Ne yapıyorsun? Nereye gidiyorsun? Neyin peşinden?
Amacın ne? Ne ayırırsın kınalı kuzuları sevdiğinden eşinden
Sayılmıyorsan ne sorunun var anlat paylaşalım önceden
Ne malını ne de canını istemiyoruz acımızı çıkarırız semerinden
..
Dinle birlikte özümle yürürken
Dünyanın umurunda değilken
Derin düşüncelerdeydim ben
Düşündüğüm bütün fikirler
Devri âlem bende gezerler
Derunumda ben ve dünya
..
İslami kaynaklara göre, dinin en güzel tarifi
Allah'ı yegane hakim ve tek güç bilmektir
Ona, ruhu bağlarla bağlanmak demektir
Din insanın, kibirden arınması demektir
Hak yolunda sapmadan, yürüme demektir
Bu hak yolda, eza cefa çekmek demektir
..
Kurtuluş savaşı öncesi din kardeşlerimiz
Cihan savaşına girmiştik istemeden Almanlarla ortak olarak
Bir çok cephede savaş olmuştu saldıran asaletten yoksun düşmanla
Korumaya çalıştığımız din kardeşlerimiz ihanet etmişti bize düşmanca
Trablus Galiçya Hicazda Yemende Irakta Suriye’de her konumda savaşta
..
Roma' da köle emeği azalmaya başladı. Lâtifundiaların köy kent ticareti iyice azalmıştı. Bu, buhranın ayak sesleri idi. Lâtifundialar kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz oldular. Bu neden ile de kalitesizde olsa kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılama yoluna gittiler. Pazar ekonomisi durdu. Roma çatırdamaya başlamıştı.
Feodal toplumun siyasi örgütlenişi, koruyan-korunan ilişkisine dayanan hiyerarşik bir örgütleniştir. Merkezî otorite zayıftır, yerellik görülür. Feodal ekonomi ise, kendi kendine yeterlik üzerine kuruludur. Köylü tarımda bir kısım zamanı kendi için çalışır. Böylece köle
Emeğine göre serfleşme ile verimlilik artmıştır.
Hz. İsa’nın doğduğu çağda Ortadoğu’da, bilge, rahip, müneccim, Rabbi (öğretmen) kişiler peygamber kılığında, birçok insan dolaşıyordu. Aslında Hz. Isa da bunlardan biriydi. Laikliğin belirgin izinin İsa'da olduğu söylenebilir.
..
Askerlikteki dört günlük askeri cezaevinden sonra ilk defa ciddi suçlamalarla cezaevine girmiştim. Suçumuz büyüktü. Devleti yıkıp, yerine şeriat devleti kuracaktık. O kadar komikti ki, üç kitap okurken yakalanmak, birkaç kişiye dini propaganda yapıyor diye yakalanmak, koskocaman devleti yıkacak, yerine şeriat devleti kuracak suçlaması yaptırıyordu. Savcının iddianamesi aklıma geldikçe gülüyordum. Yakalanan beş kişi, nasıl oluyor da, koskoca devleti yıkar, yerine şeriat devleti kurar? Böyle bir komediye kim inanır? Ne yazık ki inanan vardı. Veya inanç değil de böyle suçlamalar yaparak, bazıları din düşmanlığını egemen kılmaya çalışıyorlardı. Gece yarısı tutuklandığımdan bu yana yirmi gün geçmişti. Isparta Emniyetinde geçirdiğim on beş günlük gözaltından sonra cezaevine gönderilmiştim. Isparta’nın doğusunda, şehir ile askeri birlik arasında bulunan cezaevine götürülürken, siyasi şube amiri Halil Gören “seni beyaz saraya götürüyoruz” demişti. Beyaz saray, Isparta cezaevinin polis dilindeki ismiymiş. Isparta’nın eski cezaevini biliyordum. Ancak bu yeni cezaevini hiç görmemiştim. Belki de önünden geçmişimdir. İnsan bazı şeylerin önünden geçse de ilgi alanına girmedikçe hafızasına kaydetmiyor. Isparta’nın yeni E tipi cezaeviyle ilgili anılarımda hiçbir şey yoktu. Hâlbuki şehrin içindeki sadece erkeklerin kaldığı eski cezaevi anılarımda tazeliğini koruyordu. Ayrıca evimize giden yol üzerindeki kadınlara ait cezaevini hiç unutmuyordum. Kadınlar cezaevinin önünden geçerken, içerideki kadınlar gelip geçen gençlere pencerelerden laf atıyorlardı. Atılan laflardan dolayı yüzümün kızardığını hatırlıyorum. Cezaevine girerken başgardiyan tutuklanma kâğıdımdan suçumu okuyunca, “namaz kılıyor musun? ” diye sordu “evet” dediğim için, beni namaz kılanların çoğunlukta olduğu koğuşa göndermişti.
Koğuşa girdiğimde beni Sait ve arkadaşları karşılamıştı. Sait ve arkadaşları, 1980 ihtilalindan sonra Antalya’da tutuklanıp Isparta’ya getirilen ülkücülerdi. Mahkeme daha güvenli olur diye ülkücüleri, Antalya’daki cezaevinden Isparta’ya nakletmişler. Herhalde ülkücüler cezaevini basar diye korktular. Sait Urfalıydı. Kürt kökenli olmasına rağmen, ülkücülerin arasındaydı. En çok buna şaşırmıştım. 70’li yıllarda İslamcı, ülkücü olmak, etnik kökenlere dayanmıyordu. İslamcılar din değerlerini daha çok öne çıkarıyorlar. Osmanlı devletinin yıkılışından sonraki Müslümanların haline üzülüyorlar. Osmanlı döneminin üç kıtaya hükümran imparatorluğunun özlemini çekiyorlardı. Devlet, solcular, düzenden yana olanlar İslamcıları şeriatçılar, Osmanlıcılar, Ümmetçiler diye suçlayarak öteliyorlardı. Ülkücüler ise, ateizme, sola karşı Milli değerleri öne çıkarıyorlar. Etnik kökene önem verseler de, fikir liderlerinin “kim kendini Türk hissediyorsa Türk’tür” sözüne itibar ediyorlardı. Ülkücüler iki ana gruba ayrılmıştı. Etnik kökeni öne çıkaran, Nihal Atsız’ı fikir önderi kabul eden bozkurtçular. Bozkurtçuların içindeki bir grubun Şamanist olduğu söyleniyordu. Bazıları onların diğer ülkücülerden ayrı olarak, özel toplantılar düzenlediğini, kımız içtiklerini, kendilerine göre Şamanist ibadet yaptıklarını söylüyordu. Hiç şahit olmamıştım. Söyleyenler ülkücü olmadığında inanmıyordum. Bazen ülkücülerden de söyleyenler olduğunda hayret ediyordum. Bozkurtçuların içinde de Müslümanlığını öne çıkaran, Şamanist olanlarla mücadele edenler vardı. Müslümanlığını, Milli değerleri öne çıkaran ikinci gruba hilalciler diyorlardı. Üç hilalle kendilerini simgeleyen bu grup din değerlerine daha çok önem veriyor. Bünyesinde farklı etnik kökenleri barındırıyorlardı. Aslında hilalciler grubuyla, İslamcılar arasındaki büyük farklar yoktu. Din değerlerini öne çıkaran hilalciler, sola, ateizme karşı sert mücadeleden yanaydılar. İslamcılar ise fikri mücadeleyi tercih ediyorlardı. Hilalcilerle İslamcılar arasında belirgin ayrım siyasal parti seçimiydi. İslamcılar Necmettin Erbakan’ı, dolayısıyla Milli Selamet partisini takip ederlerken, hilalciler Alparslan Türkeş’i, dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisini takip ediyorlardı. İslamcı yazarlardan sayılan Necip Fazıl Kısakürek ilk zamanlar Erbakan’ı desteklerken, değişik yorumlanacak nedenlerle ülkücülerden yana tavır almıştı. Sait din bilgileri açısından kendini yetiştirmiş. Koğuşta namaz kılanlara imamlık yapıyordu. Koğuşta kırk beş kişi vardı. Ülkücüler on altı kişiydi. On altı ülkücü birlikte hareket ediyor. Namaz kılıyor. Namazlarına Sait imamlık yapıyor. Onlara bazı mahkûmlarda katılıyorlardı. Benim iktibas dergisinde yazdığımı öğrenen Sait çok sevinmişti. İktibas dergisini takip ediyorlarmış. Yazılarımı okuyorlarmış. Dergide yazan biriyle cezaevinde birlikte yaşamak onlar için önemliydi. Bu öneme derginin sahibi, yazarı Ercüment Özkan’da katılınca, ülkücülerin heyecanı doruğa ulaşmıştı.
Ercüment Özkan geniş kültürlü, nerede, nasıl konuşacağını çok iyi bilendi. Elli yaşın, geçmiş hayatının tecrübeleriyle konuları mükemmel değerlendiriyordu. Konuştukça, insanları geniş kültürüyle şaşırtıyordu. Toplumun her kesiminden, her türlü fikirden insanla çok rahat konuşabiliyordu. Düşüncelerini aktarırken, sunduğu argümanlar çok fazlaydı. Kendi deyimiyle “katır” gibi kitap okurdu.
Koğuş yaklaşık otuz beş metrekare bir odaydı. Pencereleri tavana yakındı. İki yataklı ranzalar çok sıkı yerleştirilmişti. Birbirine bitişik yirmi beş ranza vardı. Elli kişi yataklarda yatabilirdi. Sait bazen altmış yetmiş kişiyi buluruz. O zaman, (ranzaların arasındaki geçiş alanlarını göstererek) , şu gördüğün yerlere yataklar atılır. Gece tuvalete çıkmak zorlaşır demişti. Bu odaya yetmiş kişinin nasıl sığacağını merak ediyordum. Koğuş kapısının giriş kısmında tuvaletler vardı. Cezaevinin koğuşa giriş kapısının tam karşısında, aşağıya dört basamakla inilerek demir kapıdan beton bahçeye çıkıyorduk. Bahçeye çıkan demir kapı sabah sayımlarında açılır, akşam sayımlarında kapanırdı. Mevsim kış, aylardan ocak, Isparta’nın karlı, soğuk günleriydi. Pencereler soğuktan açılmadığı zaman koğuş leş gibi kokuyordu. Pencereleri beş dakika açtığımız zaman koğuşun havası değişir ama buz gibi olurdu. Bereket cezaevi kaloriferliydi. Onun için soğuyan koğuş kısa zamanda iyi ısınıyordu. Doğrusu cezaevinin kaloriferleri çok iyi yanıyordu.
..
onu bütün dinlerden üstün tutar överim,...........mermaid.......denizkızı
................................................................................................Abdurrahman Yıldız
islamdır benim dinim dinlerin en güzeli,.......bilal......özcan
allah birdir diyoruz allah allah diyoruz
allah birdir demekten başka söz bilmiyoruz,...candost....okur
peygamberim muhammed iki cihan güneşi,.....tahsin.....emek
..
Statükoculuk
Bakınız dindar arifler ve dindar olmayan arifler çok çok ilerde! Toplumu güzellikleriyle süslüyorlar. Onlar asla statükocu ya da tutucu değiller. Bir hakiklati açığa çıkarmak maksatlı çıplak yazıyorum.
Statükoculuk, doğruluğu önceden kabul edilmiş, sorgulanmayan esasların kabulü olarak bakıldığında öyle bir zehirdir ki çaresiz kalan akrebin kendini sokması gibi zaman içinde statükoyu da yıkar! Yıkılan statükonun yerine ikame statüko oluşturmak için dine sarılanlar pek çoktur! Zamanında ideoloji üzerinden insanları tek tipleştirmek sevdası güdenlerin pek çoğu günümüzde "Din" üzerinden aynı şeyi yapmaya çalışıyor! Bakın sizi şaşırtacağım; günümüzde yüzeysel olarak din büyüklerini veya esaslarını slogan ve söylem bazında savunanların pek çoğu aslında statükoculardır. Bunların arasında; eski din karşıtları, eski hovardalar, eski üçkağıtçılar, eski haramiler, eski zilliler, eski despotlar çoktur...
..
Şer
Bir ortamda ya hayır vardır ya da şer. Aslında denge hali hayır haldir. Aşırılıklar dengeyi bozar ve sonuçta şer hakim olur. Şerrin oluşması için hayrın olmaması yeterlidir. Şer için ayrıca çaba sarf edenler olmasa dahi hayır yoksa o ortamda şer hakim olur. Zaten şerlerin en dehşetli kısmı hayır perdesinde yapılanlardır. Münafıkların gizli, perdeli şerri zalimlerin açık şerrinden çok daha tehlikeli olur! Çeşitli hayırların ya da kutsalların arkasına saklanan şer en fazla tahribatı yapar.
İyi görünümlü, toplumda kabul görmüş bazı insanların neden fesat ve kıskanç davranış gösterdiklerini düşünmüşümdür! Kendi hayatlarını gereksiz kısıtlamalarla daraltan kişiler başkalarının da aynı şekilde daralmasını ister. Ruhlarındaki esaret ve kötülüğü topluma bir şekilde yansıtırlar. Şeklen iyi, ahlaklı, kutsal görünmeye odaklandıklarından özü kaçırırlar.
Riyakarlığın en üst safhalarına ulaştıklarında ise dengesizleşir ve hayırı, şerri birbirine karıştırırlar. “Kaş yaparken göz çıkarmak” gibi bir haldedirler. İyilik zannıyla bir sürü şerri meşru sayarlar. Sadece pratiğe bakarlar; kolaycıdırlar. Yüzeysel davranışlar ve sahte gülüşler hatta sahte nutuklarla (vatan, millet, ideoloji) toplumu ve kendilerini kandırırlar. Ama “Mızrak çuvala sığmaz.” Yapmacık olan illa kendini gösterir. Bu tip kişiler kendi öz benliklerini dahi açığa çıkaramazlar, başkalarının kendi benliklerini açığa çıkarmasına da mani olmak için çaba sarf ederler.
..
Biz bize bakarsak yobazlar türer
Cumuhurriyeti kurduk rahat ederken
Şaşırmış olsa gerek mutlu değiler
İstemiyor yobaz maksat cumuhurriyet
Layık devlet cumuhurriyet var karşında
Rahat yaşamayı istemez ki müslüman
..
Laiklik, din ve inançların yapı alanlarını belirleyip, bin yılların süren alışkanlığını toplumda ayırmış, ait olduğu yerde, halkta bırakmıştır. Laiklik, inançların halk içinde, özel ve öznelde var oluşunu, gelişmesini, güvenlik tehdidi yapmadığı sürece, hiç karışmayacaktır. Nesnel ilgilenilme gelişemeyen kişilerin, inançsal yönden geliştirilmesi kazanımı benimsenmiştir.
Yeryüzündeki toplumlarda din ve inançlar yönetime ve üretime karışmacı olduğu için, bu karışma akli değil de nakli ve tutarlı olmayan, sınırlarına kadar ürettirmeyen bir oluş olması nedeni ile laiklik vardır.
İnançsal uygulama ilkelerinin, uygulanışından doğan aksamalar, ilkelerin doğma olup tartışılıp karşı gelinemez oluşu nedenle; denetlenemez olması, sorumlu bulunamaz olması ve inançlardan kaynaklı aksamaların düzeltmesine gidişi anlayışla karşılamaz oluşundan nedenle de, laiklik vardır. İnancın yanıldığını söylemek inançtan çıkmakla eş anlamlıdır.
İnançlar ve dinlerler, üretimin ve üretim yapılanışının, yani yapının, içinde olmayışları ve bu yapının sorunu olmayışı, bilinci nedeni ile de, laiklik vardı. Üretimin nedeni olmayan, üretim, kendisi sayesinde olmayan, çözümünde parçası olamazdı. Çözüm de, ondan ötürü onun ilişkilenişi ile olamazdı. Bunun için de, laiklik vardı.
..
Kısaca, ‘din’i, dünyevi işlerden
Siyasi faaliyetlerden uzak tutmak
Yönetimde, hukukta bilimi kullanmaktır
Lâiklik, akıl ve bilimi rehber yapmaktır
Fransız İhtilâli’nden sonra yayılmış
Batılılaşma’nın bir aşaması sayılmış
..
kurtuluş mümkün mü? eğer kolay olsaydı elbette mümkün diye biliriz.
ancak bu ülkede, iki savcı veya,iki hakim bile bir konu hakkında ayni fikirde olamıyor.
bunun nedenini hiç şüphesiz yıllardır bile bile sapılan veya saptırılan eğitim politikalarında aramamız gerek.
o eğitim politikaları yalnızca hukuku delik deşik etmedi. toplumu da delik deşik etti. toplumda tüm kavramlar ikircikli hal aldı.
adam diyor ki " çalıyorlar ama, çalışıyorlar da" ve de bu insanlar dindar. namaz da kılıyorlar. bu anlamda din de delik deşik olmuştur.
bu din anlayışına aslında var olan din de denemez. buna dense dense uydurulmuş yalanlar denile bilir.
henüz yeni bakan olan bir bakan "bu ülke neleri kaldırmadı ki" diyor. bakan olan zat, ülke insanlarına bu kaldırma lar ın bedellerinden hiç bahsetmiyor.
..
Akıl yürütüyorlar akait alanında
"yenilikçi" soytarı softalar atar durur!
İbrahim’i din derken din yıkma planında
Hak din İslam’dır ancak dine din katar durur!
İslamî kılıflara büründürüp sözleri
Aman dikkatli olun aldatmasın sizleri
..
adı yok sözcüklerimizin
diğerlerinden ayrı..
sen
....senden kopan ne varsa saklamadan
.............arta kalan olmadan....
..........................................yüz görümlüğü dahi istemeden....
....................................................................................ver/din.
..
Aşk Tanrıdır Tanrı Aşk'tır
Tek Gerçek Öz'ündeki Aşk'tır
Aşk'ı Ararken Varlığında
Varlığın Öz'ünde Aşk Vardır
Aşk Yegane Din Yegane Tanrıdır
Ermektir Öz'ündeki Aşk'a
..
Bende bakan ola cam
*******************
Vallah bende bakan ola cam
Çalıp çırpıp kutuya koya cam
Haram haktır bak hile çoktur
Vallahi bende bakan ola cam
Din iman deyip inan soya cam
..
- 000 - Fairy Din Yerköprü -001 -Romanian-53
Ştii...
Fairy Din Yerköprü...
O vedere de asemenea...
Am cazut în dragoste cu tine...
..
-001-Ang-isip-isip-2023 -Filipince
Alam ba ninyo...
Ang isip-isip...
Ikaw, ang aking mga mata din....
Ikaw ay naghahanap para sa iyo...
..
-001-Nytt år fairy -001 -Norveçce
Hallo...
Kjære venn...
Godt Nytt År....
Happy ble til ditt liv...
..