Din;
Babadan oğula intikal eden bir soy ad;
Kişinin dünyaya gelmiş olduğu ülke
ve içinde yetiştiği milletten almış olduğu milli bir kimlik;
sadece toplum hayatı için tehditleri ortadan kaldırmayı amaçlayan ahlaktan ibaret bir asilimilasyon aracı;
birilerinin uydurduğu toplumları uyutmak için kullanılan AFYON değildir.
DİN;
HAYATIN TÜM ÜNİTELERİNDE, VARLIK GÖSTEREN, HAYATIN OLMAZSA OLMAZI, insanın Yüce yaratıcı olan Allah cc. ve sair varlıklar arasındaki tüm ilişkilere insan onur ve konumuna yakışır düzen verecek disiplinler kaynağı, hayatına anlam kazandırıp, özellikle Allah’a ve ahrete iman esasları ile insana vermiş olduğu ÖLÜMLE YOK olunmayacağı müjdesi ile yaşamı sonu SIFIR olan dramatik bir sahne oyunu;
Dünyayı zorlu işlerde sadece karın tokluğuna bir ömür zorunlu yaşanılan ESİR KAMPI olmaktan kurtarıp, yaşanmaya değer kılan KANUN, KURAL VE DEĞERLER HAZİNESİNİN KUTSALLIĞINA YARAŞIR GENEL ADIDIR.
Aksini iddia edenler, SADECE YOK OLMAK İÇİN BİR ÖMÜR, DERT, BELA, SIKINTI, HASTALIK VE SAKATLIKLARIN TEHDİDİ ALTINDA SÜLÜK GİBİ SÜRÜNÜLEREK SÜRDÜRÜLEN BAKTERİYEL HAYATIN mantıklı bir izah ve yorumunu yapsınlar.
Yoksa;
Beşerin hayatına anlam ve değer kazandıran,
saadet kaynağına kirli elleri ile zehirli dillerini sokmaktan vazgeçip;
YOK OLMAK İÇİN YAŞANILAMAYACAĞI MANTIĞININ
AKILLI MODERN VE MEDENİ İNSANA YAKIŞAN GEREĞİNİ YAPSINLAR.
Unutmasınlar ki;
Resimlerde, videolarda, filmlerde, hatıralarda ve heykellerde yaşamak, insanın ölümsüz ve ölümsüzlük isteyen ruhunun, ebediyet arzusunu tatmin etmeye yetmiyor.
Kayıt Tarihi : 11.12.2013 13:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Selamlar.
Çok güzel olan bu tesbitler
güzel beyanlarla takdim edilmiş.
BAKINIZ ÜSTAD NE DİYOR;
Eğer insan, yalnız câmid bir vücud olsaydı, veyahut yalnız mideden ibâret nebâtî bir mahlûk olsaydı, veyahut yalnız mukayyed, ağır ve muvakkat ve basit bir zât-ı cismâniye ve bir cism-i hayvanîden ibâret olsaydı, öyle çok kasırlara, çok hûrilere lâyık ve mâlik olmazdı. Fakat, insan öyle câmi’ bir mu’cize-i kudrettir ki, hattâ şu dünya-i fânîde, şu kısa bir ömürde, şu inkişaf etmemiş bâzı letâifinin ihtiyacı cihetiyle bütün dünyanın saltanatı, serveti ve lezâizi verilse, belki hırsı tok olmayacaktır. Halbuki, ebedî bir dâr-ı saadette, nihayetsiz istidada mâlik, nihayetsiz ihtiyaçlar lisâniyle, nihayetsiz arzular eliyle nihayetsiz bir rahmetin kapısını çalan bir insan, elbette ehâdiste beyân olunan ihsanât-ı İlâhiyeye mazhariyeti mâkuldür ve haktır ve hakikattir.
Saygıyla selamlarım
TÜM YORUMLAR (4)