Türk’üm Oğuz neslidir neslimiz
Onlardır Atamız, sevgilerimiz,
Hani, nerde Altay, İdil’imiz?
Unutmam dili, dilimiz Türkçe.
Her türlü engelleri geçerek
Dostun elinden zehir içerek
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Türk’üm Oğuz neslidir neslimiz
Onlardır Atamız, sevgilerimiz,
Hani, nerde Altay, İdil’imiz?
Unutmam dili, dilimiz Türkçe.
Türkçemize sahip çıkmalıyız.
Tebrik ederim.
Duyarlı yüreğinize sağlık üstadımçok güzel saygılar...
Özümüzü,sözümüzü anadilimizi,anlamlı ve etkili bir eserle sunduğunuz için teşekkürler Üstadım,ışık saçan güçlü kaleminizi tebrik ederim,duyarlı saygın yüreğinizin sağlığı,aydınlığı daim olsun,selamlar.
ALTAYLAR’DAN TUNA’YA…
Türk atlılarının ayak bastığı her yer TURAN’dır.
Geçmiş zamanda milliyetçiler ve onların mensup olduğu ideolojileri ile teşkilatları, sanki “suç örgütü” gibiymişçesine hep tahkir edildi, tezyif edildi.
Tanrı Dağları’ndan, Altaylar’dan, Orta Asya’dan, Ergenekon’dan, Tuna’dan bahsetmek…
Kimin haddine?..
Bilge Kağan’dan, Kül Tigin’den, Çiçi’den, Oğuz Kağan’dan, Atilla’dan yani biraz geçmişten, bin yıl öncesinden bahsetmek…
Irkçılığın, kafatasçılığın en bariz nişanesiydi, ispatıydı / kanıtıydı…
Ne mümkün, 1000 yıl geriye gitmek, düşünmek?..
Gerici, kafatasçı, ırkçı, bağnaz, yobaz, Turancı, faşist…
Başka ne yaftalar, ne yaftalar?..
Oğuz Kağan’ın ifadesiyle;
“Ben sizlere oldum Kağan
Alalım yay ile kalkan
Nişan olsun bize buyan
Bozkurt olsun bize uran”
buyan; (Türkçe).
1. mutluluk, uğur, talih.
2. İyi biliş, sevab. - erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
uran; (Türkçe)
!- işleyim, sanayi, endüstri.
2- yetenekli, usta, becerikli. - erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
Anadilimiz sanki bir anda Anadolu’nun Türkleştirilmesiyle anadil oldu. Daha önce kullanılan bir dil, Türkçe yoktu.
Ne garip bir anlayış değil mi?
Dil var, millet yok.
Dilin geçmişi var ama Türklüğün, Türk milletinin geçmişi olamazdı. Olsa bile bahsedilemezdi.
Türkçülük savunulamaz, suç olarak görülür ve hapislerde çürütülme sebebi olurdu.
Anadoluculuk, Anadolu Türkçülüğü en doğru olandı, ideal olandı.
Geçmişine sahip çıkarsan, Sovyetlere ters düşmüş sayılırdı. Dikkatleri çekerdi. Türki cumhuriyetleri işgal etme, yeniden fethetme “Turan”ı gerçekleştirme yolu olarak görülürdü.
Bu da düşmanlık tohumları ekmekti…
Nereye ve kime olduğu anlaşılamayan bir düşmanlık?..
Bugün dünyanın her yerinde İngilizce konuşulmakta.
Dün de dünyanın neresine gidilirse gidilsin, Türk atlılarının ayak bastığı her yerde Türkçe konuşan birinin varlığı her zaman mümkündü.
Türkçe neden bir dünya dili olmasın?
Orta Asya’dan ve hatta Çin’den, Avustralya’ya; oradan Amerika’ya, Antarktika’ya kadar Türkçe’nin varlığına, konuşulduğuna şahit olmaktayız.
*
Ziya Gökalp’in ifadesiyle:
LİSAN*
Güzel dil Türkçe bize,
Başka dil gece bize.
İstanbul konuşması
En sâf, en ince bize.
…
Arapçaya meyletme,
İran'a da hiç gitme;
Tecvîdi halktan öğren,
Fasîhlerden işitme.
…
Tûran'ın bir ili var
Ve yalnız bir dili var.
Başka dil var diyenin,
Başka bir emeli var.
Türklüğün vicdânı bir,
Dîni bir, vatanı bir;
Fakat hepsi ayrılır
Olmazsa lisânı bir.
LİSAN* şiirinden bazı dörtlükler alınmıştır. Şiirin tamamı değildir.
*
Sözün özü; Türkçeleşmiş Türkçe bizim dilimizin, kültürümüzün hasıdır, özüdür.
Nazır Hocama bu güzel şiiri için ayrıca teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle şöyle biraz Türk dili ve Türkçülük hakkında iki söz etme fırsatı oldu.
Kalemine ve emeğine sağlık üstadım.
Tebrik ve takdirlerimle…
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğin olsun.
23 Şubat 2012
Hikmet ÇİFTÇİ
Kişiliğimiz, kültürümüz her şeyimiz dilimiz. Anlamlı, güzel dizeler değerli şair. Duyarlı yürek sesinizi tüm şiirlerinizde okumak mümkün. Bir şiir okuyucusuna bir şeyler anlata biliyorsa, anlam kazanır. Aynı şiirlerinizde olduğu gibi. Ne mutlu şaire. Tebrik ederim yüreğinizi, kaleminizi. Sevgi ve saygılarımla
Bu güzel yüreğinizin sesi üstadım Tebrikler Yolunuz açık olsun. Sevgi ve Selamlarımla.+10
Dilinize, kaleminize sağlık Nazır ustam.Yalın anlatımınızla ve verdiğiniz mesajınızla çok anlamlı, güzel bir şiir olmuş.Hayırlı pazarlar diliyorum efendim, hürmetler...
Dilimizi korumanın önemini en sade yalın ve çıplak Türkçe ile anlatan güzel bir şiirdi okuduğum.
Selam ve hürmetler Nazır ağbi
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta