Dilim Dilim Oldu Dilim... Şiiri - Yorumlar

Aynur Uluç
498

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Geçenlerde katıldığım bir misafirlikte hep birlikte yemek yenilirken, ev sahibinin on yaşlarındaki oğlu aniden şöyle bir soru sordu:

-'Hekmın' ne demek?

Kimse, bir şey anlamamıştı. Bunun üzerine çocuk, masada duran eski votka, yeni su şişesi üzerinde yazan sözcüğü gösterdi; “%70 hacmen” O anda hepimiz şaşırdık bu yanlış algılamaktan kaynaklı yanlışlığa. Bu ülkede, bu ülkenin çocukları konuştukları dilden önce (her ne kadar “hacim” sözcüğü aslında dilimize arapçadan geçmiş de olsa, bugün Türkçeye kaynaşmıştır) başka bir dil üzerinden düşünüyorlardı. Ve biz bunun ülkemizdeki düzeyini anlamak bakımından, çocuktan alıyorduk haberi.

İşte, benim bu yazıya isim olarak verdiğim başlık tümcesi, o anda döküldü dudaklarımdan;

Tamamını Oku
  • Caner Ocak
    Caner Ocak 07.11.2006 - 19:21

    Bu tür yazılar kanımca biraz daha çözümleyici olmalı.Evet bahsettiğiniz gibi Türkçe bozuluyor, daha doğrusunu özgürlüğünü kendi coğrafyasında yaşayamıyor.Peki neden.Bahsettiğiniz gibi neden hava olsun diye öyle bir dil kullanılır? Bence sizin piknikteki durum arkadaşların şakacı zamanına denk gelmiş.Yanı sıra özenti bir toplum haline gelmek üzereyiz.Yani başka birinde gördüğümüz ve popülerleşmesi muhtemel her şeyi bünyemizde barındırmaya başladık.İster istemez insanın yaradılışı kanıyor bunlara da, yani bir hegamonya söz konusu.Bunu yalnızca dille sınırlamamak gerek.

    Ancak şu an bir geçiş dönemi içerisinde olduğumuzu düşünüyorum.İnternetin yeni yeni evlere girmesi bunda görünen en açık neden.

    Not:Konu pek kapalı olmuş üzerinde tartışılacak pek bir şey yok gibi.

    Not2:Bir daha ki sefere piknikte öyle eğlenen gençlere sormayın dille ilgili sorular.Yani tam yakar top oynarken pardon dilimiz neden böyle oldu diye sorarsanız gence 'biber çok acıydı' ondan böyle oldu diyebilir :))

    Cevap Yaz
  • Kâmuran Esen
    Kâmuran Esen 07.11.2006 - 14:36

    Merhaba Sevgili Aynur Özbek Uluç;

    En önemsediğim konulardan birine değinmişsin....Dilin de mi havalısı olurmuş! Aslında dilimizi öğrenseler, belki onu havalı kullanmayı da öğrenecekler.......

    Başka dile uymaz annemin sesi
    Her sözün; ararsan- vardır Türkçesi. (Ziya Gökalp)

    Türkçe!
    Gece, gündüz şakıdığım dil!
    Sevinçlerimin, üzüntülerimin türküsü Türkçem!
    Seni seslendiremediğim gün, gün değil,
    Çiçeksiz, kuşsuz kalmış gibidir bahçem. (Coşkun Ertepınar)

    Televizyonlarda, radyolarda, gazete ve dergilerde kullanılan Türkçe, bir eğitimci olarak beni üzüyor. Hemen hemen birkaç cümlede bir çam devriliyor. Bazen bir gazetenin bir cümlesini anlayabilmek için birkaç kez okumak zorunda kalıyorum. Noktalama işaretleri doğru kullanılmadığı veya eksik kullanıldığı için, cümlenin anlamı belirsizleşiyor. Yerinde kullanılmayan bir virgül, cümlenin anlamını tamamen değiştiriyor.

    Defalarca tanık olduğum şu bozuk Türkçe`ye bir bak Allahaşkına. Bunlar hemen şu anda aklıma geliverenler:

    Bu şarkı acayip güzel.(Bir şey hem acayip, hem güzel olamaz.)

    İşte deprem bölgesinden insan manzaraları. (Manzara kelimesi doğa için kullanılır.)

    Vatandaşlarımızın geçirdiği deprem felâketine fevkalade üzüldüm. (İnsan, fevkalade üzülmez. Ancak, fevkalade sevinebilir. Fevkalâde kelimesi, güzel durumlar için kullanılır.)

    Dinlenme tatili, öğrencileri sevince boğdu. (İnsan üzüntüye, tasaya boğulur, sevince boğulmaz.)

    Var mı böyle şey? (Böyle şey olur mu, demek isteniyor.)

    Abuk muhabbet yaptılar. (Saçma sapan konuştular, demek isteniyor.)

    Bir Marmaris yaptık. (Marmaris`e gittik, demek isteniyor.)

    Herkes beni görünce Aaaaaa...oluyor. (Beni görünce şaşırıyorlar,
    demek isteniyor.)

    Ay! N`oluyoruz falan oldum. (Ne olduğunu anlayamadım, demek isteniyor.)

    Hakem maçı, anormal güzel yönetti. (Hakem maçı çok güzel yönetti, demek isteniyor.Güzelliğin anormali olmaz ama, oluyor işte.)

    Saat sekiz gibi evden çıkarım. (Saat sekiz dolaylarında evden çıkarım, demek isteniyor.)

    Olayımız nedir? (Konumuz nedir, demek isteniyor.)

    Köşe yazarlığı ayaklarında, geyik muhabbeti yapıyor. (Köşe yazarlığı adı altında, gereksiz şeyler yazıyor demek isteniyor.)

    Olay bu! (İnan, bunu açıklayacak bir cümle bulamadım. Çünkü konu ile hiç ilgisi olmayan durumlarda kullanılıyor.)

    Herıld yani. (Evet,öyle anlamında kullanılıyor.)

    Yupiiiii! (Yaşasın, demek isteniyor.)

    Kimyam bozuldu. (Sinirlerim bozuldu. Ya da moralim bozuk, denmek isteniyor sanırım.)

    Acayip eğlendik. (Çok eğlendik, demek isteniyor.)

    `Hemen şıttırıverdim.` (Çabucak yapıverdim, demek isteniyor.)

    `......dermişim. (Afedersiniz, bu çarpık sözü açıklayacak kelime bulamadım)


    Hay sizin dilinizi eşek arısı soksun!

    Atalarımızdan bize kalan kültür mirasımızın bir parçası olan anadilimiz Türkçe`yi bozmaya, hiç kimsenin hakkı yok. Haydi! Bu konuda üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye hemen başlayalım. Hepimize kolay gelsin.Sevgiler

    Cevap Yaz
  • Aysen Gencer
    Aysen Gencer 06.11.2006 - 23:21

    Tam 10 puan benden size....
    ayşen GENCER

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 06.11.2006 - 12:20

    Dil üzerine , lisan üzerine ne kadar düşünülse yeridir..
    Keşke daha fazla katılımla görüşler yazılsa buraya..
    Lisana dair tartışmaların diğer tartışmalardan farklı olarak çok fazla tarafı vardır.

    İyi olanı pratik açıdan faydalı olandan ayrı düşünmek mümkün değildir demişti bir dostum.

    Bu bakış açısıyla bakıyorum ben de konuya..

    Türkçenin kendisine mal ettiği kelimelerden vazgeçmemesi gerekir.
    Ancak kendi öz kaynağından aldığı kelimeleri kullanmaya daha fazla özen göstermek gerekir.

    Dilimize göçerliğin verdiği bir etkinin olduğu muhakkak..

    Çinle bir zamanlar komşu olan bir ulusun çocuklarıyız. Şimdilerde çağın gereği olarak dünyanın her yerine saçılmış bir çok türk var. Öte yandan iletişim araçları mekan farklılılığını neredeyse anlamsız kılmak üzere.

    Böyle bir durumda her lisan diğerinden etkileniyor.

    Ancak bu etkilenmeler de haliyle farklı oranlarda.

    Dünya egemenlik bileşkesine hangi güçte bir vektörle katılıyoruz..

    Ben ulus olmanın gücü ile ulusu oluşturan ögelerin muhafazası ve gücü arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu düşünüyoru

    Dilin ihtiyaçtan doğduğunu düşünürsek,Türklere ve Türk oluşa gerek kendimizin , gerekse başkalarının ihtiyaç duyduğu oranda ayakta kalabiliriz.

    Bizim Türk oluşumuz yeryüzünde bir yaraya merhem oldukça yaşayan bir dil olarak kalabiliriz..

    BBC Programcısı Jessica Williams, dünyanın röntgenini çekmiş. Tespitlerini sıraladığı metnin 35. maddesinde her yıl 10 dil ölüyor. Diyor..

    Bir dilin ölmesi onun yeryüzünde bir etkinliğinin kalmaması demek değil mi aynı zamanda.

    Bu yazı öyle bir yazı ki insan aklına geldikçe altına bir şeyler yazmalı diye düşünüyorum..

    katılımcılara ve yazara saygılar




    Cevap Yaz
  • Oben Aras
    Oben Aras 04.11.2006 - 17:39

    Türkiye’nin önde gelen televizyon kanallarından birine telefon açmam gerekiyor, söyleyeceğim en fazla üç cümle. Bütün sabahı voltalar eşliğinde söyleyeceğim üç cümlenin provasını yaparak geçiriyorum. Bütün cesaretimi toplayarak telefonu açıyorum en güzel en vurgulu ses tonumla konuşmaya başlıyorum ki karşıdan otuzlu yaşların üstünde olduğunu tahmin ettiğim bir ses “hayır yani oben hanım böyle yapmamıza imkan yok,,,yaaaaa ben size neyi anlatamıyorum” diyor.

    Sadece yaşıtlarımda duymaya alışık olduğum hatta onlardan duyarken bile rahatsız olduğum “ya’lı yani’li” ve İngilizce kelimelerle dolu 5 dakikalık görüşmemizi tamamladıktan sonra, telefon elimde bir anlık bir tereddüt yaşıyorum. Ben biraz önce Türkçe mi konuştum İngilizce mi diye.

    Ben uzun yıllar boyu yurt dışında yaşamış olmanın Türkçe’mde yaratmış olduğu eksiklikten çekinip, aklımın bir köşesinde daimi bir ifade eksikliği korkusu yaşarken ve bunun bütün sorumluluğunu üzerimde hissederken, üç cümlelik bir telefon görüşmesi için defalarca prova yaparken konuşmanın gidişatı ve bitişi beni bir yığın sorudan oluşan bir kaosun tam ortasına attı.

    Acaba bana mı saygı duymuyor? Yoksa kendisine ve bulunduğu mevkie mi?

    Eğer ben İngilizce bilmiyor olsaydım o konuşmadan bir şey anlayacak mıydım?

    İngilizce bilmeyenler bu tarz görüşmeleri ellerinde sözlükle mi yapıyor?

    Ama yine de bir sonuç çıkarmayı başarıyorum bu kısa deneyimden “Katliamlar sadece kan dökülerek yapılmıyormuş”.

    Yirmi beş yıllık hayatımın yedi senesini İngiltere’de geçirdim. Yaşımla kıyaslanınca yedi sene oldukça önemli bir zaman aralığı. İngilizce’ye, belki de artık kendi dilime bile olmadığım kadar hakimim. Zamane gençlerinin (ki bu tanımlamanın içine ben de giriyorum) hayranlıkla dinledikleri İngilizce’nin ahenginin nerden geldiğini de çok güzel saptamışlar aslında.

    Bir dili güzelleştiren karizma kazandıran yalnızca kullanılan kelimeler değil ayni zamanda o kelimelerin yerinde ve doğru kullanılmasıdır. Diyaloglar görüşlerin ve duyguların karşılıklı paylaşımıdır. Dile ahengi kazandıran ise o paylaşım esnasında kelimelerin anlamlarını değiştiren, derinleştiren vurgulardır.

    Hiç anlamadığımız halde dinlerken bize o kadar etkileyici gelen bir çok yabancı dilin güzelliğinin temeli, vurgular üzerine oturmaktadır aslında. Vurguları yerinde yapabilmek için de dile tam bir hakimiyet gerekmektedir. Güzel ve etkileyici konuşmak ciddi bir çaba ve birikim ister. O aslında dilin kendisinden ziyade dili kullanan kişinin başarısıdır.


    İçine ne olduğundan veya doğru kullanıp kullanmadığımızdan emin olmadığımız yabancı kelimeler serpiştirerek dili özünden uzaklaştırıp, tabiri caiz ise modern çağın dil Frankeştayn/larını yaratıyoruz, sonra da kendi yarattığımızla yaşayamıyoruz.

    Üstelik bu problem yalnızca Türkçe’ye özgü bir problem de değil. Başka diller için yorum yapamayacağım ama gördüğüm kadarıyla İngilizce de bu sorundan nasibini almış durumda. Hatta Türkçe’den çok hızlı bir şekilde dil değerini kaybediyor desem zannediyorum abartmış olmam.

    O yüzden derim ki başka dillere özenmek yerine kendi dilimizin ahengini ve güzelliğini yakalamaya çalışalım.


    Cevap Yaz
  • Ramazan Topoğlu
    Ramazan Topoğlu 04.11.2006 - 15:55

    İlginç tanılar. Demek dil havalı olmalıymış.Gençler masumca yüzeysellik içinde değerlendirmede. Vitrinize işlevi. Bilindiği gibi
    İmparatorluk döneminde önce doğu dillerinin etkisiyle Türkçe neredeyse ortadan kalktı. Otuzikide Gazi Mustafa Kemal Kemal'in kurduğu TDK çalışmalarıyla Türk Dili üçte iki oranında ayıklandı. Sonra aşırı milliyetçiler (milliyetçilik kavramının gerçek anlamını kavrasalarda ulusalcılık sözcüğünü kullanırlardı) dilin yabancı sözcüklerden arındırılmasına karşı çıktılar, uydurukça dediler. Tayyare yerine 'uçak' kullanılmaya başlandığında dalga geçtiler. Nazır yerine 'bakan' benimsendiğinde yine dalga geçtiler. Hala okul demezler mektep derler. Elbette ki halkın benimsedikleri kalacaktı. Sonra da batı dilleri salgını ve özentisi başladı. Bunların Türkçe karşılıkları olmasına rağmen kullanılması bir matah sanılıyor. Kültür ve sanat gıdasından yoksun kalışın çarpık sonuçları.

    Dil düşüncenin kalıbıdır. Dil anlaşım aracıdır, manalaşım aracı değildir.Gençler yanısıra bazı köşe yazarlarının çoğuda koyulaştırılarak yazılmış İngilizce'den Fransızca'dan alıntıladıkları sözcükleri deyimleri kullanmayı derinlik sanıyorlar. Oysa Türkçesi var. Basitlik olacak sanyorlar. Asıl Türkçe gençlerin tamah ettiği kadar akıcı bir dildir.

    Uluç. Teşekkürler.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 16 tane yorum bulunmakta