Kendi aşkının külünden doğan bir çiçeğin tohumusun sen bende, ebedi bir aşk gibi gülümsedikçe yüreğimde. Hep kendi damarlarımızın sürgünleriyle, avuçlarımızı sonsuza dek sıkamayan bir sevginin kutsallaşmış kökleriyle ruh olabilmek sana, değer olmak varlığına ve aşktan daha yüce bir duygu olabilmek istiyorum yaşanası sevgin karşısında.
Ne kadar dolaşsam şu yeryüzü atlasını, ne kadar aşmaya çalışsam beni sana getirecek aşkın dağlarını varamıyorum zirvelerine. Seninle ummanlarda yaşamaya razı iken ben, ruhumu kıvrandıran hüzün tabletleriyle yaşamaya sitem etmem. Gönlünün çardağında, gözlerinin ışığının yolumu aydınlattığı bir yaşamın o yıldırıcı çarklarında mutlulukla tutunacağım ellerine.
İhtimali hep sana çıkan, yürek kıran yağmurlarının hiç dinmediği bu gökyüzü atlasının altında senli düşüncelerle ruhunu besleyen bir adamım. Kanayan yüreğimin hicran odalarında seni gösterir tüm resimler, seninle gülümser zemherilerde bile güneşler.
Seni düşündükçe ben, öksüz bir yüreğin kanatlarına tutunarak çağlar aşıyorum. Fısıltı ormanlarını geçerek rengârenk düşünüşlerin büyüdüğü o uzak adalara hep seninle gidiyorum. Öksüz suretler büyüyor her gece düşlerimde, her mevsim seninle büyümeye yeminler ediyor, senin varlığının sularında kalarak bu aşk denizlerinin bekçisi olmak istiyorum.
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin