Din ne sağın ne solundur
Din onu yaşayan gerçek müminlerindir
Din şunun bunun malzemesi görülmemelidir
Din allaha inanan insanlarındır
Dine saygı olduğu sürece
Gerçek yobazlar çıkacaktır gündüze
..
Eski zamanda kadın mal gibi satılırdı,
Kadınlara değer veren din islam dinidir.
Kadın ordan oraya itilip atılırdı,
Kadınlara değer veren din islam dinidir.
Kızlar uğursuz sayılır öyle bilirlerdi,
Çoğu kız beş yaşına gelmeden ölürlerdi.
..
“ HAYDİ GİRİN KOL KOLA “
.
Millet böyle istiyor, haydi girin kol kola Hizmet aşkı içinde, birlikte çıkın yola Ne renk ne dil ne köken, Irk Din diye ayrım yok Kardeşçe kucaklaşın, sapmayın sağa sola
.
Sahte Din sevdalısı, ister Türklük kaybola Kurtuluş gazasıdır, haydi mübarek ola Hedefiniz bellidir, Atatürk ilkeleri Gelişmişlik, aydınlık, onu diline dola
.
Sakın ha karıştırma, Din siyaset ayrıdır Hayaller, özentiler, bunlar hepsi bayrıdır Vatanına sahip çık, her şey ondan gayrıdır Hak hukuk ve adalet, bu herkesin hayrıdır
..
Din kalpleri inceltir, maneviyat emreder,
Vicdan ile yaklaş, der işkenceyi reddeder…
Sakın deme gereksiz, din olmazsa olmuyor,
Islah olmamız gerek din, sevgi emrediyor…
Vicdan, merhamet lazım yeryüzü genelinde,
..
Ne ilim ne de bilim felsefe de yetersiz,
Din çok özel bir konu, mükemmel ve eksiksiz…
Din ile sağlanıyor, huzur ve güvenliğin,
Bu yüzden gerekiyor maneviyatın için…
Yeri doldurulamaz din, her kula özeldir,
..
Allah bir,kitap bir,peygamber birken
Nedir din kavgası,sorarım size
Herkes aynı dilden dua ederken
Nedir din kavgası,sorarım size...
Gerçekleri öğrenelim tez elden
Söz edelim iyilikten güzelden
..
Nedir bu sinir bu öfken
Biz kardeşiz din kardeşiz
Kim araya nifak eken
Biz kardeşiz din kardeşiz
Aynı vatana askeriz
Aynı kaptan yemek yeriz
..
PEYGAMBERSİZ DİN (*)
Diyalog’cunun dîni, ona inanan kişi
Bu havayı solur mu, Muhammed’sizse bir din?
İblis denen o lâin, kırk yıl düşünse bile
Hiç aklına gelir mi, Muhammed’sizse bir din?
..
Türk ırkından geldim,dini islamım,
Öğünmem soyumla,din bana yeter.
Soyum şanlı, kendim ehli imanım,
Soyu öne almam, din bana yeter.
Dini koyup soyla öğünmek yetmez,
Müslümansa,soyu,sopu farketmez.
..
DİN ve SİYÂSET
Ağzı olanlar değil bilenler konuşmalı
Oysa en hassas konu; biri DİN, bir diğeri SİYÂSET.
Bilmiyorsan sus bâri ehline danışmalı
Oysa en hassas konu; biri DİN, bir diğeri SİYÂSET.
..
Deynede medrese kurup öğrenci yetiştirdi,
Batının din alimi Hacı Ömer Efendiydi.
Dinin yasak olduğu dönemde hapise girdi,
Batının din alimi Hacı Ömer Efendiydi.
Kuran-ı Kerim dersi verip gönüllere kattı,
Dünya işlerini bırakıp Hak yolunu tuttu.
..
Onlar hayatta değilse türbeye gider,
Biz din büyüklerine saygı gösteririz.
Onlara saygısızlık yapana kin güder,
Biz din büyüklerine saygı gösteririz.
Söyledikleri sözlerden ilham kaparak,
Yaşayan varsa onun elinden öperek.
..
Dinsiz ilimler kula zarar verir,
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.
Dinden yoksun ise sevabı erir,
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.
Atom parçalanıp açılır nadir,
Dinsizin elinde atom bombadır.
..
39]Müslüman ahalisinin esastan ve çok yaygın ticaret ağı olmayan yapının büyümesi ve gelişmesi de olmuyordu. Bu yüzden güzüde kırsal kesim halkı, bu güne değin emeğini hep sevap niyetine bağışlar olmanın öznellik sevinsenmesi içinde tutuldu. Bu anlayışlarla bu günkü yoksulluk ve yoksunluğu yaşatılır olmuştur. Sevapçı, tasaddukçu benimsetmelerin abartılması ile emeği sevaba göre önemser olmamanın, yaygın bir erdemci davranış olması, ortaya çıkmıştı. Toplum aşırı erdemden sönük eşmişti.
Bu körelme de emeği, ekonomik değer olarak bilmemeyi süreçlemiştir. Yüzde seksenlik kırsal kesim üretimi, bir kendisine yetenlikti. Kendisine yeter olmanın ve vergi verir olmanın dışında ticarete bir etken ve dönüşümcülük olaraktan Müslüman ahali genelde katılamamıştır. Ve bu tutum; kırsal kesim emeğinin, ekonomik servetleşmesini ve ekonominin diğer alanlarındaki servetleşmesine birikimlere dönüştürülmesini, bilmemeye götürmüştür. Sonuçta halk; ' Bir lokma emek, bir lokma hırka' mantık yaşantılaşmasına büründürülmüştür. Bu bürünmenin oyalamacı faziletleri ile günler geçirtilmiştir.
Halkın tüm ekonomik bilgisi bu: ' Bir lokma emek, bir lokma hırka' sözü içindedir. Biriktirme ve ekonomik olayları ticaretle dönüştürme, çerçilik boyutunu aşmayan boyutuyla kırsal kesim müslim ahali içinde, ticaret erbabı hemen hiç çıkamamıştır. Kazan kaldırmalar günlük,'âdeti vaka'dan idi.
Bu ve benzeri diğer olgu ve olaylara dek belirmelerin sıkıntıları toplumun her boyutuna eklenen kaosunul yapı içine türlü şekilde, kazan kaldırma biçiminde, yapı içindeki olumsuz direnişleri hazırladı. Bunlara karşı olacak olumlu karşı direnişleri de, yine yapı içindeki ilmiye(din) sınıfına dek, bu baskıcı odaklar etkisi ile sindirlip sesiz kalmağa biçimlendiler. Bu dinin güzide peygamberi, ticaret dahi yapmış olsa, artık sistem içinde bir şey ifade etmiyordu. Söylemler halk içinde tutumlaşılmıştı.
..
40]Kimi çağdaş eğitim kurumları, toplumsal kurumların yapılaşmaları için gerekli bilimsel çalışmalarını sunamıyorlardı. Bilimsellikte tek anlaşılan şey dindi. Din demek bilimdi. Bilim demek dindi. Binyıllar boyunca bu öğretilmişti. Bu yüzden din adamlarına ilmiye sınıfı deniyordu. İsimlerinden başka ilimle uzaktan yakından bir ilişkileri yoktu. Bu yüzden de, toplum ve toplumun kurumlarının birbiriyle eşgüdümlü olacak şekilde bilimsel teknolojik aktarılacak uygulama desteklenmeleri, hiç de yoktu.
Toplumda, hiçbir laboratuar çalışması yoktu. Madrabazların, hilebazların, hokkabazların ve parende bazların iltifatlarla, rüşvetle yönetici atanmaları vardı. Bunlar yönetime gelince verdikleri rüşveti kat be kat çıkarır olacaklarından yönetim yönetim olmaktan çıkıp, bir geçim bir soygun kapısı olmuştu. Bu ve bunlar gibi diğer birçok nedenler de, Osmanlı'nın bozulmasını kaçınılmaz sona doğru, önlenemez biçimde ivmelendiriyordu.
Yönetim kötüye gittikçe, kötüye gidilişe akıl erdiremez oldukça, yönetim şaşkınlaştıkça, ilmiye sınıfına yani din adamlarına cin çağırma seansları düzenletiyorlardı! İlmiye sınıfı (din adamları sınıfı) da bunu tıynetine uygun biçimde, maal memnuniyetle yapıyorlardı!
Yenileşme gayretiyle ortaya konan ve yeni bir askeri sınıf olan; Nizamı Cedit kuruldu. Yeni düzen adı ile eski ve yeni yapıyı, yan yana konuşlaştıran Nizamı cedit yapılaşması, bir üçüncü Selim harekâtı idi. Kabakçı Mustafa Paşa denen yobaz, ayak takımından biri idi. Hırpani serserilerden oluşan bir güruh takımıyla Kabakçı Mustafa ve yeni çeri ittifakları, Nizami cedit ocağına karşı ayaklandılar.
..
Allah'ın varlığına iman edip,
Din samimi duygularla yaşanır.
Resulü Ekrem'in yolundan gidip,
Din samimi duygularla yaşanır.
Dünya malını geriye teperek,
Yalnız Yüce Rabbimize taparak.
..
Samimi olmak önemli,
Din samimiyet demektir.
Doğruyu bulmak önemli,
Din samimiyet demektir.
Tehlikeyi önlemeli,
Büyük sözü dinlemeli.
..
Hep dürüst olmalı,
Din samimiyettir.
Samimi kalmalı,
Din samimiyettir.
İslamın şartı beşte,
İmandır en başta.
..
Dini duygularımızı güçlü tutmalıyız,
Haramla helal karışır ise din zayıflar.
Hakkın iman nurunu gönüle katmalıyız,
Haramla helal karışır ise din zayıflar.
Ne elimiz sıkı olsun ne açınmalıyız,
Dünyada helal kazanç ile geçinmeliyiz.
..
5]Oysa, toplumsal işleyişlerin yapılaşılmasına dek düşünücü, demokrasi içinde hak arayıcı olmanın, katilliği olmazdı. Bir taraf mesai, saat başı ücret, kreş hakkı gibi toplumsal yaşamasal olanın yasal talebi içinde idi. Diğer taraf, toplumsal ilişkileşme argümanı olmayan, halk öznel yaşamı içinde olan geleneklerimiz, göreneklerimiz, büyüğe saygı, ulul emre itaat, din iman deyip, acayip bir vatan millet türü soyut kavramlarla, nereye çeksen oraya gider olan argümansızlığın içinde idiler. İç ve dış işbirlikçiler bu güzelim uyanışın iki kanadını da, o iki kanadın kendi mantıklarının değer anlayışları ölçüsünde, terör ize edeceklerdi. Sömürü gibi şerrin uyanışçı, bilinç edinici hayrından, tekrardan bir şer, terörizmi çıkmıştı.
Egemen öznelce güç, halkı ve onun bilmezliğini iyi yönlendiriyordu! Artık olaylar toplumsal bir demokratik hakların kullanımı olmayıp; okullar, sendikalar, iş yerleri, şehirler, kasaba ve köyler sendendi bendendi gibi ayrışmalara kaymış, süreç; içinde çıkılmaz bir kan davasının kör dövüşüne dönmüştü. Kurtarılmış bölgeler rezaletine dönüşmüştü. Daha doğrusu toplumsal hareketliliğin uyanışına, bu çatıştımacı süreçler baskın olup; toplumsal uyanış sürecini sindirip yıldırıyordu.
Ne vatan işgaldeydi, ne din iman elden gitmişti. Ne de din, iman ve vatan kurtarılmış oluyordu. Ne de sömürülen kesimlerin ve emekçilerin beklediği devrimler ve hak edişler, genel yansıma ile ele geçiriliyordu. Emekler sömürülüyor, vatanın asıl kurtarıcıları olan, toplum yapılaşması olan, silahlı güç; resmi jandarma polis gibi kolluk silahlı güç ve sivil sılahlı güç, orada öylece durup duruyorlardı. Çünkü vatanın işgali söz konusu değildi. Bu bir sanrı idi. Merkezi otorite taraflara ayrılmış, provakasyonlar içine girmişti. Toplumsal yapının, kendi çelişkisini aşabilmesine; yapının meşruiyeti içinde yapının kendi olacaklarıyla dahi, izin vermiyordu. Ortam tam bir kaosun hercü merci idi.
Hal bu ki sömürü, ücret, demokrasi, grev bağımsızlık diyen kitlelerin seslendikleri karşı muhatabı, kendilerine karşı olan, halk kitlelerinin kendisi değildi! Aksine, ülkenin haksız kazanç elde ettiklerini düşündükleri, karaborsacı, vurguncu simsarları, işverenleri, işbirlikçileri ve dış egemen güçlerle, yerli feodalizme karşı oluşan bir dirençti bu.
..