Dilim Dilim Oldu Dilim... Şiiri - Yorumlar

Aynur Uluç
498

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Geçenlerde katıldığım bir misafirlikte hep birlikte yemek yenilirken, ev sahibinin on yaşlarındaki oğlu aniden şöyle bir soru sordu:

-'Hekmın' ne demek?

Kimse, bir şey anlamamıştı. Bunun üzerine çocuk, masada duran eski votka, yeni su şişesi üzerinde yazan sözcüğü gösterdi; “%70 hacmen” O anda hepimiz şaşırdık bu yanlış algılamaktan kaynaklı yanlışlığa. Bu ülkede, bu ülkenin çocukları konuştukları dilden önce (her ne kadar “hacim” sözcüğü aslında dilimize arapçadan geçmiş de olsa, bugün Türkçeye kaynaşmıştır) başka bir dil üzerinden düşünüyorlardı. Ve biz bunun ülkemizdeki düzeyini anlamak bakımından, çocuktan alıyorduk haberi.

İşte, benim bu yazıya isim olarak verdiğim başlık tümcesi, o anda döküldü dudaklarımdan;

Tamamını Oku
  • Abdurrahim Kahraman
    Abdurrahim Kahraman 26.06.2007 - 12:41

    Globalleşmenin bir türlü önüne geçilemeyen çağımızda,korkunç bir kütleden kopuş ve savruluş var tüm Dünya da.Ülkemizi ve hasleten bizi ilgilendiren kısmında bu savruluşun:çok değil 25-30 yıl öncesi dilimize,elimize,belimize açtığı yaralar kapanacak cinsten değil.zaten batıdan esen her yeli serinleten sanıp eteğinde alelacele savrulan ancak bir türlü alaturkalığındanda vaz geçemeyen bu iki cami arasında beynamaz hallerimiz değilmidir dilimizi,elimizi,belimizi nemneşekile sokan.
    Türk dil kurumu bile bu türden maceralara atma eylemine yeltenmemişmidir güzel türkçemizi kuşa çevirme adına.Hostesi gökkonuksal avrat,sigarayı tütünsel dumangaç a çevirme çaba ve garabetleri daha bizler 15 yaşında iken yaşanmıştır.

    21. yüzyıl artık insanlığın asla karşı koyamayacağı,akıl ermez bir sürat ve karışım çağıdır.Özellikle başında da bahsettiğim bu globalleşme belası defedilecek türden gibi görünmüyor.

    Vah dilim,vah gençliğim,vah kültürüm,vah vah vah ki ne vah.

    Bu güzel makaleniz umarım gençler tarafından da okunur ...tebrik ve saygılarımla esen kalın efendim.

    Cevap Yaz
  • Can Aydın
    Can Aydın 01.12.2006 - 23:15

    dilini bilmeyen atasını bilmezmiş. güzel bir yazı neşretmişsiniz kutlarım.

    aşağıda yorumsuz bir yorum eklenmiş. TDK roman ödüllü Orhan Hançerlioğluna ait olduğu iddia edilen bir yorum.
    bu yazıyı okuyanların Orhan Hançerlioğlunun Remzi kitabevince basılan ve önsözünde Türkçe olmayan kelimelerin yeralmadığı belirtilen Türk Dili sözlüğüne göz atmalarını dilerim.
    5000 yıldan daha uzun süredir dünyanın bir çok yerinde asyanın büyük kısmında konuşulan Türkçe de anadoluya gelmeden öncede çince kökenli kelimelerle mi konuşuluyordu acaba
    bir dilin en önemli özelliği onu özelleştirmesi dilin yapısıdır ve Türk dili bu konuda en takdir gören dillerin başında gelir, sonra kullanılan kelimeler gelir maalesef bu konuda dilimiz çok fazla dejenere olmuş ve maalesef TDK dilimizi imha etmekle meşguldür ama bu bugünün meselesi değildir tarih boyunca göçlerin kültürümüze kattığı dejenerasyondur. bir dili özelleştiren diğer husus alfabesidir. asıl Türk alfabesi Göktürk alfabesidir 12 sesli, 26 sessiz 38 harften müteşekkil bu alfabemizi bugüne Orhun anıtı taşır, Uygur alfabesi ise iddia edildiği gibi 14 değil 18 harften oluşur onunda dördü sesli ondördü sessizdir.
    ama dediğim gibi asıl önemli olan yapı, dilin nasıl kullanıldığıdır. yabacı kelimeler dilin yapısını bozmaz ama içeriğini bozar. ama sayılara renklere bakarak kompleks yapmaya hiç gerek yok yani atalarımız asyada sayı saymayı bilmiyor muydu:)
    neyse mevzu uzun
    saygılar

    Cevap Yaz
  • Oğuzkan Bölükbaşı
    Oğuzkan Bölükbaşı 19.11.2006 - 08:34

    dil konusu oldukça hassas ve tartışmaya açık bir konu, dilde tutuculuktan uzak durmak da gerekir , dili yoketmemek de, dilin özü bana göre gramer kurallarıdır, kelimeler dile bu kurallara uyarak girer. kelime üretimi ise yaşamın vizyonu, yelpazesi ile ilgilidir, üretim ile ilgilidir. dar vizyon, dar yelpaze, az üretkenlik dildeki kelimelerin dilin gerçek kökeninden gelmesini engeller. cep telefonu teknolojisine katkınız sıfır ise, o teknoloji yılda üç kez değişiyor ise, yapacağınız şey maalesef teknolojinin getirdiği dili gramerinize uydurmaktur, yani şu demek için shu yazmayı önlemektir, ayşe demek için, ayshe yazmayı önlemektir.biz bunu beceremediğimiz için 'hacmen' okuyamayan çocuk 'hekmın' diyor. dile giren sözcükler dili zengin eder lakin grameri afedersiniz piç edersek dil de , kök de kaybolur, dil ses bayrağımızdır ve bu bayrak iner

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 17.11.2006 - 16:36

    Kendi yazım, Rahim Bey'in ve Nilgün Hanımın yazılarını eksen alan düşünceler oluştu kafamda..

    Reklamların diliyle:

    Benim fikrim geldi:)

    Derler ki - kim der..Taha akyol demişti-Tarihçi ve Topkapı sarayı müzesi müdürü Profesör Dr. İlber Ortaylı'nın Türk tarih bilimine yaptığı katkı tarihe mukayeseli tarih yönünden yaklaşması.

    x ve y eksenleri düşünelim. x ekseninde düzey düzey dünya coğrafyası var. Y ekseni ise yılları yani zamanı gösteriyor.

    Yani şöyle. Örneğin 1333 tarihinde Çinde Avrupada Hindistanda Afrikada neler olup bitmiş ve bunların birbirine etkileşimi nedir.

    Şimdi böyle bir mantalite ile diller tarihine ve dolayısıyla dil yagınlık ve etkinliğine bakılması gerekir.

    Sayın Aras'ın işaret ettiği durum bu..

    Yaşayan dil, iletişimi sağlayan dil mahkumiyetimizdir de bir bakıma.

    Semantik, Gramer,etkileşim, iklim ve coğrafya konuları her dil mevzuunun yaklaşım araçları..

    Bir kez dil denilince hemen yapışan şu mantıktan kurtulmak lazım.

    Benim dilim senin dilini döver.

    Kuranda geçen şu yaklaşım ,

    Sizleri kavim kavim yarattık,birbirinizi tanıyasınız sevesiniz diye....

    bana yaratılışa ve varoluşa uygun bir yaklaşım olarak gözüküyor.

    Dolayısıyla Türkçe konuşan bir insan olduğum için türkçenin varoluşu ve sürekliliği hoşuma gidiyor.

    O'nu korumak istiyorum. Başka dilleri konuşan insanlarında böyle duygular taşımasını haliyle anlıyorum.

    Türkçe kaynaklara dönüşü , lehçeler ağızlar arasında ortak paydalarının artmasını ama tamamen kalkmamasını istiyorum.. Çünkü bu lehçe farklarının da hayata kattığı zenginlikten hoşlanıyorum

    Yani...

    Fikrim geldikçe döneceğim bir saçak altı demiştim zaten başlangıçta

    :)



    Cevap Yaz
  • Orhan DEMİRTAŞ
    Orhan DEMİRTAŞ 17.11.2006 - 08:58

    güzel bir paylaşımdı. öğretici unsurları ön pilanda güzel ve kalacı bir paylaşım. teşekkürler

    Cevap Yaz
  • Handan Oran
    Handan Oran 15.11.2006 - 10:54

    Duyarli edebiyatcilarin dil´e duyarli yazi ve yorumlarini okumak hem öfkelendiriyor ( dilimizin geldigi noktayi irdelemek her zaman öfkelendiriyor insani) hem de umut veriyor.Elbet bunca yazilanlar,bunca bilincli insan, dilimizi dilim dilim olmakdan kurtarir umudu doguyor insanin icinde.Ben de yurtdisinda dilimizin dilim dilim olusuna örnek vermek istedim izninizle.Yurtdisinda yasayan Turkiye´li genclerimizin turkcesi icler acisi.Turkiye´den yetiskin yasta buralara gelmis olan nesil kendi dilini ögrendigi ve bildigi kadariyla konusuyor ve koruyor.Ama cocuklarimiz ne ana dillerini yeterince ögreniyorlar ne de yasadiklari ulkenin dilini.Örnegin Isvec´te ortaya turkce argo kelimelerin tamamladigi garip bir isvecce cikiyor sonucta.Turk tv kanallarini izleyen ,turkce 'sarki' lardan turkceyi kapan bu cocuklarin okumakla hic ilgisi olmamasi da dillerinin gelisimini dogrudan etkiliyor.Kendi ana diline hakim olmamalari ise isvecceyi ögrenmelerini engelliyor.Kendi adima hic kullanmadigim ve buraya yazamiyacagim kelimeleri yarim yamalak isvecce cumlelerinin arasina katik yaparak kendini ifade eden gencligimizin durumu icler acisi.Eminim bu durum göcmen iscilerimizin cogunlukda oldugu diger Avrupa ulkelerinde de aynidir.

    Umarim emekler bosa cikmasin,umarim dilimizi dilim dilim olmakdan kurtaralim.

    Cevap Yaz
  • Asuman Çakır
    Asuman Çakır 12.11.2006 - 07:50

    Arkadaşım dil duyarlıklı yazın ne güzel olmuş... Kendimi çok iyi hisettim. Böyle düşünen insanlar var ve bu insan da arkadaşım.

    Ayrıca, konuyu ele alış biçimin beylik, tozlu imgelerden,anlatımlardan uzak durmuşsun,eline sağlık.

    İnsan ister istemez, eline kalemi alınca bir tür kraliyet kuruyor ya, bu tuzağa hiç bir zaman düşmüyorsun.

    Cevap Yaz
  • Yunus Güzel
    Yunus Güzel 10.11.2006 - 11:27

    Dil, yaşayan, ilgi ve emek isteyen bir olgu. Gelişmeye ve değişmeye çok uygun olduğu için, içinde bulunduğu ortam her zaman önemlidir. Tıpkı, büyüyen bir çocuk gibi… Sevgiye, ilgiye, anlamaya, anlaşılmaya gereksinimi vardır. Olumsuz ortamlarda bulunan çocuğun kimlik kazanırken, uğrayacağı zararlar, dil için de geçerlidir.
    Özellikle, ekonomik olarak gelişmesini tamamlayamamış, sürekli teknoloji ithal eden bir ülkede, dilin istendiği gibi gelişmesi çok zordur.
    Yüzyılımızın bilgi çağı olduğunu, bilginin de tamamen dış kaynaklı olduğunu düşünürsek; ülkemize giren her yenilik kendi adıyla geliyor. Ona bağlı olan bütün ilişikleri de öyle.
    Örneğin; İnternet teknolojisi getirildiğinde, sadece kendisi değil, e-mail,chat,link, download gibi yüzlerce kelime birlikte dilimize yerleşiyor.
    Bunun dışında, geçmiş dönemlerden kalma, birlikte yaşanılan halkların dillerinden çok kullanılan bazı kelimelerin dilimize yerleştiği görülüyor.
    Televizyon, sinema, gazete gibi haberleşme araçları ile birçok kelimenin yaşamımıza ve doğrudan dilimize yerleştiğini görüyoruz.
    Ben, ülkemizin yapısı nedeniyle bütün bunları kaçınılmaz bir durum diye algılıyorum.
    Ancak, kesin bir çözümü olmasa da, ailenin, öğretmenlerin, edebiyatçıların, sanatçıların, televizyon proğramcılarının, bu zorunlu “kirlenmeyi” bir oranda azaltabileceğini düşünüyorum. Ama, asıl olarak da , ithal kelimelerin henüz girerken yerlerine Türkçeye uygun adlarının üretilerek girmeleri için çaba konması gerektiği düşüncesindeyim. Örneğin;bilgisayar kelimesi, hemen kabul görmüş bir örnektir.
    Dilde kuralsızlığı kabul edemiyorum ama, çok katı kurallarla da dilin gelişmesinin önüne geçiliyor sanırım. Yani avucundaki kuş gibi; çok sıkarsan ölebilir, çok gevşetirsen uçar gider… Öyleyse ölçü ne olmalı dersek; kabul görmüşlük olmalı diyorum. Toplumun içinde varlığını ortaya koyabilen kelimeler olmalı… Uydurma ve zorlama kelimeler değil. Dil bilimciler, yazarlar ve şairler kelime üretiminde önemli görevleri üstlenmeli… Belki bu alanda özel çaba koymalılar… Çünkü, dil ile en çok onlar ilişki içindedirler.
    Özellikle genç kuşağın diline pelesenk olmuş, anlamsız kelimelerin çoğalmasının nedeni de, özenti ve yeterli kelime dağarcığına sahip olmamaktır. Büyüdükçe, okudukça, bu olumsuz durumun değişeceğine inanıyorum. Bu sürecin daha az sancıyla geçmesini istiyorsak, biz dahil toplum önünde olan herkesin, konuşmalarına ve yazdıklarına (toplumdan kopmadan ) daha dikkat etmesi gerekmektedir.

    Cevap Yaz
  • Nurdan Ünsal
    Nurdan Ünsal 08.11.2006 - 11:09

    Kutlarım sevgili Aynur, güzel bir konu tartışılmaya değer.Dilimizin yabancı sözcüklerden arındırılması mı yoksa yabancı sözcüklerin dile yedirilmesi sindirilmesi mi? Bence özenti ve gereklilikten çok karşılığı bulunamayan sözcükler yerleşiyor Türkçemize.Önüne geçilmeli mi, yeni sözcükler türetilmeli mi bu da tartışılır.

    Dil de doğar, gelişir, büyür ve ilgi gösterilmezse kaybolur gider.Bu ilgi konuşma, dili kullanma ve edebi eserler üretmeyle mümkündür.Bu gün dünya üzerinde kaybolmuş ve kaybolmaya mahkum olan yüzlerce dil olduğu söyleniyor.

    Sözü fazla uzatmayayım, sözün de yetişmediği zamanlar yüreğin devreye girdiğinden dem vurmuşsun sen de zaten.Yüreğinden dökülenleri hep okumak paylaşmak dileğiyle sevgiler sana...Nurdan Ünsal

    Cevap Yaz
  • Aynur Özbek
    Aynur Özbek 08.11.2006 - 11:08

    Öncelikle şu ana dek sayfada düşüncelerini paylaşan dostlara teşekkür ederim. Ve kişilerin şiirle, yazınla ilgili ürünlerini paylaştığı bir sitede dile dair her yerde konuştuğumuzdan daha fazla konuşmalıyız diye düşündüğümü ve bu anlamda yeni katılımları beklediğimi eklemek isterim. Çünkü, benim yazıda belli bir sayfa düzenine sığmak amacıyla belli oranda değinip geçtiğim konuları burada daha derin açılımları ile inceleme şansına sahibiz. ( Ki şu ana dek gelen yorumlarda böyle olduğunu görmek de beni sevindirdi) Hâl böyle olunca( “hal” sözünü çok severim. “durum”, aynı anlamı yüklenmez bende ) ben de, yorum yazabilirim değil mi)))

    Hani bir atasözü vardır. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”

    Ayine-ayna , laf-söz polemiğine girmeden, sözün dediği alana dikkat kesilirsek zaten yansımalarımız gerek ürünlerimizde , gerek yorumlarımızda kendini ortaya koyacaktır. Kendi adıma şunu diyebilirim, bu mantıkla bakıldığında: Ne öztürkçeçiler kadar eski sözcüklerin veya dile yabancı dilden gelen etkileşimleri yadsıyan bir yerden bakıyorum, ne de rastgele bir şekilde önüme gelen sözcüğü kullanıyorum ürünlerimde. Konuşma ve ürünlerimizde dille ilgili olarak yansıtacağımız; tek bir ölçü var bence;

    “Yaşayan dil ”

    Bir sözcüğün yerine yenisini kullandığınızda o sözcüğün anlam derinliği ya da anlaşılırlığı kayboluyorsa, ya da tınısı bozuluyorsa eskisini kullanmayı bilerek tercih edebilirsiniz. Özellikle şiirde bu durum, çok daha belirgin bir işlev kazanır. Örneğin, bir dizede “cazibe” sözü yerine “albeni” derseniz o tını kaybolabilir. Başka bir yerde ise öyle bir durum olur ki, orada kullanacağınız tek bir sözcük vardır: “albeni”. Bu ayrımların da farkında olan yerden konuşmak gerek konunun yazınsal alandaki durumunu incelerken .

    Toplum yaşamındaki dilin durumuna gelince, uygulama alanlarındaki farkındalık noktaları konusunda bilinçli olmalıyız hepimiz. Rast gele değil. Üniversite, hastane gibi ortamlarda o ülke insanlarının anlayamayacağı sadece yabancı tabirlerden oluşan isimlendirmeler kullanılması, elbette o toplum için bilgiye uzaklaştırıcı ve dolayısıyla gelişmeyi engelleyici bir işlev yüklenir. Bunu talep etmekten kaçınmamak gerekir.

    Yazımın içeriğinden bir bölüm alarak bitireyim yorumumu:

    “Dil bizim evimizdir. Biz orada otururuz” demiş, düşünür Heidegger. Dil ile düşünür, o dilin yetmediği yerde yetmeyen alanları dolduracak yeni sözcükleri dilimize ekleriz. Böylece dilimiz, zenginleşirken bu kez o zenginleşmiş dille düşünür, yeni durumları daha fazla sorgular, yeni anlamlar yakalarız, yeniden dil zenginliğine yol açan zeminde giderken.

    Tüm yorumcu ve ziyaretçilere sevgilerimle

    Aynur Özbek Uluç


    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 16 tane yorum bulunmakta