedir başlangıçta bu metinde sadece Yahudiler varken derin tartışmalar neticesinde Müslümanlar ve diğer din mensupları metne eklenmiştir burada dikkate değer iki nokta vardır bu ve diğer metinlerde dikkat çeken önemli iki husus vardır birisi Yahudileri kendilerine yakın görmeleri ki bu pratikte de böyledir, ikincisi ise metinde İslam değil de Müslümanlar ifadesinin geçmesidir.dolayısı ile muhatap alınan İslam değil Müslümanlardır çünkü İslam batıl addedilmekte müntesipleri ise misyonerlik kapsamında değerlendirilmektedir.bunu daha açık 6.Paul(Müteveffa papa) ’ün yayınladığı Eclesiam Suams adlı genelgede kullandığı şu ifadelerden anlamaktayız:’Biz ne kadar diğer dinlere ve ahlaki değerlere saygı duysak ta bizim için gerçek yegane din Hıristiyanlıktır.’ Bir önceki papanın söylediği bu sözler Büyük ortağın niyetini açıkça ortaya koymaktadır.Burada şunun ifade etmek gerekir ki bütün bu deklarasyon ve genelgelerde şu açıkça ilan ediliyor; ‘Kilise İsa Mesihin temsilcisidir,diyalog misyonerlik gereğidir.1974 te Roma da yapılan diyalog toplantısında bu iki husus ifade edilmiş PapaPaul:’Diyalog Tanrının krallığına doğru bir yoldur,bunun süresini ve mevsimini sadece baba bilse de mutlaka sonuç verecektir.’diyerek diyalogun kendileri açısından nihai hedefinin ne olduğunu ve küresel emperyalizmle diyalogun ilintisini ortaya koymuştur.16.Benedict diğer seleflerine göre bu niyetini ve İslama bakışını daha açık ve düşmanca ortaya koymuş ve Hz peygambere Terörün kaynağı diyebilmiştir.bu Müslüman diyalogcuları halklarına karşı zor duruma düşürünce siyaseten bir yumuşama görünümü vermişse de bu fikri kilisenin resmi inancının gereğidir ve hiçbir papa şahsi görüşünü yansıtmaz bu bir doğmadır ve Papalar bu doğmalara göre düşünmek zorundadır.birde deklarasyonlarda kullanılan Enkülasyon kavramı vardır ki bu Hıristiyan kültürünün diğer kültürlerin bünyesine sokularak benimsetilmesidir.Bu konuda bütün basın yayın sanat v.s seferber edilmiş ve nispeten başarılı olunmuştur.Noel kutlamaları bunun en bariz örneğidir, bir çok Müslüman kadının çocuklarına Allah baba bizi görüyor dediği duyulur olmuştur. Bu farkında olmadan kültürel alt yapının oluşmasıdır.
Diyalogun Müslüman cenahında ise olayı birbirinden farklı değerlendiren farklı düşünce biçimlerinden söz etmek mümkün diyaloga karşı olanlardan tutunda diyalogu İslamın emri görenlere kadar muhtelif görüşler mevcut.Biz burada diyalogu tebliğ olarak algılayanlarla,diyalogun siyasal ve stratejik gerekliğini düşünenlerin argümanlarını değerlendirmeye tabi tutacağız.bunu yaparken onların getirdikleri yorumları kendi değer paradigmaları içerisinde tenkide tabi tutmayı yöntem olarak kullanacağız.Diyalogu tebliğ faaliyeti olarak düşünenlere göre:
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu bilimsel ve mukemmel açıklamaları kaleme alan yüreğinizi kutluyorum
Kur-an geldikten sonra bütün Kitapların hükmü kaldırılmıştır
Allah Katında Tekdin islamdır
Hazreti Muhammet SAV son Peygamberdir.
Adamlar Bunların hiçbirini Kabul etmezken
Onlarla diyalog yapaçakların aklına şaşıyorum.
Domuzdan Post Gavurdan dost olmaz vesselam
La ilahe illallah Muhammeden Resulullah
Hocam Hakkını helal et
Seni canı gönülden kutluyorum
Bu sayfana + tam puan bırkıyorum
selam ve duaile efendim
'Dinler arası diyalog mu diyaloglar arası mı din' başlık bile mesajı öz olarak anlatmaya yetmiş. Güzel bir özgün araştırma yazısı. teşekkürler... Önder GÜL
.Bir tarafta arkasında resmi bir devlet yapısı olan bir yapı(Vatikan) ki bu yapı bir çok batı ülkesinde siyasi simge olarak güç sahibidir. Diğer tarafta ise kendi ülkesinde dahi değerleri rejim açısından risk ve tehlike addedilen mensuplarına şüpheyle bakılan hiçbir siyasi desteği ve dayanağı olmayan Müslümanlar ve onlar adına bağlayıcı bir temsiliyet hüviyeti bulunmayan kişi ve ya gruplar dolayısı ile bu yapıda konjöktür açısından bir denklik bulunmadığından diyalogun sağlıklı olarak gerçekleşmesi daha işin başında mümkün gözükmemektedir
**değerli kalem yazıyı baştan sona okudum ve gerçekten böyle duyarlı kalemleri okumak bizim için onurdur evet daha başında mümkün olmayan hak ve hukuğun bize ne derece faydası dokunur kimleri menun eder bilinmez ..**
*Bizim dinimiz zaten kolaylıklar dinidir niçin ılımlı yapmaya çalıştıklarını anlamış değiliz açıkcası ..müminni dostu yalnızca mümin dir..Rabbim hakikat ışığını görenlerden eylesin kaleminiz susmasın tebrik ederim bu nadide bilgileriniz için selam ve dualarımla
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta