bir cumhurbaşkanı düşünün. uluslararası hukukun iç hukukun üstünde olduğu ilkesini çiğneyerek, ahimin zorunlu din dersi laiklik ilkesine insan haklarına ve özgürlüklere aykırı olduğu kararını eleştirerek kimyanını matematiğin zorunlu olduğu yerde din dersi neden zorunlu olmasın diyerek anayasayı çiğnemiştir. kimyanın matematiğin bilim dersi olduğunu bu derslerin olmadığı yerde bilimsellikten bahs edilemeyeceğini bilinmesine rağmen böyle sığ bir yaklaşımla türkiyeye bişe kazandırmayacaklardır. din ise soyut bir kavramdır. din inanç bazında ele alınır. biz kimsenin inancına ve yaşam biçimine karışmayız. bu bir demokratik duruştur. ama hiç kimseninde bize zorla din dersi vermesini ve inancımızı yaşam biçimimize karışılmasını asla kabul etmeyiz ve edemeyiz.
ayrıca reşit olmayan çocukları zorla kapattırarak türbana sokarak özgürlükler savunulamaz. on iki yaşındaki bir çocuğa türban takmak ona zorla din aşılamak bir özgürlük değildir. bu aslında gerici yobaz dindar bir nesil yetiştirmek için toplum muhendisliğidir. bu gelecekteki süreçlerde kadınları sosyal hayattan koparmak eve haps etmek için yapılan toplumsal projelerdir. üniversitede türban yasağı ne kadar yanlışsa orta dereceli okullarda türbanı serbest bırakmak ve türban taktırmakta o kadar yanlıştır. on iki yaşındaki bir çocuğu günah ve azap gibi korkularla yetiştirirseniz o çucuk kendi gel,şmiiliğini tamamlayamaz ve pozetif bilime çok uzak durmasına sebebiyet verecektir. ilk okullarda ve orta dereceli okullarda türbanı serbest bırakan hükümet söz konusu aleviler oldumu dut yemiş bülbüle dönüşürler. o özgürlük nidalarını unutur yerine despot ve bsakıcı bir tutuma girerler. alevi öğrencilerini zorla imam hatip liselerine gönderirler. aleviliği asimile etmek için her türlü yasal kurnazlıklara hilelere baş vururlar. sayın cumhurbaşkanı din dersinin zorunlu olmadığı yerlerde ülkelerde gençlerin uyuşturucu maddenin pençesine düştüklerini söylemektedir. bu uyuşturunun ve uyuşturucu tacirlerinin olması ve çoğalması zorunlu din dersinin olmadığıyla alakalı bişe değildir. bu uyuşturucuyla ve tacirleriyle mücadele etmemenin sebebi denetimsizlik ve etkin mücadelenin olmayışından kaynaklanıyor.
ayrıca uyuşturucu maddelerinin üretim yerlerininn müslüman ülkeler olduğunu, en fazla dini baskıların ve şeriatla yönetilen ülkeler olduğunu da bütün dünya biliyor. bunu n örnekleri afganistan iran fas yemen gibi ülkeler olduğunu bütün dünya kamo oyu biliyor. zorunlu din dersini savunmak için böyle bir kılıfa sokmak insanları cahil görmekten başka bişe değildir.
zorunlu din dersi uygulaması ve savunulması aslında hiç bir cumhuriyet değerlerini içselleştirmediği aşikardır. gelecekte rejimi değiştirmek için ve türkiyeyi bir din devletine dönüştürme projesinden başka bişe değildir. bu bir niyet okumak değildir. bu bir siyasal projedir. bu tamamen laiklik ilkesini uygulamadan kaldırmaktır.
mademki çok özgürlükçüsünüz. mademki demokratsıniz. gelin zorunlu din dersini kaldırın seçmeli ders yapın giden gider gitmeyen gitmez. esas demokrasi insanlara zorla inanç aşılamaktan geçmez. insanları inançlarından özgür bırakmaktır. copla dipçikle insanlara din veremezsiniz. verdinizmi bu islami faşizm olur.
..
Diyanetin kırmızı çizgisi cem evleriymiş. diyanetin cem evleri hakkında yaptığı açıklama şudur. cem evlerinin ibadethane olarak kabul etmediklerini, cem evlerinin mabet yeri olarak tanımayacaklarını beyan ederek bunun kırmızı çizgileri olduğunu ifade ediyor.
Şimdi anayasanın tanımına bakalım. anayasada devlet laik sosyal ve hukuk devletidir diye tanımlanıyor. laik bir ülkede. inançlar serbest ve özgür olur. inançları devlet değil o inancı ancak inananlar belirleyebilir. devletin ve diyanetin inançları belirleme ve tespit etme ne hakkı vardır nede yetkisi vardır. bir insanın ibated yerini belirlemek tanımak ve tanımamak devletin ve diyanetin ne hakkıdır ne de görevidir. eğer siz laik bir ülkede yaşıyorsanız ve anayasayı uygulamak istiyorsanız ve anayasanın laiklik ilkesine bağlıysanız böyle bir yetkiniz ve böyle bir hakkınız yoktur ve olamazda. eğer aksi bir şekilde davranıyorsanız ve yasayı uygulamıyorsanız siz anayasal suç işliyorsunuz. ki zaten yaptığınızda budur. anayasa da tanımlanan laiklik ilkesi tanınmıyor, ve çiğneniyor. devletin ve diyanetin uygulamış olduğu politikalar tamamen anayasaya ve yasalara aykırıdır. alevilere karşı uygulanan ötekileştirme ve hakaret dolu uygulamalar hiç bir zaman terk edilmemiştir. alevilere uygulanan ayrımcılık gittikçe fazlalaşıyor.
Seçimlerde önce AKP NİN seçim beyannamesine giren cem evlerine yasal statüyü vereceklerini, cem evlerinin ibadet yeri olarak tanıyacaklarını deklere eden akp hükümetini eleştirerek cem evlerinin ibadet yeri olarak tanınmayacağını, ve bu konu bizim için kırmızı çizgileri olduğunu belirtmişlerdir. şimdi diyanetin bu açıklamasını demokrasinin ve laik lik ilkesinin neresine koyacaksınız. Diyanetin bu açıklamasına hiç tepki vermeyen iktidar esas özüne dönmüştür. seçim beyannamesinde söylediklerini diyanet üzerinden inkar ve unutturma çabasına giriyorlar. aslında bunun bir danışıklı dövüş olduğuda apaçık ortadır. iktidarla diyanetin ağız birliği ettiği için kendilerinin söyleyemeyeceği ve gerçekleştirmek istemedikleri bir bir yasayı diyanete söylettiriyorlar. bu aslında iki yüzlü bir politikadır. şayet öyle değilse iktidar neden susuyor. diyanetin bu açıklamalarına neden tepki vermiyorlar.
Ayrıca diyanet bu açıklamalarıyla kendisini meclisin üzerinden görerek meclisin yane yasamanın görev alnına müdahale ederek görev gaspı yaptığıda aşikardır. diyanet başkanı hangi hakla ve hangi yetkiyle meclisin görev alanına girerek yasamaya yön vermek istemektedir. bu cesareti kimden almaktır. diyanet ne hakla aleviliği tarif ediyor. alevilerin nasıl ibadet edeceğine nasıl inanacağına hangi yetkiye ve hangi hukuka göre tarif etme hakkını kendisinden görmektedir. bir kere böyle yaklaşımlar, insan temel hak ve özgürlükleri yok saymak, ve ayaklar altına almak demektir. diyanetin bu yaklaşımı inanç özgürlüklerini baskı altına alarak yok saymaktır.
Diyanetin aleviliği tarif ederek alevileri sünnileştirme politikalarının bir parçasıdır bu söylediği kırmızı çizgisi.
Diyanetin kuruluş felsefesine gelelim. anayasada laiklik ilkesinin tanımına rağmen diyanet kurulmuştur. aslında laik demokratik bir ülkede diyanet diye bir kurum olmaz. eğer laik bir ülkede diyanet kurulmuşsa o diyanetin görevi insanları zorla sünnileştirmek değildir. diyanetin görevi tarafsızca, bütün inançları, eşit derecede temsil ederek, bütün inançların özgürce tarafsızca ibadetlerini gerçekleştirmelerini sağlamaktır. laik bir ülkede diyanet bütün inançları, bütün mezhepleri, bütün dinleri eşit bir şekilde temsilini sağlamaktır.
Diyanetin görevi sadece bir din ve sadece bir mezhep üzerinden toplum muhendizliğini yapmak değildir. başka inançları ve dinleri dışlayarak insanları zorla sünniliği inandırmak ve aşılamak değildir. diyanetin görevi benim nasıl ibadet edeceğime karar verme görevi değildir.
diyanet aslında devletin kendisine vermiş olduğu bir görevi .ifa ederek toplumu tek din, tek mezhep, tek dil üzerinden inşa ederek devletin asimilasyon politikalarını gerçekleştirmek ve uygulamaktır. diyanet din üzerinden toplumu devlete köleleştirmek için asil görevini yapmaktadır. dinle inançla toplumu baskı altına alarak iktidarın çıkarlarını korumak ve kollamaktır. diyanet iktidarı eleştiren bütün demokratik kuruluşları şeytanlaştırarak iktidarın baskıcı gücünü arttırmaktır.
laik ve hukuk devletin uygulamalarına bakalım. eğer bir ülkede anayasası laik lik tanımını yapıyorsa eğitim sisteminide seküler yapmak zorundadır. yıllardan beri aleviler ve gayri müslümler zorunlu din dersine karşı mücadele veriyorlar. çocuklarına zorunlu din dersi verilmesine karşıdırlar. din dersinin seçmeli olmasını istiyorlar. din dersinin isteğe bağlı olarak verilmesi gerektiğini. ve durmadan buna karşı mücadele veriyorlar. ama iktidarlar hiç bir zaman bu isteği kabul etmediler ve etmiyorlarda. iktidarlar bu konu gündeme gelirse diyanete müracaat ettiklerini ve diyanetin aleviliği tanımadığını ve cem evlerini de ibadet yeri olamayacağını dile getirerek işin içinden çıkmışlardır. ve zorunlu din dersine din kültürü adı altında kılıf bularak kitleleri uyutmaya çalışıyorlar.düşüne biliyormusunuz. laik bir ülkede din dersi zorunludur. başka hiç bir ders zorunlu değildir. ama din dersi zorunludur. bu nasıl laiklikse. avrupa insan hakları mahkemesinin kesin kararı var. zorunlu din dersi laikliğe ve insan haklarına aykırıdır diye. türkiyeyi bu haksız bulmuştur. ve bütün bu kararlara rağmen türkiye hala alevi çocuklara zorunlu din dersi vermektedir. bu nasıl hukuk devletidir anlamadım gitti. hukuk devleti hukukun vermiş olduğu kararlara uymak zorundadır. ve mahkemelrin almış olduğu kararları hayata geçirmek zorundadır. hele hele uluslar arası antlaşmaların ve uluslar arası hukuk her türlü iç hukukun üstedir diyede, uluslar arası anlaşmalara imza koymuşsanız uymak zorundasınız. bütün bunlara rağmen siz avrupa insan hakları mahkemesinin almış olduğu kararlara uymuyorsunuz. ve hiçe sayıyorsunuz. bütün bu olanları göz ardı ederek insanları kandırırcasına türkiye demokratik laik sosyal ve hukuk devletidir diyede nutuk atarsınız. diyanetin yasamanın üzerindeki vaseyetini kırmayarak o vaseyete uyarak inkar ve ötekileştirme politikalarınızı geliştireceksiniz. sonrada insanlara dönerek ilericilik yapacaksınız. şirin gözükmek için popüler söylemler geliştireceksiniz. insanlar artık sizin bu iki yüzlü sahte politikalarınızı biliyor ve anlıyorlar.
Ey diyanet cem evleri sizin kırmızı çizginiz olmasın sizin kırmızı çizginiz uyuşturucu olsun, sizin kırmızı çizginiz kadın cinayetleri olsun, sizin kırmızı çizginiz çocuk ölümleri ve katliamları olsun. sizin kırmızı çizginiz dolandırıcılık ve hırsızlık olsun.. sizin kırmızı çizginiz mercedesler olsun. sizin kırmızı çizginiz doğa katliamları olsun.
..
Imam Sürensoy
Imam Sürensoy bu katlaiama bu vahşete söylenecek hiç bişe bulamıyorum din adına ve dini kendi cinayetlerini meşrulaştırmak için.bu siyasi cinayetlerine alet etmektedirler.. allahu akber diyerek insanları katleden bu canileri allahta lanetliyordur.katliamlarına ve siyasi cinayetlerine kılıf aramak ve bu katliamlarının içine islamiyetide katarak meşrulaştırmaya çalışıyorlar. orta doğudaki bu sonu gelmeyen vahşetler nedense hep mazlum ve ezilen halklara karşı emekçilere karşı yapılmaktadır.dünyaya şeriat yobazlığını getirmeye çalışan bu radikal islamcıların esas finansman kaynğını vahabi devletini yaymaya çalışan suudi ile onun işbrilikçileri ve türkiyedeki destekçilerinde bu vahşette bu katliamlarda parmakları vardır. bu gözü dönmüş katiller kendilerini cenabı allah adına hareket etme hakkını ve yetkisini görmekteler. kendi cinayetlerine allahıda ortak etmektedirler. bu şekilde islamı vahşetle yanyana getirerek dünya komu oyu önünde terörle anılmasına vesile olmuş oluyorlar.dünyanı neresinde din adına cinayetler işleniyor.din adına katliamlar yapılıyor. bu müslümanların yaşadığı ülkelrde oluyor. başka ülkelerde din adına inanç uğruna cineyetler katliamlar olmuyor.herkesi kendileri gibi yaşamaya mecbur etmeye, kendileri gibi inanmaya mecbr etmeye kendileri gibi düşünmeye krndileri gibi ibadet etmeye mecbur etmeye çalışıyorlar.katliamlarla cinayetlerle insanları korkutarak sindirmeye ve yok etmeye çalışıyorlar. böyle bir mantık orta çağlarda bile görülmemiştir.dini kendilerine referans ederek hakimiyet alanlarını genişletmeye çalışıyorlar. artık dünyanın bunu görmesi ve ona göre önlem almaları gerekiyor. dünyayı yöneten ve demokrasi insan hakkını savunanlar ülkeler nerede acaba. söz konusu çıkarları olursa bütün insanlık değerleri unutuluyor.
..
imam hatipli subaylar yetişirse ve orduda belli bir üstünlük sağlarlarsa belli bir süre sonra cumhuriyetin ve laikliğin canına okurlar. okullarla beraber eğitim alanındanda tamamen çağdışı eğitimlerle ortaçağın karanlıklarına gömülürüzki, bu hiç te hoş olmaz türkiye için.bunun acusını onbeş yermi sene sonra tamame anlarız. ve yaşamaya başlarızki. çağdaş dünyayı ve şu anki türkiyeyi, ararız. ozamanda çok geç kalmış ve iş işen geçmiş olacaktır.bu konuda korkak aydınlar ve korkak medyanın çok büyük katkıları vardır.o zaman türkiye baştan başa bir açık ceza evine dönüşecektir.anlamıyorum. dünya halkları özgürlüklerini ararken, türkiye halkı kendi i elleriyle kendi özgürlüklerini yok etmeye çalışıyorlar.bu kadar pasif bu kadar zavallı bu kadar bilinçsiz halk görmedim.yöneticilerin bütün uygulamalarını sorgusuz sualsiz kabul eden, kendilerine yapılan hakaretleri bir lutuf olarak gören başka bir halkı bulamazsınız. bu ancak türkiyeden yaşayan halk için geçerlidir.bildikleri tekşey vardır. din adına insanları ktletmek ve yok etmektir. başkada hiç bir sorumluluk ve hak aramaları olmaz. kendilerin yurttaş olarak değil yöneticilere kul olarak görüyorlar.kendilerini birey olarak değil cemaata ait bir nesne olarak tanımlıyorlar. ve kendilerinin bütün davranış ve toplumsal sorumluluklarını şığların ve din sömürüsü yapan siyasetçilerin ellerine teslim etmiş durumdalar.ve kendilerinin hak ve hukukunun sadece cematların ve din tacirlerinin elinde görüyorlar. bu kadar sığ bu kadar gerici ve dünyanın gelişiminde haberi olmayan bir toplumal yapıya doğru gidiyoruz. eğer böyle devam ederse gün gelirki günümzdeki afganlardan dahada beter bir durumdan oluruz.
Bütün aydın ve sorumluluk sahibi yurttaşların bu gidişata dur demeleri için toplumsal demokratik bir muhalefet oluşturmalıyız.brlik ve beraberlik oluşturarak dyanışmayla demokratik yollarla demokrasi mücadelesi vermek lazımdır.yoksa yarın çok geç olabilir.
..
1978 18 aralığından kürtleri ve alevileri imha etme planını doğrultusundan maraşta yapılan katliamımın 33,nçü yıl dönümü dolayısıyla katliamlara uğrayarak şehit olan bütün canları saygıyla anıyorum.faşist sistemin faşist elemanlarınca aylar önceden tertiplenen alevilerin solcuların kürtlerin evleri önceden belrlenerek imha edilmeleri sistemli bir şekilde uygulanarak katliam gerçekleştirmişlerdir....çağdaş eğitimini tamamlamış demokrasiye inanmış,insan temel hak ve özgürlüklere sahip çıkan.emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki kirli emellerini bilen bu aydın demokrat alevi ve sol kesim. bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini sürdürdükleri içn bu katliamlara uğramışlardır.sömürü düzenine ve emperyalist güçlere ve onların işbirlikçile
rine karşı demokratik taleplerini dile getirdikleri için imha edilme kararı çıkarılmıştır.Türkiyede halkların hassas oldukları kutsal yönleri kullanılarak tertiplenen olaylar din için cihat çağrısı yapılarak insanlar galyana getirilerek din için savaşın soluganları atılarak,tekbir sesleriyle aleviler demokratlar solcular ve kürtler katledilmişlerdir.. bilinçsiz toplumları yönlendirmek galıyana getirmek çok kolaydır.hele konu inançsa konu dinse hiç düşünmeden katliamlar yapıyorlar. ama ne için ve neden yaptıklARINI ASLA BİLMEDEN ASLA ANLAMADAN faşitlerin krli emellerine hizmet etmiş olurlar.yaptıklarrıyla dine hizmet etmiş olduklarını sanırlar.halbuki islamiyette insan katletmek günahtır.allahın verdiğ canı allahtan başksı alamazderlerya. onlara allahın emirlerini bile çiğnediklerini bimeden katliamlara katıldılar.DİN ADINA ALLAH ADINA İSANLARI KATLETME HAKKINI KENDİLERİNDEN GÖREREK ÇOLUK ÇOCUK,GENÇ YAŞLI,KADIN KIZ,HAMİLE,DEMEDEN NİCE CANLARI KATLETTİLER.derin devletin eliyle uygulamaya knulan bu maraş ve benzeri katliamlar.türkiyedeki amerikan emperyalizmini ve onların uzantıları olan işbirlikçilerin faşistlerin uygulamış olduğu katliamlardır.amaç türkiyede gittikçe güçlenen anti amerikan anti emperyalist anti faşist hareketini kırmak.türkiyeyi kendi çıkarları doğrultusundan dizeyen ederek ortadoğudakii hakimiyetlerini sürekli kılmak içindir.ortadoğudaki enerji kaynaklarını sürekli denetim altında tutmak içindir. bilinçlenmiş türkiye halkı buna karşı direndiği sürece emperyalistlere yaşama şansı vermeyeceği için,türkiyede işbirliçi faşistlerin vasıtasıyla iç çatışma yaratarak güçlenmesini engellemek için yapılan katliamlardır.bu yüzden şitdetle katliamları yapapanları lanetliyorum
dostlatlar bu bir şiir değil bu katlaamlara uğrayan insanlarımızı anmak tır.
..
sayın şafak paveyin konuşmasına aynen katılıyorum.yrinde ve çok duyarlı bir konuşmaydı. şafak hanımı eleştirenlere bir bakıyorum dünyadan haberi olmayan ve demokrasinin ne olduğunu bilmeyen klişeleşmiş mantıkla değerlendiren yaklaşımlarla karşı karşıyayız.
Türbanı özgürlük sorunu olarak görenlerin başkalarının özgürlüklerine müdahale etmekten geri kalmıyorlar.türbaın özgürlük sorunu olarak görenler, şafak paveyin pantolun giymesine müdahele edenlerdir.okullardan zorunlu din dersi getirip alevi çoçuklara zorunlu din dersi veren zihniyettir.cem evlerini cümbüş evi olarak gören zihniyettir.cem evleri ibadet yeri değildir. ibadet yeri camidir diyerek alevileri zorla camiye sokmaya çalışan zihniyettir.oruç tutmayanları işten kovan hatta zaman zaman katliam yapan zihniyetir.kapalı kadınları överken açık kadınlara sürekli hakaret eden anlayıştır.türbana özgürlük diyenler insanların yaşam biçimine müdahale eden, insanların yemesine içmesine karışan giyimine kuşamına karışan zihniyetin temsilcileridirler. başkalarını özgürlüklerini yok ederek kendi yaşam biçimini o yok etmek istedikleri yaşam biçiminin üzerinden inşa etmeye çalışan bir siyasi hereketle karşı karşıyayız..toplumu tek tipleştirme operasyonuyla karşı karşıyayız. eğer böyle devam ederse gün gelir herkesi başını kapatmaya zorlayacaklardır.bütün insanlar baskı altına alınarak sünni inancın dışındaki bütün inançlar yok edilerek cezalandırılabilir. çünkü gidişat böyle göstermektedir.
Devlet insanların ne giyeceğine karışmasın diyorlar. evet devlet insanların ne giyeceğine karışmasın bizde diyoruz karişmasın. ama devlet insanların neye inanacağına neye inanmayacağında karışmasın insanların nerede ibadet edeceğine yada etmeyeceğine karışmasın. insanlara zorla inanç aşılamaya kalkmasın.insanların içki içmesine karışmasın. açık giyenmesine karışmasın.. insanların düşüncelerinin şekillendirmesine karışmasın.devlet dini kuralları hukuk sisteminin içine koymaktan vaz geçsin.alevi köylerine zorla cami yapmaktan vaz geçsin. ve şu anda bütün özgürlükleri yok eden bütün bunları yapann bir iktidarla karşı karşıyayız.iktidarın istediği tek özgürlük kendi siyasal düüşncesine ve siyasal tabanınadır. başka alanların özgürlükleri iktidarı ilgilendirmediği gibi ayrıca yok etmeye çalışan zihniyette olan bir iktidar var karşımızda. türbana özgürlük diyeceksiniz ama diğer tüm alanların özgürlüklerini yok edeceksiniz bu tamamen iki yüzlü bir politikadır.
..
anayasa mahkemesinin,türban yasası olarak bilinen anyasa değişiklini iptal etmesiyle laiklik ilkesi güvence altına alınmıştır.eğer serbest bırakılmış olsaydı laiklik ilkesi tamamen tahrip edilmiş olurdu.Anayasa mahkemesinin iptal kararı AKP. nin siyasal projesine kısmende olsa bir set çekmiş oldu laiklik anayasanın değiştirilemez,değiştirilmesi teklif dahi edilemez temel maddelerden bir tanesidir Bu anyasa değişikliğini yapanlar partiler özgürlükler arkasına saklanarak,türkiyeyi ortaçağ karanlıklarına doğru sürüklediklerini farkına varamıyorlar her halde.Laikliğin olmadığı bir ülkede demokrasiden.özgürlüklerden,hukuktan,bahs etmek mümkün değildir.Eğer anyasa değişikliğini yapmak istiyorsanıza askeri cunta tarafında topluma zorla kabul ettirilen on iki eylül anayasasını temelinde değiştirelim.sadece türbanla ilgili kısmını kendi siyasal projesinin doğrultusun değişiklik değil,daha çağdaş daha özgürlükçü hukukun üstünlüğünü egemen kılan.bir anayasa değişikliğine gitmenin tam zamanıdır. Şimdide türkiyedeki laikliğe bakalım.Acaba türkiye gerçekten laik bir devletmidir.evet anayasada belirttiği gibi laiktir.ama zayıf bırakılmış bir laikliktir.alevi toplumuna hiç yer verilmemiş,alevi inancına sahip insanları hukuken yoksayan bir devlet ne derece laik olabilir,bunuda düşünmemiz lazım.Gerçek laik bir ülkede diyanet olmaz.Eğer diyanette olursa,o diyanette bütün ianançlar eşit derecede temsil edilir.Din dersleri zorunlu olmaz alevi çocuklara zorunlu din dersleri verilmez.kendilerini özgürlükçü diye topluma lanse eden AKPziyniyeti bu baskılar ve yok saymalar karşısında neden tavır belirlemiyor neden gündemine almıyorlar.. bu ülkede tek sorun suni olarak yaratılan türban sorunumudur,Anayasanın onuncu maddesine rağmen, alevi leri asimile projesini hayata geçirilmiş ve uygulamasında sakınca görülmemiştir.Yane alevileri zorla baskıyla,katliamlar yaparak sünnüleştirme çabaları vardır Biz aleviler olarak bütün bu oyunları bozacağız ve bu baskılarada boyun eğmeyeceğiz.Alevi öğretisinde öncelik insandır.Bizim felsefemizde ayrımcılık,ırkçılık,bölücülük,yoktur ve olamazda kim olursan ol önce insansın
,
bu yazımı türban yasasının iptal edilişini hemen ardından azbuz huerernler web sayfamdan yayımlamıştım. şimdide sayın başbakanın.dindar dinine ve kinine sahip, davasına sahip çıkan bir gençlik istiyorum söylemlerinden sonra faecebook sayfamdan yayımlamı gereğini his ettim..bir ülkede eğer bir başbakan insanların neye inannıp neye inanmayacağına karar veriyorsa.. çağdaş insanların buna karşı duyarsız kalmaları doğru olmaz kanısındayım.tabiki her insanın bir inancı vardır. ama insanların neye inanıp inanmayacağına. ancak kendi iradeleriyle karar vermeleri gerekiyor. insalara zorla inanç veremesiniz. verdinizmi bunun adı demokrasi olmaz. bunun adı despotluk olur.sonuda ortaçağ karanlığına döner. bu da türkiyeyi karanlıklara doğru sürükleyip götürür,
..
tekbir getirerek insan yakan.
yakarken gülerek bakan.
ülkeyi amerikaya satan.
sizi gidi din bezirganları.
namaz niyaz dersin
bilerek kul hakkı yersin
bedavadan geçinmeyi seversin.
sizi gidi din bezirganları.
..