Vatandan ayrılalı iki yıl kadar olmuştu.Bir ikindi vakti çocuklarımız,
-Parka gidelim. Diye, tutturdular.
Park dedikleri yer; hem çocuklar için oyun alanı hemde büyüklerin ve çocukların spor yapacağı geniş bir mekandı.Göz alabildiğine yeşil bir saha.Türk arkadaşım ve ben çocukları yanımıza alıp, yürüyerek oyun alanının yolunu tuttuk.Güle oynaya, çocuklarla parka vardık.Çocuklarımız sevinçle koşuştular, salıncaklara...Onlar sallanırken, bizde arkadaşım ile daldık sohbete.Hep özlemimiz Türkiyemiz.Konumuz Türkiye...Hasretlik buram buram, burnumuzun direğini sızlatıyor.Türkiyem...Türkiyem....
-Şimdi Türkiye de olsak, şöyle yapardık, böyle yapardık, muhabbetleri sürüp gidiyor...
Çocuklar çok mutlu.Oyun alanı onlar için bulunmaz bir nimet.Ha bir oraya, ha bir buraya koşuşturup enerjilerini sarfediyorlar.Bizde hem sohbet edip hemde gözlerimizle onları takip ediyoruz.Park alabildiğine kalabalık.Futbol,basketbol vs...insanlar gurup olmuş çeşitli oyunlar oynuyorlar.
Güneş batmış, akşam yüzünü göstermeye başlamıştı.Gökyüzüne bakıp dalmışım.İçimden
-'Aceba, Ezan okundu mu? 'Diye, geçirdim.
Türkiye de olsak şimdi minarelerden ezan sesleri yükselirdi.
-Haydın namaza! Haydın namaza! Diyen, müezzinler gür sesleri ile namaza davat ederlerdi.
Buraya geleli iki yıl olmuş, bir ezan sesi duymamıştık.Arada netten, arkadaşlarla konuşurken vakit namaz vakti ise ezan sesi gelir, susar, dinlerdik.Gözlerimiz yaşla dolar, özlem giderirdik.Burada bir camimiz vardı.ama bize en az araba ile bir saat uzaklıktaydı.Uzak olmasakta ezan sesini duyamazdık ki.Çünkü sesli okunmuyordu.Can seslerini duyuyorduk ama ezan sesini duymamız mümkün değildi...Sanırım yasakti, sesli okumak.
-'Keşke, şimdi bir ezan seside burda duysam; Ne kadar güzel olurdu,.Ne kadar mutlu olurdum.Kulaklarımızın pası giderdi.Benim ülkemde kilise olan yerlerde saati gelince can sesini duyardık.Burda ise ne mümkün.Asıl benim ülkem özgürlükler ülkesi...'
Diye, geçirdim icimden...
Ben bunları düşünürken birden;
-ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER... Diye, bir ses duydum.
Önce dedim ki;
-'Beynim bana oyun oynuyor galiba.Çok istedim, gaipten sesler duyuyorum' Ezan tekrar etti.
-ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER.....
Başım önümde;
-'Galiba, Mevlam yürek sesimi duydu.Kimse duymadan bana ezanı dinletiyor.'Diye düşünmeye devam ettim.
Baktım EZAN devam ediyor.Başımı kaldırınca, arkadaşımla göz göze geldik.Mavi gözleri boncuk boncuk vede dolu dolu, gülümseyerek bana bakıyor.
-'Sende, ezan sesini duyuyor musun? 'Dedim.
Öyle güzel gülümsüyordu ki.Sanki o sihirli ani bölmemek için konuşmak istemiyor gibiydi...
Basını salladı...
-Evet, der gibi.
Oda benim gibi hayret etmişti sanırım.Onunda duyduğuna emin olunca, ezan sesinin geldiği yöne doğru yöneldim.
Basketbol sahasının hemen yanında, çimlerin üstünde, kara yağız bir genç, bir elini kulağına atmış diğer eli göbeğinin üstüne koymuş.ezan okuyordu.Çevresindeki bir gurup gençte onu dinliyorlardı,saygıyla...
Arkadaşımla birbirimize dönüp,mutluluktan buğulanmış gözlerle bakıp gülümsedik...Ezani sonuna kadar dinledik.Öyle mutlu olmuştuk ki anlatamam.Arkadaşıma;
-Bazı şeylerin kıymetini anlamak için önce kaybetmek mı gerekiyor? 'Dedim.
Oda bana;
-Hep öyle olmaz mı arkadaşım? 'Dedi.
Başımı salladım.evet,der gibi...
Oysa Türkiye de her vakit namaz sesini duyardık ta bu kadar içlenmezdik.
Bazı müezzinler öyle güzel okurlardı ki hele de sabahın alaca karanlığında...Uykuluda olsak,huşu içinde dinlerdik.Mest ederdi o ulvi ses bizi.Gurbette, bu sesin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladık, o gün.
Ezani okuyan genç, imamlık yapmak için başa geçti ve diğer arkadaşları arkasında, akşam namazını; az önce ki oynadıkları çimlerin üstünde kıldılar.Hepsinin birden huşu içinde alınları çimlere değerken, nasılda civan görünüyorlardı.
Çevreye baktım, bizden başkada onları izleyen var mı? Diye.Yoktu...
Yalnızca biz ve çocuklarımız baka kalmıştık, bu gençlere...Başka bakan yoktu.Çünkü; kimse kimsenin umurunda değildi yada onların yaptığı vazife diğer insanlar için önemli değildi.Bizim için bu sahne ülkemden bir sahneydi...Ozlemdi...Sanki Mevlam konuşmalarımızı duymuş,kısa süreliğinede olsa bizi ülkemize götürmüştü.Yada ülkemizde ki gibi hissetmemizi sağlamıştı.
Namaz kılan gençler, Asya kökenli Müslüman gençlerdi...
O gün parktan, çok huzurlu bir şekilde ayrıldık.Uzun süreden beri duymadığımız ezan sesini duymamız, bize büyük huzur vermişti.
Bu anımı yazarken bir abimin anlattığı, fıkra geldi aklıma;
-'Mevsimlerden yaz vede Ramazan ayı...Erzurumlu demirci ustası, oruç tutuyor.Ateşin alnın da demir dövüyor.Terler buram buram akıyor alnından,sırtından...O anda dükkanın önünden bir turist kafilesi geçiyor.Ellerinde şu şişeleri.Hem yürüyüp hem de yudum yudum su içiyorlar...Erzurumlu demirci ustası başını kaldırıp bakıyor, turistlere;
-'Dininizin kıymetini bilin,dininizin kıymetini bilin! 'diye bağırıyor...
Evet dostlar,dininizin, ezanınızın,vatanınızın,bayrağınızın kıymetini bilin emiiii...
Sağlıcakla, dostça kalın.Mevlama emanet olasınız.Saygılarımla.
04-09-2010
Nilufer UcukKayıt Tarihi : 9.4.2010 07:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
derya nedir bilmezler
ne ömrün kıymetini bildik
ne de Ezanın
USTA KALEMİNİZDEN BURAM BURAM VATAN, MİLLET VE BAYRAK SEVGİSİ KOKAN GÜZEL BİR YAZI OKUDUM.
KALEMİNİZ VAR, HER GÜNÜNÜZ BAHAR OLSUN.
100+ANTO.
BOL İLHAMLAR.
SELAM VE DUALAR..
TÜM YORUMLAR (5)