dalga seslerini, akordeondan akan
coşan kuş seslerini, şampanya köpüğünde
bulutta yıkanan düş seslerini dinle
koy başını göğsüme
dingin ritminde uyu
söylemese de bu kalp
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
yağmur
yağmur başladı
perdeleri mayısa açılan
şarkılar gibi çoşarak
şiir gibi çoğalarak yağmaya...
dinledik, anladık, öğrendik dizeden
damlaların kardeşliğini
temel
şiir bir ön girişle şiirsel olmayandan ayıklıyor insanı.. terapi yapıyor şiire girmek için..
anlamak için anlamaya hazır olmak lazım ..
Öte yandan ,anlatmak içinde anlatmaya hazırlamak lazım
Birinci bölüm trans çizgisini çekiyor böylece..Eskiden sinemalarda film başlayacağında çalan üç gong gibi...
ikinci bölüm şiirin mekanına yani güzelliklere açılıyor böylece.. Şiirin gerçek yurduna tek başına gidemez kimse.. Kim ne söylerse söylesin şiir diyarı, kapısını ancak sevgiliyle birlikteyken açar .Orada herşey dikkate değerdir,duyarlı bir olumlama yaşanır orada,
Orada olumluluk ve olumsuzluklar bir sukunetin içinde erir ..
Şiiri dinlersiniz..Şiiri hissedersiniz
Her (iyi) şiirin içinde bir ritm var, saklı bir müzikal.
Yazmak ayrı bir sanat, okumak ayrı.
İçten okumak ayrı, seslendirmek ayrı.
Yavuz İgret, çok başarılı bir seslendirmeci.
Şiirde gözden kaçması mümkün zenginlikleri, müziği ve anlamı tatlı tatlı indiriyor ruhunuza.
Sayfayı önümde açık tutuyorum, gözlerimle okurken İgret' i dinliyorum.
Bir şiirin nasıl okunması gerektiğini anlıyorum. İçimizden okuduğumuzda bile.
Şimdilik seslendirmenin etkisindeyim.
Sonra tekrar dönmeli şiire.
Eğer aşk varsa, dünyadaki bütün sesler aşkın sesidir... Her tını seni aşkın başka bir boyutuna taşır... Aşkı ütopik dünyadan alıp, gerçek dünyaya indirmeyi başarırsan... Şairlerin de belki en önemli farkı burada ortaya çıkıyor... Aşk hiç bitmiyor... Gerçekte hiç yaşanmasa da...
Alıp götüren bir şiir...
Tebrikler şair...Selam ve saygıyla...
muhteşem bir anlatımdı aynur ...
_ da ben bu şiirini biliyordum sanki.. tarih sonradan dikkatimi çekti ...
...ilk bölümü mü yoktu bunu önceden ..
gerçi ilk bölüm şiirin güzelliğinden o kadar emin ki ...
dinleyeceksin lan der gibi tutup alıyor adamı zaten içine . :)
sevgilerimle
Bırak götürsün içindeki yol
Çukurlarına düş
Virajlarında kaybol
Sal kendini denize
Uçsun bedenin
Ben seni sevmesem de
Sevmeyi düşün
Sen beni sevmesen de
Sevildiğini
Gülümse usulca
Karıncaların ayak sesini dinle
Sevmeyi bilmek sevmeyi düşünmek... Güzel duygular...
Güzel şiire ve yazan yüreğe tebrikler
Sevgimle
Tebrik ederim Aynur Hanım,yüreğinize sağlık
kalemini hiç susmasın...
saygılarımla
Hasan Emre Koçak
Şiir duygunun kelimelere dökülmesi ise ve bu kelimeleri yazarken emek veriliyorsa o emek kutsaldır diye düşünüyorum.Kaleminiz hep çağlasın.saygı ve muhabbetlerimle...
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta