'Bana mutluğun resmini çizebilir misin? ' diye sormuşlardır hep. Ardından 'mutluluk resmedilemez ki? ' demiştir birileri de... Mutluluğun resmi ilk candan beri çizilmiştir oysaki; biraz kalp şeklindedir, biraz da hayal meyaldir. Gerçekleşme derecesi ise, resme bakış açısıyla orantılıdır.
Dik bakarsak, derecesi doksandır; burnumuzun dibinde olmasına karşın göremeyiz. Çünkü burnumuzun dikineyizdir. Sağ yanımızdan bakarsak, derecesi yüzseksendir; çerçevesiyle sabitlenir hayallerimiz. Sol yanımızla bakarsak, derecesi yine yüzseksendir ama ağrır sol yanımız ve bu kez vicdanla bakar; biraz süzülüp çerçevenin etrafında geziniriz.
Geriye tek ihtimal kalır; o da ayaklarımız altına almaktır. Ancak böyle hakimiyetimiz altındadır. Dilersek üzerine oturur bir ömür sağlam bir koltuk gibi kullanırız; var sandığımız ama aslında yıprattığımız. Dilersek üzerinde sekeriz, kâh sevinir kâh tepiniriz; tepindikçe aklımıza gelir sevincimiz. Ama bir ihtimal daha vardır, tek ihtimalden de öte: Sıfır ihtimal; sıfır açı. Aslında yokluk sandığımız koca bir sıfır. Oysa yokluğun yokluğundayızdır. Yok sandığımız sıfırın, birleşmiş sayısız noktalarındayızdır. Ve her noktanın içindeki noktacıklar kadar yokluktur sıfırımız. Ve aslında sıfırımızdır mutluluklarımız. Sıfırdaki noktalarımız, her noktadaki noktacıklarımızdır mutlu anlarımız...
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden