Din – dar
Ne anlamı var?
Din düşüncesi
Bir inanç biçimi
Bir yaşam biçimi
Töreler, gelenekler
Ya Tanrı’dan gelen
Ya insanlardan üretilen
Dar bir sıfat
Bir alan kesiti
Genişliğin karşıtı
Yetersizliğin belirlenmesi
Sonuçta olumsuzluk belirten
İnsanı işitince ürperten
İnsanı sınırlarında düşündüren
İnsanın özgürlüğüne müdahale eden
İki kelime birleşiyor
Yeni kelime dindar oluyor
Bir sıfat dindar
İnançta güçlülüğü
Güçlü olanı ifade ediyor
Güçlü din inancını
Din kurallarına bağlılığı
Dini yaşama aktarmayı
Dini bütünüyle yaşamayı
Sıfat olarak ifade ediyor
Ben anlamadım
Olanı kavrayamadım
Dar birleşiyor dinle
Asılda olumsuz kelime
Geliyor olumlu hale
Din mi?
Dar’ı güçlendiriyor?
Dar mı?
Din’i sınırlandırıyor?
Veya kelimeler,
Bize oyun mu oynuyor?
Sevmedim,
Dindar kelimesini
Varsın koyanların olsun
İnançlı insanlardan
Daima uzakta olsun
Benim inancım
Güçlüdür geniştir
Allah’a bağlıyım
Her şeyin sahibidir
Darlık yakışmaz ona,
Sınır konamaz inancıma!
Tanrı kitabı kuranda
Müslüman denir adıma
Hoş gözle bakmam asla
Bana başka adlar takana
26.01.2007 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 26.1.2007 09:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Din, kur'anda bireysel toplumsal inanış ve yaşama biçimi olarak ele alınır. Türk dil kurumu sözlüğünde ise, dindar sıfat, din b. (***) Arapça d³n + Farsça -d¥r Din inancı güçlü, din kurallarına bağlı (kimse) , mütedeyyin. din (I) isim, din b. (***) (di:ni) Arapça d³n 1. Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet: 'Her dinin mabetleri bütün müminlere açıktır.'- H. C. Yalçın. 2. din b. (***) Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzen: 'Yazık ki bu sanat ve din bahsinde bana arkadaşlık edecek kültürde değil.'- R. H. Karay. 3. mecaz İnanılıp çok bağlanılan düşünce, inanç veya ülkü. dar (I) sıfat 1. İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı: 'Dar elbise. Dar ev.'-. 2. Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz: 'Sahilleri kucaklayan tatlı meltemler, bu mahallenin dar sokaklarından geçmiyordu.'- S. Derviş. 3. Az, elverişsiz, sınırlı: 'Bu dar gelirle hiçbir şey yapılamaz. Dar zaman.'-. 4. Sıkıntılı: 'Dar bir gün gelmiş birinden üç beş kuruş almışım, ne çıkar! '- M. Ş. Esendal. 5. mecaz Yetersiz: 'Dar düşünce. Hayali dar.'-. 6. zarf Güçlükle, ucu ucuna, ancak: 'En sonra, pek çok sıkılan çocukların zoru ile akşam altı postasına dar yetiştiler.'- M. Ş. Esendal. Atasözü, deyim ve birleşik fiiller dara boğmak,dara düşmek, dara gelmek, dara getirmek, (kendini) dara atmak, darda bulunmak, darda kalmak, dar gelmek, dar kaçmak Birleşik Sözler dar açı, dar aralık, darboğaz, dar darına, dar gelirli, dar görüşlü, dar hat dar kafalı, dar paça, dar ünlü, dar vakit, dar zaman, dara dar, darı darına gönlü dar, havsalası dar, içi dar, ufku dar, yüreği dar dar (II) isim, eskimiş Farsça d¥r İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk. Birleşik Sözler darağacı dar (III) isim, eskimiş (da:r) Arapça d¥r Yurt. Birleşik Sözler darağacı dar (IV) isim, eskimiş (da:r) Arapça d¥r Ev. Birleşik Sözler darıdünya, darülaceze, darülbedayi, darüleytam, darülfünun, darüşşifa
TÜM YORUMLAR (16)