Dilsiz Sancıların Tabletidir Sevda

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


33

TAKİPÇİ

Dilsiz Sancıların Tabletidir Sevda

Çerçevesiz resimlerin kıyım içlenişlerinde adım, özlemin adaşıdır aşk

Günsüz ayrılıkların elim derinliğinde bir başınayım, sabırdır pusatım

Delirmiş fısıltılar var ruhumun izbelerinde, yokluğunu kanla yıkarım

Bahar gelmiş yüreğime heyhat, umudun penceresinde hüznü gözlerim

Beyaz güllerle donatılı serin bir vaha arıyorum seni düşündükçe. Acının tam ortasında zamanı sözcüklerle durdurup, senli şiirlerin lal meridyeninde aşk ve sevginin figürlerine kâinatı çağırmak istiyorum. Harflerin kendine eş ve anlam aradığı bu çelişkili coğrafyanın tam ortasında haykırmak istiyorum tüm gücenmişliklere. Hızla tükenen ömürlerin talan ovalarına sevginin anlamlarını dikerek, çok sesli bir dirilişin piyonlarıyla kendi öykümden çok, aşkın, sevginin ve sevdanın resmini asmak istiyorum.

Soylu cennetler arardık oysa kanımızdaki şarkılar özlemle buluşunca. Yolunu arayan suların kayıp ömürlerine düşler dikerdik, sahipsiz yaşanmışlıkların kırık akşamüstlerinde kendi terimizi elimizin tersiyle silince. Şarapnel umutlarımızın cenderesinden yoksul umutlarımızı serperdik ve gönlümüzün kıyılarında açan menekşe helalleşmeleriyle ömür geçiştirirdik. Her an bizden önce yaşamıştı sanki biz sevdalı ellerimizin ütopyasından ipekten seviler geçirirdik, ölüm ve umudun kaygan rahlesine tutunup nefretin cehennem kapılarından aşkla geçerdik.

Elde kalan hüzünlerin penceresinde kanadı ıslak bir güvercin bakışıydım sana, dargın gönlünün yakamozlu denizlerinden martıları gözlerken. Fakir çocukların yırtık cebinde bozdurulmamış umutlar arardık, ruhumun küpeştelerinde yağmalanırken düşler. Bir kadın sevinç asardı güneşe, ılık rüzgârlar dilerken asırlardır aşktan dövmeli gövdesine. Sabır biriktiriyordu bir adam gölgeli çardaklarda, gecenin katran kahrını sürerken aşktan yorulmuş ve örselenmiş tenine.

Masal oynardı çocuklar kalabalık caddelerde, kokusunu yitirmiş sokaklarda saf gülüşleriyle. İnsanlar yasaklarla parsellenen soğuk odalardan çıkarak hayal avlarlardı, dokusunu yitirmiş umutların kelepçelerini ruhlarına takarak. Devrilmiş, atılmış, boşalmış şişeler toplardı yaşlı bir adam çöpten, sonrası olmayan sevinçler biriktirircesine. Gün sızılı bir bercesteydi, dünler acımasız ve aheste. Dumur olmuş gönüllerde karanlık masallarla oyalanırken çocuklar, düşler bir gezginin asası, aşk yoksul ahenklerin damıtılmış yaşam şelalesi olurdu.

Göğün kocaman yalnızlığını güneş sarar, birikmiş kirini yağmur yıkar aşk bakışlım. Göz ucuyla aralandığımız ve her savakta delirmiş tutkularla aşka sobelendiğimiz o bahar polenlerini günü gelince toprağa ekeriz. Nafile düşünüşlerimizin tahterevallileriyle yıldız aşırırız ıslak göklerden ve bitimsiz yakarılarla her mevsim göçmen kuşları o yaşlı gözlerimizle izleriz. Aşktır özlemin diğer adı gülüm, yanık tenimizi mağrur ağıtlarla gece gündüz biz sevgiyle dikeriz.

Durdurulamayan yangınların alaz perdelerine ilişmeden rüzgâr, ömrümüzün aşina tepelerinde hıçkırık travmalarına tutuluruz. Yangınla gözyaşı aynı kefede tutuşan, aynı maraz sevinçlerle tülbendini rüzgârda uçuran bir düş alyansıdır. Sözcüklerle bezeli bu düşler harmanında biz yüreğimizdekilerin elim sofralarına aç çocukları çağırdıkça ve kendi çamurlu siperinden arkamızdan gülenlere kırılmadıkça en soylu pusatlarda kendi öykümüzü yazmaktan çekinmeyiz.

Ölümle ve ölümsüzlükle kutsanan insanların kendi ağırlığıyla içine çöktüğü, gönlünün derinliklerindeki o düş renklerine tutunarak en güzel resimlere kapak olduğu bir kilim deseni belki de hayat. Genzimize dolan yaşam polenlerinin sırtına binebilsek keşke, başka bir iklime taşınıp, başka bir yerde kader ruletiyle çevrilebilsek. Kader dediğimiz ve ruhumuzu teskin eden biçare şarkıların nakaratlarına karışabilsek bir anlığına.

Erteli tabletler yüzüyor kanla kutsanmış sularda, maya takvimlerinde parçalanmış yeni şafaklar gülümserken bağışlanmış merhabalarla. İnsanlar ürkek bir hercai kovanı, savruk bir edayla yüzerken kaderin sığ sularında. Yeni masallar yazıyor sil baştan mayalar, kendi esaretlerinin kayıp ormanlarında, güneşe yürüyor kurbanlar, devşirilmiş günlerin yasak satır aralarında. Günaydın hayat, merhaba mahsulü bol yaşamak, seninle masal olsa bile dans etmek ne anlamlı bir hazdır ey kâinat. O nurlu sevinle, o huzurlu esişinle ve aşk donatılı gönlünde lal olsun dilim sensizliğe dönecekse. Sensiz doğmuş günlerin ve sensiz ertelenmiş kıyametlerin bil ki zerre kadar kıymeti yok.

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 18.4.2013 10:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Namık Cem
    Namık Cem

    Kutlarım
    Namık cem

    Cevap Yaz
  • Necla Argüz
    Necla Argüz

    paylaşan yüreğiniz var olsun
    kutlarım şairi

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    kutlarım özlemin zirvesinde bir çağrı gibi olmuş sevgiliye.kaleme sağlık

    Cevap Yaz
  • Levent Karakaş
    Levent Karakaş

    kutluyorum güzel bir çalışa olmuş.. tebrikler 10 puan......

    Cevap Yaz
  • Kemal Taştemur
    Kemal Taştemur

    liseli anılarda kalma bu güzel aşk dolu satırları okurken.öğretmen görmesin diye sevgiliye mektup yazan gençler gibi dizilmiş sözcükler.kutlarım.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Selahattin Yetgin