İslam Modernizmi
İslam Modernizmi denince; İslam’ı batının değerlerini ve mantığını esas alarak yorumlayan yaklaşım,bezende batının meydan okumalarına cevap arayan,batıya İslam’ı hoş göstermeye çalışan uzlaşmacı yorum anlaşılır.Arapça Teceddüt yani yenilenme kelimesinin karşılığıdır ve bu manada Tecdit ile karıştırılmamalıdır.Zira dini değerlere yeniden itibar kazandırarak bunlar etrafında oluşan şüpheleri gidermek İslam’ın mesajını o günün Müslümanlarının algılarına sunmak ve Kuran’ın hayatı inşasını ve ihyasını temin etmek için yapılan çalışmaların ortak adına Tecdit (Yenileme) ,İslam’ın yabancı düşünce,felsefe ve ideoloji biçimlerine göre yapılanmasına ise Teceddüt (Reformizim,Modernizim) diyebiliriz.
19. yüzyıldan beri batının sürekli artan siyaset, bilim ve teknik alanlardaki gücünün İslam dünyasında sebep olduğu entelektüel bunalımların ve politik çarpıklıkların neticesi olan bir zihni gerginlik karşısında Müslümanların şahsiyetlerini kaybetmesi özellikle aydınları! bu geri kalışın faturasını bir yerlere çıkarma saplantısına düşürmüştür.Geçmiş birikimin ayırt edilmeksizin külliyen karalanması ve reddedilmesi bu aşağılık kompleksini bastırmada çare gibi görülmeye başlanmıştır.
Modernistlerin bir kısmına göre geri kalmamızın tek gerekçesi dindir.Bir kısmına göre ise bu güne kadarki dini algılama biçiminin yanlış olması ve dinin hurafelerle dolmasıdır.İlerlemenin yolu ise; radikal modernistlere göre dini tamamen reddetmek ılımlı modernistlere göre ise; toplumun kontrolü ve beraberliğinin de korunması açısından devamının sağlanması ve fakat dini bilimci (Pozitivst) ,akılcı (Rasyonalist) ,sekülarist,(Laik) şüpheci(septik) ve eleştirel bir mantıkla yeniden değerlendirmek ve batının kavramlarını esas alarak yeniden yorumlamaktır.Allah’ı kamusal alanın dışına çıkaran bu algılama biçimi dini kul ile Allah arsındaki yüksek ahlak ve moral değerler olarak tanımlamaktadır.Bu yorumlamanın içine başta mezhepler olmak üzere bütün İslam’ı kaynaklarla beraber dinin kaynağı olan Kuran ve onun yorumu olan Sünnette dahil edilmektedir.Süreç olarak bu akım İslam i eğilimlerin arttığı ve İslam’ın yeryüzünde yükselen değer olarak yeniden gündeme geldiği, beşeri sistem ve ideolojilerin ve emperyalist dünya düzeninin sarsıldığı şu son çeyrek asırda yeniden gündemi teşkil etmeye başlamıştır.Bazı vakıalardan yola çıkarak inşa edilmeye çalışılan bu olgunun İslam’ın özüyle tezat düştüğü bir gerçektir.
Modernizim en temel karakter olarak İslam’ı ideolojik ve entelektüel planda sekülarize etmek suretiyle özellikle batıdan ithal sistem ve kavramlarla İslam’ı özleştirmek neticede İslam’ı bir inanç ve hayat nizamı olmaktan çıkarıp onu salt ahlaki bir nazariye haline getirerek mevcut sistemlere entegre etme amacını gütmektedir. ‘Kuranın temel isteği eşitlikçi,içtimai ve iktisadi değerlerin gerçekleştirilmesini amaçlayan,ahlak temeline oturmuş bir sosyal nizam kurmaktır.Bu değerler üzerine kurulan bir ülkenin kaynaklarının sınırını dikkate alan her sistem İslam-i olacaktır.(Bkz:Fazlurrahman:330) Ne Allah meclise hangi kanunu çıkaracağını söyler,nede ulama ona bir şeyi doğrudan dikte ettirebilir.(Bkz:FazlurRahman:364) ifadeleri bu algı biçiminin tipik özeti niteliğinde görülebilir. demek oluyor ki modernist düşünceye göre İslam’ın bir nizam ve devlet modeli yoktur oysa bu düşüncede temel ilkelerden ve evrensel hakikatlerden bahsedilse de Allah merkezli bir din algısı kabul görmemektedir.Oysa Kuran ilah olarak tek otorite Allah tır ilkesini yaşamın temeli kılmıştır.Kullar ancak Allah’ın hüküm koymadığı yada hükmün kapalı olduğu noktalarda hayrı murat ederek içtihatta bulunurlar,İslam’ın temeli besmeledir besmele ise her yaptığını Allah için onun muradına uygun yapma bilincidir dolayısı ile bir iş doğru yapılsa bile Allah için yapılmadığında ondan İslam-i diye bahsetmek mümkün olmaz kaldı ki yerlerin ve göklerin ilahını kamudan kovmak anlamına gelebilecek bu yaklaşımın İslam-i olduğunu söyleyebilmek mümkün olmasa gerektir.İslam modernistleri İslam’ı dünyevileştirmek ve onun yönetsel bir yönünün olmadığını,onun insanların iktisadi,içtimai ve hukuki hayatlarını yönlendiren bir yönünün bulunmadığını iddia ederek İslam’a rağmen beşeri ideolojilerin varlığını onaylamaya ve onaylatmaya çalışmaktadırlar.Bakınız bu düşüncenin sahiplerinden biri olan Prf.Dr. Ethem Ruhi Fığlalının aşağıda alıntı yaptığımız sözleri bunun en bariz ifadesidir. ‘Kuranda 6666 ayetten sadece 30 civarında ayet muamelata (günlük uygulamalar ve kamu yaşamını düzenleyecek kanunlar) aittir. Dolaysıyla konjektüreldir.Peygamberin ölümü ile artık kul ile Allah arasına artık kimse giremez.Benim için İslam toplumu Allah’ın tebliğ ile peygamberi kabul eden ve savunan toplumdur.Bu yüzden muamelata ait hükümleri yeni şartlara göre yorumlamak şarttır.Mirastan kadının kıyafetine kadar her şey buna girer.Mesela bir örnek vermek gerekirse hırsızın elinin kesilmesi Kuranın indiği toplum ticaret ve tarım toplumu idi,bu bakımdan ticaret ve tarımla uğraşan bir toplum için en ağır hüküm idi.ama benim gibi hizmet sektöründe çalışan birisi için bu en ağır ceza değildir.Beni tutuklar ve kitap okumaktan mahrum ederseniz daha ağır bir ceza vermiş olursunuz.İslam’da Hıristiyanlıkta olduğu gibi ruhban sınıfı yoktur.Dolaysıyla İslam-i devlet diye Laiklik dışı bir devlet düzeni önermek İslam-i olmaz beşeri bir yoruma işaret eder.Bkz(İslami Araştırmalar Dergisi sayı:1 C:7 s.:102,ayrıca Prf.Dr. Salih Akdemir ders notları tarihsellikle ilgili başlık) İslam’ın teşri yönünü tamamen tarihsel sayan bu yaklaşımın Allah’ı kamusal alandan dışladığı Allah’ın hükmü dışındaki her türlü tağuti sistemle İslam’ı bir tuttuğu,beşer hevası ile Allah’ın irde ve hükmünü eşdeğer gördüğü ortadadır Hatta bu zevattanPrf.Dr. Süleyman Ateş daha da ileri giderek Bakara:62. ayetinden de hareketle Yahudi,Hıristiyan ve diğer inanç sahiplerinden Allah’a ve ahirete inanların İslam’ı kabul etmeden cennete gidebileceklerini savunmaktadır.Bkz:İslam-i Araştırmalar Dergisi C:7 Sayı:1 s:29-37 yazar bu yazısında cennet kimsenin tekelinde değildir başlığını kullanmıştır.son zamanlarda Prf.Dr. Hayrettin Karamanın da aynı iddiaları destekler tuttum ve yazılar yazması manidardır.) Esasen bu fikri daha önce Reşit Rıza (Menar Tefsiri) ,Mustafa Meraği (Meraği Tefsiri) ,M.Ferid(Dairet al Marifin) savunmuştur.Bu yorumla beraber İslam ile beşer ideolojileri iman ile küfür yada İslam,Yahudilik,Hıristiyanlık arasında bir farklılığın olmadığı gibi bir felsefe ortaya konmaktadır.
Modernistlerin gündeme taşıdığı noktalardan biriside dinlerin yaklaştırılması(Takribu Edyan) dır.Bu meseleyi ilk olarak bu manada gündeme getirenin Cemalettin Afgani olduğunu düşünmekteyiz.Afgani Birlik Teorisi adını verdiği bu fikrini şu cümlelerle açıklıyor: ‘hemen hemen her araştırma,inceleme ve tetkikten sonra şunu gördüm:Üç Tevhit dini(Müslümanlık,Yahudilik,Hıristiyanlık) prensipte ve amaçta tamamen birleşmektedir.Bunlardan birisinde şayet bir eksiklik varsa hemen diğeri onu tamamlıyor.Bu iş mutlak hayır manasındaki emirler noktasında birbirini tamamlar durumdadır….İşte buna,bende çok önemli bir fikir belirdi kafamda büyük bir şimşek çaktı.Dinler nasıl ki özde bir iseler bu üç din erbabı da dinlerin birleştiği gibi birleşebilirler.İşte böyle bir ittihadın ve birleşmenin insanlar barışa doğru bir adım atmış olurlar.İşte ben bu teorim için planlar hazırladım.Bazı satırlar çizdim.Davet için risaleler yazdım.Ancak bütün bunları yaparken çok kısa zamanda bütün din sahiplerini birbiriyle barıştıracağım demiyorum.Çünkü ben bir tek dinin ehli olan kimselerin niçin parça parça gruplara ayrıldıklarını,ihtilaf sebeplerini derinliğine araştırmadım.Bkz(Cemalettin Afgani hatıraları(Abdul Aziz Seyyidül Ehl s:14,158ayrıca İslama göre Dost ve Düşman s:126-127) diyor bu anlayış bu gün dinler arası diyalogun temelini teşkil eden projedir.Gariptir ki global emperyalizmin de desteklediği bu proje önceden modernizmin(Hümanizm adı altında) sacayaklarından biri iken ve emperyalist emeller için kullanılırken bu gün katılımcıları ve kapsamı genişletilerek Türkiye de Diyanet,İlahiyat,İslam-i hassasiyete sahip sivil toplum örgütlerinin büyük bir kısmı v e yine aynı yönelişteki siyaset bu anlayışı temel dünya algısı haline getirmiş drumdadır. Bizce bu yaklaşım İslam’ın anti emperyalist duruşunu zaafa uğratmıştır.
Modernistlerin İslamı pozitivist ve rasyonalist bir zihniyetle yorumlamaları ise kuranda ayet olarak nitelenen ve kelamcıların mucize dedikleri harikulade hadiseleri ve kıssaları ya sembolik yada halk arasında destanlaşmış uydurma hikayeler olarak yorumlamalarına sebebiyet vermiştir.Modernistler göre bunlar Araplar arasında anlatıla durulan efsanelerdir ve Kuran bunların uydurma olup olmadıklarına dikkat etmeden onlardaki hisseye ve hikmetlere dikkat çekmek için nakletmiştir.(Bu konuda en ciddi iddiaların sahibi Muhammet Halefullahtır. kitabı kuranda anlatım sanatı olarak tercüme edilmiştir.Ayrıca Muhammet Abduh ve İkbalinde açık olmasa da benzer fikirleri vardır.) Bu olayları mucize(Ayet Kuran mucize diye tercüme ettiğimiz kavramı ayet olarak niteler bu mucize tabiri daha ziyade kelamcılara ait bir kullanımdır.) olarak kabul edenler ise:Mucize ender görülen tabiat olaylarının peygamberin niyazına tevafuk etmesidir.’şeklinde tamamen determinist bir mantıkla tanımlamaktadırlar.bunlardan biriside Tantavi Cevheridir.Bu zat tefsirini bu tip bilimsel izahlarla doludur.Cevheri Nur suresi 35. ayetini tefsir ederken Allah’ı enerji olarak niteleyecek kadar bu anlamda ileri gidebilmiştir.Şeytanı ise kalpte hastalığa sebebiyet veren bir mikrop olarak nitelendirmişlerdir.(Bkz:İsmail Cerrahoğlu Tefsir Tarihi c:2) .Bu sembolizim algılaması bazen ileri giderek cennet ve cehennemide sembolik saymaya kadar vardırılmaktadır.Bu iddiaların bir çoğu aslında geçmişte de değişik biçimlerde dile getirilmiş olup modernizim bu fikirlerin bilimsel kavramlarla yeniden ifadesinden ibarettir.
..
Kavga
Mağlubiyet veya galibiyet durumlarından birinde olmak! Bir mücadele var ise bu iki durum vardır! Belki böyle bir mücadelede yer almamak asıl galibiyet! Yani insanlık iyi kötü göreceliliğinde birbirini yerken, yenerken, yenilirken onların bu mücadelesinde taraf olmayan kazanabilir. İki kişi kavga ederken birbirini hırpalar ve yorar; üçüncü kişi her ikisinin de ulaşamadığına ulaşabilir! Klasik kız kavgasını bilirsiniz! Bir kız için iki kişi kavga eder! Bazı biri diğerini öldürür, biri mezara diğeri hapse girer! Kavga dışında kalan ise kızı alır! Buna benzer çok hal var aslında.
Kavga eden, kaybeder! Savunma adına yapılan kavgaları hep örnek verirler. O kavgalarda bile geride duranlar kazanır. Cephedekiler telef olur. O halde kavgayı kutsallaştıranlar çok kurnaz, kavgacıları gaza getirip geridekileri kollamış. Cephedekilere ise çok önemli makamlar vermiş ama Dünya’da değil! Mevzu uzun. Tüm seyirde buna benzer işler dönüyor. Kadim kutsalları deşersek buna benzer kurnazlıklar çıkar! Din adamları, din için savaşı önerir ama kendileri cephede olmaz! Veya başka savaş önerenlerin ortak noktası; cephede olmamak! Ya kutsal bir makamda ya da geride dururlar. Gaz verirler!
Son tahlilde; kavgaya girmeyen kazançlı çıkar! Kavga körükleyicileri kurnazdır, kendileri geride saklanır, sloganı yani gazı verir saklanır! Gaza gelip, başkaları için kavga vermemek gerek! Binler yıllık kavgaları veren cihangir toplumların genç nüfusu cephelerde telef olmuş! Onların sayesinde çokları rahat yaşamış! Araplar pek uğraşmamış mesela topraklarını korumak için Osmanlı ne güne duruyor! Toprağını kutsal ilan et, başkası korusun! Savaşmayan yabancılar ise mala mülke sahip olmuş! Hatırlatma babından olsun, kısa kesiyorum!
..
İCTİHAT PENCERESİ KAPALIMI?
İslam’ın evrensel misyonunu çağlara taşıyan yegane menbağ içtihattır. Allah insanın yaşamının genel çerçevesini çizmiş bunun dışındaki zamana ve zemine müteallik spesifik konuları ise bu temel hükümlere bağlı kalmak koşuluyla insan aklına bırakmıştır.Bu Allah’ın insana merhameti ve tanıdığı fikri özgürlüğünün bir göstergesidir. Bkz. Maide101-102 İslam’ın temel prensibi olan ‘Eşyada asıl olan mubahlıktır.’düsturu Allah’ın insan cinsi için sağladığı yaşam kolaylığını ve şartlara,zamana ve zemine göre hareket edebilme kabiliyetini sağlamışken bu akışın durması ise İslam’ın canlılığını ve dinamizmini yok etmiştir.Aklın yerini taklidin ve dogmanın alması,asıl ile füru olanın birbirine karışması skolastik bir Ortodoks İslam’ının doğmasını sağlamıştır bu zamanla İslam’ın bir yönetim biçimi olarak yerini seküler hukuka bırakmasına da zemin hazırlamış İslam-i bir hayat nizamı olmaktan çıkarmış bireysel bir mistik inanış haline getirmiştir. Bahsetmiş olduğumuz bu süreci hazırlayan sebepler siyasi,tarihi ve sosyal olup bu süreç uzun bir zaman serüveninde ortaya çıkmıştır. Başta şuraya dayalı yönetim biçiminin saltanatla birlikte ortadan kaldırılması,dini hassasiyetin yerini soy sop ve asabiyet anlayışının alması bu olumsuz durumun başlangıç sebebidir,akabinde uzun süren iç çekişmeler ve çatışmalarda sahabe ve tabinin ileri gelenlerinin ölmesi,uzun süren fikri ayrılık ve hizipleşmenin oluşturduğu mezhepleşme kavgaları ve oluşan tarafgirlik ve taassup atmosferi, Ehli Beyte ve onlardan tarafa duranlara uygulanan baskı tecrit ve dışlamaya karşın bir kısım tarafgir ilim ehlinin iktidardan yana oluşturduğu fikri atmosfer ve resmi din anlayışının dayatılması,sünnet fikri yerine daraltılmış hadis anlayışının ve resmi fıkıh anlayışının siyasi otorite tarafından dayatılması,farklı fikirlerin resmi din kurumlarınca sapıklıkla itham edilmesi ve bir çok ilim adamının sürgün ve idam edilişi temel siyasi etmenlerdir.Tercüme faaliyetleriyle birlikte farklı kültürlerin İslam’a girmesi, baskı ortamından bıkan halkın ilmi faaliyet yerine zahitliği ve münzevi hayatı tercih etmesi,zamanla felsefi tasavvufla birlikte doğru din algılama biçiminin bulanması ve bu kültürle birlikte İslam’a giren münzevi yaşam biçiminin din zannedilmesi ve İlmin ihmali bu ortamı hazırlayan sosyal sebeplerden sayılabilir.Batınilik ve diğer sapık fikir akımlarının cahil bırakılmış halk üzerinde etkili oluşu ve buna karşı resmi mezhep oluşturma tavrı ve İçtihadın bu resmi mezhep çerçevesinde oluşturulmaya çalışılması,halk için taklidin özendirilmesi ve bunun formüle edilmesi bu arada resmi görüşe uymayan bütün görüşlerin reddedilmesi ve kısıtlanması bu olumsuzluğun ilmi sebeplerinden sayılabilir.Bu ifade ettiğimiz sözleri ne kadarda kötü niyetli kimseler gelenek düşmanlığı olarak lanse etmeye çabalasa da biz esasen bu dönemlerde müctehit ve müceddit ulamanın gayretlerini ve ortaya koydukları güzel eserleri hayırla yad ediyoruz,bizim problemimiz kitabi kültürle değil piyasa kültürüyledir.’ Kara Kablı Kitap’ olarak fıkralara dahi konu olan bu kitap sırf taklidi ve cehaleti öğütleyen ve El cevap caizdir el cevap caiz değildir ifadeleriyle dolu ümmeti aptal ve koyun yerine koyan kültürle alakalıdır bizim isyanımız.Tarihte hiçbir selef alimi ben mutlak hakikat sahibiyim beni taklit edin beni ve benim gibileri taklit etmeyenler yoldan çıkar dememiştir.Bilakis onlar bunun tersini söylemişler bir çok alim taklidi imanı en azından caiz görmemiştir,bu alimler içinde taklidi geçersiz sayanlarda vardır,Kuranda atalar dini olarak zemmedilen ve alim ve ruhbanları ilahlaştırmakla eş görülen taassup maalesef bu gün dahi bir kısım insanlar tarafından sağlam Müslümanlık ve alimlere vefa olarak lanse ediliyor.Bkz.Tevbe31 oysa bakın İmam Gazzali İhya’sında ‘Taklit yolu ile mezhebe bağlanarak inceleme yapmadan yalnız duyduğuna inanmak sureti ile körü körüne orada donup kalmak,böyle bir kişinin müşahedesi hissine bağlanmış olur şayet kendisine bir ışık deliği açılırda inancının aksine bir gerçeğe ulaşırsa hemen taklit şeytanı ona saldırarak ’ecdadının inancına uymayan bu gibi şeyleri nasıl hatırına getiriyorsun der.’ Diyerek geçmiş ulemanın da taklide hoş bakmadığına bir numune teşkil eder.Bkz.İhya Ulumu-d Din s. 804 -807
19.yüzyılla birlikte seküler hukuk sisteminin İslam ülkelerinde hakim duruma gelmesiyle İçtihat müessesesi tamamen unutuldu,artık Müslümanlık tamamen bireysel bir duyarlılık ve vicdan meselesi olarak algılandı zaten içtihat edilse de uygulanacağı ortam kalmamıştı kaldı ki zaten kapı kapalıydı.İhvan-ı Müslümin hareketi,İran İslam devrimi,Hindistan ve Pakistan’daki Cemaat-i İslamiye hareketi ve diğer Selefi hareketlerle yeniden Kurana ve Sünnete dönme ideali İslam dünyasında canlandı.Radikal ve siyasal İslam temelli bu hareket alternatif sistem modelini tamamen içtihada müstenit olarak ortaya koydu aksi taktirde geleneksel kültür içerisinde böyle bir örnek söz konusu değildi onun içindir ki bu hareketler en başta gelenekçi dindarlardan tepki aldı,onlara göre tarihte her şey halledilmişti bize düşen onları taklit etmekti biz Kuranı anlayamazdık bu yeni İslamcılık sapıklık ve tahrifçilikti,bu akımı İngiliz misyoneri Lavrens’in talebesi Muhammet b.Abdul Vehhab kurmuştu ve her Kuranı anlayalım diyenin adı artık Vahabi idi.Peki şimdi kapı kapalıdır diyenlere soralım(içtihat kapısı)
1-Müslümanlar bu piyasa koşullarında,faiz, kredi,vade farkı,taksit v.s gibi klasik İslam hukukunda cevaz verilmeyen konularda ne yapacak.Faiz ile Riba aynı şey midir.
2-Zekat,sadaka,diyet gibi konularda nisap dediğimiz ölçü hala altınla ve gümüşle mi belirlenecek, arpa,buğday,üzüm,hurma ilk dönem itibarı ile sahip olduğu değeri muhafaza etmekte midir,zenginliğin yeniden tanımlanması gerekir mi villada oturup,mercedese binip birikmiş altını olmayana zekat düşmezken bütün variyeti 96 gram altın olana nasıl zekat düşüyor.
..
İnsan,iki öğeden müteşekkil,bilmeli,
Ruh ve beden,fazilet,saygı,sevgi önemli,
Okullarda,terbiye,ahlâk edeb vermeli,
Din ve ahlak bilgisi,asla ihmal edilmez.
Çocuklara,gençlere sahip çıkıp yetiştir,
..
Din Allahın yolu
Din Allahın yolu ona gideriz
İman bize rahmet şükür ederiz
Nurunun içinden kurandan derip
Allahın adıyla canı adarız
..
(Y) aptıkların din için,ALLAH rızası için
(A) LLAH ile kulunun bire-birliği için.
(Ş) EMS 'i oldun sen nice nice MEVLANA'ların
(A) lacaksın hakkını hem bu gün hem de yarın.
(R) AB 'bim sana en güzel ödülünü verecek
(N) URİ ismin nûrsuza nûr neymiş bildirecek...
(U) ğruna verdiğin bu uğraşın gerçek CİHAT
..
Bir gün Hoca Ahmet Yesevi'ye,
Sormuşlar müslümanmısın diye?
Sorana karşı durup arslan misali kükremiş;
Elhamdülüllah Türküm Müslümanım demiş.
..
S evda kokar ellerin aşktır adın sevdiğim
E llerin yüreğimdir gözlerin gözbebeğimdir
L ayıksın sevdama aşkın cennetimdir
M eleğim çiçeğim varlığın yaşama sebebimdir
A dın cennet kokar varlığın tek gerçeğimdir
D ünyam hülyam en güzel rüyamsın
O lamam yaşayamam sensiz canıma cansın
..
Dini otorite
Akademik kariyeri olmayanların her hangi bir konuda fikri olamaz mı? Yada fikir oluşturmak için o konuda mutlaka ihtisas yapmak mı gerekir?
Bu neden aklıma geldi?
Çok genç, çocuk sayılabilecek bir kaç kişi şöyle söyledi;
“Her konuda yazma,
Akademik kariyerin yoksa yazma! '
..
Tüm darbeler karşısında; İslamdan başka yoktur sığınağımız!
İslama bağlı kalırsak, kesintisiz devam eder bağımsızlığımız!
Bunlardan ders almazsak, iyi bilin ki devam eder akılsızlığımız
Hiçbir beşeri sistem liman değildir; Ancak İslamdır Rehberimiz
Bir buçuk asırdır; Müslüman Ülkelerin, düştüğü sefalete bak!
İslamın Halifesi gitti; Müslümanların itirazı yok, olur müstahak!
..
Mirac af Kandil Danca
Frygt for uretmæssig fortjeneste, skal du trække hænder...
Bitter tale, holde tungen..
Hvis du ikke er selvstændig fornægtelse, din situation er meget dårlig..
Den faldt feber, du basse becomed..
..
Mirac av Kandil - İsveçce
Rädsla för Syndapengar du dra tillbaka händerna...
Bitter tal, håll tungan..
Om du inte är självförnekelse, din situation är mycket dålig..
Den minskade feber, du älskling becomed..
..
Ya Rab…
Ne hakkıyla kul oldum
Ne de Efendimize layıkıyla ümmet olmayı başardım
Sanki bir ömür yaşamak için yaşadım, ne derleri gayem sandım
Bilmeden ve öğrenmeden sevmeye çalışsam da bir türlü içinden çıkamadım
Din adına hezeyanlara kapıldım, din adına konuşanlara inandım lakin yanıldım
Kime ne kadar inanacağımı şaşırdım, taassubiyet içindeki tasavvuf erbaplarına acındım
..
Aradığın, tanrı da, din de, peygamber de,
Ne havrada, ne kilisede, ne camide,
Ne arıyorsan bak, her şeye kendinde,
Bunlar bulunur, ancak insan suretinde.
Aradığın tanrıysa, işte aklındır
Din istersen, o senin vicdanındır,
..
Ne akıl ne tecrübe, uygunluk da arama,
Din Rab’bimizin emri, dışına hiç çıkma…
Kur’an, emirleriyle din Rab’bimden gelmedir,
Evrensel boyutuyla Rab’be sevgiler nettir…
Şüphen varsa aydınlan şehadetini getir,
..
Nâr üstüne nâr tavlandık,
Çıktık sevgi ocağından.
Âşk örsünde gül çekiçle,
Dövülürüz din dan! Din dan!
Baht başka biz başka sâfta,
..
Sen bahar dın dört mevsimin içinde
Bir goncaydın mevsimlerin göçünde
Açılmaya yüz tutmuş bir biçimde
Hoyrat eller yolmuş seni hozan sın
Şimdi sana hangi eller uzansın
..
Bir gece yarısı gir/ din aklıma
Kapıyı çalma/ dan dal(dın) içeri
Engel ol (a) madım
O zaman başladı senin benle,
Benim benle savaşım
Ve
Aklım firarda…
..
Yıllar, asırlar önce geldi islam
En,son, din neymiş düşünür insan
Sarıl elinle, söyle zikir et dilinle
Övün en son din islamla dininle
..
H erşeyim nefesim güneşimsin
A dın aşktır adın sevdamdır gözlerin baharımdır
V urulsakta yılmayız bir olduk kopamayız
V urulsakta yılmayız bir olduk kopamayız
A dın aşktır adın sevdamdır gözlerin baharımdır
H erşeyim nefesim güneşimsin
F eda olsun gençliğim aşkların en güzelisin
..