Yoktu Tanrı
sıradan bir yaşamda.
Anlamsızdı,
anlamsızlık yok iken
ve gereksiz…
Sebepsizdi,
sebepsizlik yok iken
ve değersiz…
Sıradanlığı aştığı an insan;
anlam katmaya başladı
tüm hayatına
ve gereklerini gördü
anlamlı yaşamanın…
Sebep bulmaya başladı
tüm olaylara
ve değerini anladı
sebepli varolmanın…
Ama ki güçsüzlüğü
sınırlı varoluşundandı.
Oysa gelişmesinin yolu
sınırları aşmaktı.
Anlamın sınırını
sürekli genişlettikçe;
anlamını kaybetti
anlamlar denizinde.
Ve böylece kendinde,
gereksizlik hissetti…
Sebepler sorgularken
hep sınır ötesinde,
sebebini kaybetti…
Ve o an kendisini
çok değersiz hissetti…
O andan itibaren;
sınırsız anlamları,
gerekli varolmayı,
sebepli yaşamayı,
en değerli olanı,
olmayanda yarattı…
İnsanlaştığı her an,
insandan uzaklaştı.
Yoksun olduğu her şey,
kurduğu bütün düşler
Tanrı’da metalaştı.
Çektiği ıstıraplar,
dinsel bir boyut buldu;
ve dinsel ıstıraplar,
gerçeğe tepki oldu.
Sınırsız mutluluğu,
yaşamın sınır ötesinde
bulmayı hedef bildi.
Olmayana kavuşmak;
kavuşamamanın
olmaması değil miydi?
Ve ilk Tanrı’sı onun
yarattığı totemdi…
Bir tutamdı
gülüşü gülden…
Bir tutamdı sevgiyle
tanrısal sevdam, elinden…
Bilmelisin ki sevdiğim;
sana ben böyle inandım,
cehenneminde değil ama
elem dolu bir azapla,
aşkınla ben
burda yandım…
Kayıt Tarihi : 29.10.2009 22:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)