Dinin dünyevileştirilmelimi

Yusuf Aygun
27

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Dinin dünyevileştirilmelimi

DİNİN DÜNYEVİLEŞTİRİLMESİ (SEKÜLARİZİM)

İslam’ın en temel umdesi olan Allah için (lillahi) ve Allah adına (fi sebilihi) iş yapma olgusu dünyevileşme süreciyle kaybetmekte olduğumuz iman’i değerlerimizdir.Salih amel olarak vasıf edilen ve sırf Allah rızası ve Allah adına yapılan her tür iş bu kapsama girer.Allah Resülü iman’ın şubelerini sayarken 72 şubeden bahsetmiş ve en yüksek şubeyi kelimeyi Tevhit en düşük şubeyi ise yoldan geçenlere eza veren bir taşı kaldırmak olarak sınıflandırmıştır.Burada dikkati çeken diğer bil ölçü Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmek yine imani bir amel olarak zikredilir.Dolayısıyla bütün işlerde bun temel ölçü esastır.İslam bir işi besmele bilinci ile yapmak bunun zıddı olan dünyevileşme ise besmeleyi ortadan kaldırıp dünyayı ve menfaati onun yerine koymak esasına dayanır.Ameller tarih boyu bu iki niyet çerçevesinde gerçekleşip durmuştur.Besmeleyi kaldırmanın diğer bir ifadesi bu gün laiklik olarak ortaya konulmaktadır.Aşkının kamudan ve hukuktan dışlanması olarak algılayacağımız bu ideoloji dünyevileşme dolayısı ile besmeleyi(Allah adına iş yapma) dışlama faaliyetidir.
Son iki yüz yıldır bu dünyevileşme batı eksenli düşünme ve batının kör hayranlığı neticesinde İslam dünyasında da hakim ideoloji haline gelmiştir.Fakat bu sapmanın temeli kurumsal olarak Emevilere kadar dayanır.Bireysel olarak ise önceden abit bir sahabe olan Salebe örneğinde vücut bulan bu dünyevileşme daha sonra Emevilerle bir yönetim biçimi haline gelmiştir.Devleti ve yönetimi kutsallaştıran hatta Arap ırkını mitleştiren tavrın çözülüşü olarak başlayan dünyevileşme ve bu ifrat duruma karşı terfidin ifadesi olan saltanat zevk,sefa ve zülüm kurulan bir düzen Abbasilerle devam eden ve Allah adına işlenen zülümler,Allah’ın yer yüzündeki gölgesi olarak ünvanlandırılan sultanlar ve bunların güya Allah adına işlediği cürüm ve işkenceler ortaya koymaktadır ki bir işi Allah adına işleniyor diye lanse etmek o işin Allah’ın rızasın uygun olduğunu ispat etmek için yetmemektedir.Burada temel ölçü ‘emredildiğin gibi dost doğru ol.’emri ilahisidir.Bir iş hem Allah adına,hem Allah için hem de Allahın koyduğu temel ilkelere uygun olacak ki orada Salih amelden söz edilebilsin.Amel görünürde kurallara uygun da olsa Allah için değilse ondan Salih amel olarak söz edilemez.bu o işin iyi niyetle yapılsa bile temel kurallara uymaması durumunda da aynı sonucu doğurur.Yahudileşme de diyebileceğimiz bu felsefenin temel argümanı dini besmeleden uzaklaştırıp sırf zahiren hukuka uygunmuş gibi gösterme diğer bir ifade ile muhafazakarlık olgusudur.Politika ile (siyaset kastedilmiyor) hayatımıza ve inancımıza musallat olan –bazan devlet baskısını ve din dışı eğilimler bahane edilerek-muhafazakarlık ve ılımlı İslam söylem ve anlayışı bu dünyevileşme ve raydan çıkışı ifade eden ideolojik kavramlardır.Bu mantığa göre aslı yerine uygun benzerini ve ılımlısını (yılışığını) koyma –Yahudiler gibi Cumartesi balıkların önünü bentle kesip Pazar avlayarak avlanma yasağına uyduğunu zannetme-modern tabiriyle ortanın sağı,merkez sağ,muhafazakar milliyetçi,reel politik gibi tabirler bu dünyevileşmeyi ifade eden kavramlar olarak ortaya atılmakta,Allah katıksız (hanif) bir inanç ve nizam isterken değişik gerekçelerle bazen da kasten İslam ülkelerinde ortaya çıkan İslam Liberalizmi, İslam Sosyalizmi, yeşil Müslümanlık ve ılımlı İslam gibi nazariyeler hep bu dünyevileşme ve aşkını dışlama ve süte su katma hastalığının tezahürleridir.Bazen dünyevileşmeye güya masumane şu gerekçede mazeret olarak sunulabilmekte:İslam karşıtları onun gerçek hali ile yaşanmasına ve savunulmasına müsaade etmiyor o zaman menderes çizelim,saman altından su yürütelim,en azından bir kısmını sulandırıp seyreltelim,ehven,i şer olanı yahut maslahat olanı yaşayalım İslam siyasetini yaşamak mümkün değil,o zaman Müslümanlar olarak mevcut sistemi işletelim v.s gibi argümanlarla kitleyi sistemin içine çekmekte ve dünyevileştirmektedir.bu argümanların ne kadarı ne ölçüde doğrudur bu başlı başına geniş ve problemli bir konudur ama ümmeti taşıdığı nokta maalesef dünyevileşmedir. bu şekilde din karşıtlarının zorbalıkla ve baskıyla beceremediği şeyi Müslüman politikacı becermekte kendisiyle beraber Müslüman kitleyi dünyevileşmenin kucağına sunmaktadır.Bu bir nevi Müslüman siyasetçi eliyle seküler rejimin kutsanmasıdır.Büyük imamların hayatlarını incelediğimiz zaman onların Emevi ve Abbasi yönetimlerinde görev almaktan şiddetle kaçındıkları hatta teklif edilen büyük makamları işkence görmek bahasına reddettikleri hatta büyük imam Ebu Hanife ‘nin bu sebeple zindanda işkence altında şehit olduğu bilinen bir tarihi gerçek olup hep bu sistemi meşrulaştırma endişesinden kaynaklanmaktadır.
Dünyevileşmenin en temel karakteri beşeri ideoloji ve sistemlerle ilahi otoriteyi sentezleme çabasıdır bu çaba dinin beşer arzu ve isteklerine kurban edilmesi olarak ta algılanabilir.bunun ismi ister laiklik ister muhafazakarlık isterse de ılımlı İslam olsun netice hep aynı noktaya çıkmaktadır.Katıksız ve halis bir din yerine batıl elbisesi giydirilmiş hak kisvesidir bu.Oysa İlahi otorite dini Allaha tahsis etmeyi emretmektedir.Bu dinin en yetkili temsilcisi olan H.z. peygamberin örnek mücadelesi incelendiği zaman onun bu tip bir sentezi şiddetle reddettiği sağ eline güneş sol eline ay verilse de böyle bir uzlaşı ve tavize yanaşmadığını ve en son aşamada ‘sizin dininiz size benim dinim bana.’Bkz.Kafirun Süresi diyerek bu sentez ve uzlaşmanın mümkün olmayacağını ve de hak ile batılın asla bir noktada buluşup uzlaşamayacağını ortaya koymuştur.Her ne sebeple olursa Olsun bu böyledir.Peygambere dahi maslahat ve reel politik olarak böyle bir uzlaşı hakkı tanınmamıştır.kaldı ki diğer kulların bu konuda hiçbir yetki salahiyetleri yoktur.
Diğer bir dünyevileşme hastalığı beşeri felsefelerle İslam’ı yorumlama yanlışlığıdır.tarihte de sıkça rastlanan Hint ve İran mistizmi yada Bizans ve Yunan felsefesi yada diğer milletlerin efsaneleri ile İslam’ı yorumlama çabası hep aynı sonucu vermiş ve ortaya Kuran ve sünnetten uzak Allah’ın kabul etmeyeceği düşünce biçimleri çıkmıştır.Bu gün de Rasyonalizm,pozitivizm v.s gibi modern düşünce ekseninde Kuran ve sünneti anlama ve yorumlama çabası bu dünyevileşmenin ürünüdür.Bu dini kendi asli bağından ve otoritesinden koparıp dünyevileştirmedir.
Modernizm ve İslam moderniz mi olarak tabir olunan İslamı modern mantık ve bilimin ölçüleriyle yorulmama çabası da yine bir dünyevileştirme biçimidir.Mucizeleri dahi bilimsel kurallar çerçevesinde anlamaya çalışan bu zihniyet İslam ahkamını da tarihsel sayma yanılgısı içerisindedir.Oysa İslam genel hükümler ve kevni yasalar anlamında kıyamete kadarki son sözünü söylemiş ve defteri kapatmıştır.Modernizmin kaynağı olan felsefe ve bilim ise şüphe ve var sayım üzerine kurulu olup daha son sözünü söyleyememiş zandan ibarettir.o zaman zanni olanla ilahi olan mukayese edilemeyeceği gibi sentez de edilemez.hele de İslamı bu zann’i değerlerle yorumlamak başlı başına cürümdür.
Dünyevileşmenin bir boyutu da ahlaki ve amelidir.Uzun süre maddi ve siyasi erkten uzak kalan mütedeyyin kesimin süreç içerisinde bu erkle tanışması neticesinde bu imkanlara sahip olan zevatın konumunu hazmedemeyişi ve değerleriyle çelişen bir tavır takınması bu bahsettiğimiz dünyevileşme biçimidir.Maalesef hassasiyetini kaybeden bu zevat içerisinde bulunduğu gruba da menfi misal teşkil etmekte ve mütedeyyin camiayı dejenere ettiği gibi örnek model profilini de bozmaktadır.artık bu kesim inandığı gibi yaşamak yerine yaşadığı gibi inanmaktadır.
Dünyevileşmenin boyutlarından biride ekonomik faaliyetlerle alakalıdır.İçtihat müessesesinin işletilmemesi İslam iktisat felsefesinin de durağan kalmasına ve günümüz meselelerine cevap veremeyecek düzeyde kalmasına sebebiyet vermiştir.bu sebeple mütedeyyin kesim haram endişesiyle ya hiç ticarete bulaşmamakta ve maalesef bu sebeple ekonomik güç İslam karşıtı emperyalist ve Siyonist odakların eline geçmekte yada işin kuralı bu deyip hiçbir kural tanımamakta ve adeta Müslüman kapitalist tipi ortaya çıkmaktadır ve bu dünyevileşmenin en bariz karakteridir.Burada yapılması gereken yeniden asrın gereksinimini sağlayacak içtihatların ortaya konmasını sağlamaktır.Bunu müftüler değil Müslüman iktisatçılar sağlayacaktır.
Dünyevileşmenin en yıkıcı ayağı maalesef eğitim alanında gerçekleşmektedir.Mütedeyyin kesim hemen hemen bütün alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da köklü bir kurumsallaşma gerçekleştiremediği için bu zevatın çocukları seküler felsefi değerlerle yoğrulmakta ve yetişmekte doğal olarak kültür emperyalizmine ve erozyonuna uğrayan bu nesille aralarında uçurum oluşmakta bu çatışma ise jenerasyonda dünyevileşme ve kimlik çatışması olarak tezahür etmektedir.İslam eğitim sisteminde asra uygun bir sistem pedagojik olarak ortaya koymak en önemli sorunlardan birisidir. Bu alanda ciddi proje ve yatırımlara ihtiyaç vardır.Hem okul öncesi hem okul dönemi pröfösyenel eğitim programları üretilmelidir.Aksi taktirde kimlik ikilemi ve bunalımı yaşayan eksik bireyler devam edecek ve fikri anarşi ve dejenerasyon kaçınılmaz olacaktır.
Kültür,sanat,edebiyat,sinema,spor,moda v.s hayatın sosyal yönü olan faaliyetler alanında da kaliteli ve İslam’a uygun projeler üretmek şarttır.Bu alanlarda öteden beri var olan muhafazakar ve dışlayıcı anlayışı gözden geçirme zamanı gelmiş ve geçmektedir.Müslümanlar insanların bu alanlardaki eğilimlerinin bir insani Greksinim olduğunu fark etmeli ve ciddi projeler üretmelidirler.Bu konudaki skolastik düşünce karşısında bir tepki ve tefrit hastalığı olarak dünyevileşmeyi ve yozlaşmayı doğurmuştur.Bu alanda hasıl olan boşluk özenti ve ahlaksızlığı körükleyen bir modelle doldurulmuştur.ve de maalesef bu model yeni nesle yoğun bir şekilde dünyevileşme pompalamaktadır.Biz bu alanları İslama uygun biçimde dizayn etmek zorundayız bu gün bu alanlar hemen hemen emperyalist ve Siyonistlerin elindedir ve bu yolla korkunç bir ifsat yayılmaktadır
Diğer bir konuda dinin magazinleştirilmesi ve şöhret aracı yapılmasıdır.Bu yolla dini bilmeyen toplum üzerinde dinin ciddiyeti yok olmakta ve toplumun dünyevileşme ivmesi hızlandırılmaktadır.Bu kesinlikle maksatlı olarak gerçekleştirilmekte ve meşhur olma uğruna bir takım zayıf karakterli zevat buna alet olmaktadır.
Dünyevileşmenin diğer bir ayağı global dünya düzeni oluşturma planıyla ortaya çıkan güçlerin bir takım İslam’i çevreleri de içine çekerek alet ettikleri dinler arası diyalog ve sentez çalışmalarıdır.Başlangıçta güya ateizme ahlaksızlığa ve teröre karşı dinlerin işbirliği olarak ortaya çıkan bu çalışma bu gün organize edenlerinin arka planı araştırıldığında aslında emperyalizmin yeni dünya dini ve hakimiyetine hizmet etmek için şekillendirilen bir anlayış olarak kendini deşifre etmektedir.Terörü üreten odakların timsah göz yaşlarıdır bu çabalar aslında bu konu hem dini hem siyasi içerikli olup başlı başına bir araştırma ve yazı konusudur.
Dünyevileşmenin en hazin sonuçlarından biride başlangıçta tutarsız ve temelsiz bir idealizme sahip olan mütedeyyin kesimin değişik etkilerle bu idealizmini kaybedip bireysel istikbal peşine koşan bireyler haline gelmesidir.Bu şekilde ümmetçi ve cemaatçi yapının istismar ettiği bu zevat ifrat ve tefrit hastalığı sebebiyle ferdiyetçi ve faydacı bir çizgiye yönelmiştir.Bu ümmetin dünyevileşmesi Kuran’i tabirle Yahudileşmesidir.Zaten Yahudilik bir ırk ve din değil esasında bir tavırdır ve esası dünyevileşme ve yozlaşmadır.
Sonuç olarak şu denilebilir ki bu gün İslam dünyası toplumsal ve düşünsel (inanç) alanda mitleşme (Hiristiyanlaşma) ve dünyevileşme(Yahudileşme) arasında bocalayıp durmaktadır.bu günkü ezilmenin ve sömürülmenin nedeni budur ve kurtuluşu bu tavrı düzeltecek bireylere vereceği tepkiye bağlıdır.

YUSUF AYGÜN- İLAHİYATÇI

Yusuf Aygun
Kayıt Tarihi : 26.3.2008 19:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yusuf Aygun