DİLSİZ KUŞLAR
Ve şimdi;
Yeniden düşecek yağmurun gölgesi
Güneşe dalan fırçalar
Ve tuvallerdeki kalp atışı
Kapanıp kendi sessizliğinde
Bir rüyadan ötekine taşınacak.
Bildik ezgiler, bıldırcınlar, serçeler
Nöbet tutan periskop gözleri gecenin
Avrupa’dan Asya’ya
Alpler’den Everest’e
Aynı sularında yüzdüğümüz ırmaklar
Suskunun acısını bırakacak duvar ilanlarına.
Ay doğarken;
Yalnızlığı kamçılayacak bir siren
Dövülmüş gri bulutlardan sıyrılıp
Karanlığa kibrit çakacak pençeleriyle.
Korkuluklar
Tir tir titreyerek uyanacak ölüm uykusundan
Sızlanıp gülüşünü geceyle örecek aşk
Sonra sönecek ansızın.
Kim bilir, hangi gidenlerin ardından
Ve ey çocuk günler!
Ey! Güneşe yüzünü teslim eden kır çiçeği
Ve durmadan kar süpüren kardelen,
Herkes bir kere doğar.
Ama hatırlayamaz, neden?
İlk adımı, ilk heceyi, ilk düşüşü
Her biri dilsiz kuşlar ordusu
Çünkü herkes birbirinden çekinir.
Ellerin tersiyle itilir zeytin dalı
Karşı koyulamayan bir inatla
Kim bilir hangi limanda,
Hangi gemide unutulmuştur dostluk
Hangi solgun yüzünde, duraklasam gecenin
Dilleri bağlanmış kuşlarla konuşurum.
Kayıt Tarihi : 6.4.2009 17:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

geleceğe yönelik kaygılardan sıyrılıp, pek tabii bir merakla geçmişi sorgulamaya, evvel zamanlarda kalan, unutulup küflenmeye yüz tutan anıları, kişileri, olayları dinlememize, sorgulamamıza ve zilli acılara teslim olmamıza vesile olacak anlatılar silsilesini sürükler peşisıra. zamanın sahip olmadığı lisan için çok şükür deyip, kulaklar da küpe olan o sözü hatırlamalı bir kez daha;
geçmiş, kimseye mutluluk getirmez!
TÜM YORUMLAR (4)