Din ve bireysellik
Profesör tahtaya mükemmel bir formül yazsa ve bir ara yaramaz bir çocuk gelip formülün içinden sadece bir rakamı değiştirse ve formülü binlerce öğrenci de not alıp öğrense ne olur? Dünya üzerinde dini kuralları kanunlarına tatbik ettiğini iddia eden toplumların şu anki hali bu…
Din hep bireyseldi! Zaman içinde toplumsallaştı/ toplumsallaştırıldı…
Evveli ve ahiri içine alan büyük bir sistemin varlığı ve bu sistemin aslında kusursuz çalıştığı apaçık görünüyor. Görünen kusurların bu sisteme uymamak / uyamamaktan kaynaklı olduğu göz ardı edilmemeli. Sistemin kendi işleyişi gereği uygun hareket edenlerle zararı olmadığı, sisteme aykırı hareketlerin ise sistemin çalışmasının bozulmasına müsaade edilmeyeceği için sistem tarafından dışlanacağı ve bunun sonucunun ağır olacağı bilinmeli. Farklı boyutlarda ebedi olarak devam edecek olan insanın varlığının terakki etmeye müsait olması ve sisteme uymamak yüzünden terakki edememe, alçalma gibi bir sonuç ile karşılaşılabileceği muhtemelken; aklı olan terakki etmek ister. Yani açılıp ağaç olmak varken çürüyüp zayi olmayı kimse istemez.
Birey kendisini bencillik, başkalarına hükmetme, her şeyi bildiğini sanma ve sadece kendi düşüncesinin doğruluğu sanısından kurtarmadıkça topluma vereceği bir şey de yoktur. Yani bireysel başlar topluma yayılır iyilik ve terakki de kötülük ve sefalet de... Sıkıntıların kaynağının başkalarına müdahale etmek olduğunu söylüyorum. Bu hakkı kendinde görmek...
İnsanlar hayallerindeki kabul ettikleri yaşam tarzını her ne şekilde olursa olsun sınırlandırıyor ise gerçek yaşamı ile hayali çelişiyor ise bu çelişki hastalık veya sapıklık olarak yansıyor. Adam beraber olduğu kadınları sıkı bir disiplin ve örtü ile sınırlıyor fakat kendisi de rahat ve dekolte hanımlara bayılıyor. İşte bu çelişki hastalık veya sapıklık olarak açığa çıkıyor. Mevlana ne de güzel söylemiş.“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.” Nasıl olmak istiyorsan öyle davran ki arzuladığın yaşam ile yaşadığın arasındaki fark hastalık yapmasın. İdrar sıkan altına eder. Cinsel açlık çok değişik boyutlarda açığa çıkar. Cinsel açlığı cinsel yasaklarla daha da vahim hale getiren bir toplumun kaçınılmaz sonudur yaşanan. Öyle bir garabet ki adamın hanımı paçoz giysiler içinde kendisi de tango kadınların peşinde. Yani gönlünde olanı kendi dünyasında yaşamıyor. Çözüm cinsellik üzerinde kurulu tabu ve geleneklerden kurtulmak…
En büyük cihat insanın nefsiyle yaptığı cihattır.
Yani Firavunlar da türedi, zalim hükümdarlar da...
Kimi din kurallarını yanına aldı kimi karşısına.
Kurtuluş bireysel olmalı, toplum da bireylerden müteşekkil olduğundan toplum da dolaylı yoldan kurtulur.
Yani kendi dışımızda çözüm aramamızın bize faydası olmayabilir.
Tarih boyunca yapıla gelen en büyük hatadır başkalarını yola sokma isteği. Bütün sıkıntıların kaynağıdır bu. Fakat her birey kendini kendi istediği yaşam tarzından ödün vermeden, başkalarının alanlarına girmeden terbiye etse toplumda çok az hasta ve hastalıklı olur.
Ahmet Bektaş
Ahmet BektaşKayıt Tarihi : 17.4.2008 23:52:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Bektaş](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/04/17/din-ve-bireysellik.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!